Mücadele ve Sürgünün Diğer Adı: Mustafa Sabri Efendi
“Yahudiler insanlık âlemine beş tane kimyasal bomba veya hidrojen bombası atsalar, beş tane küfür ve dalâlet önderi Yahudi âlimin icra ettiği tesiri yapamazlar.’’ Mustafa Sabri Efendi
Hayatı mücadele ve sürgün içerisinde geçmiş bir mücahit. Kalem ve kelam nimeti lutfedilmiş bir mübarek. Gittiği yerde ulemaya yön veren bir alim. Hem itibar, ikram, devlet büyüklüğü hem de sürgün, fakirlik ve eza görmüş bir adam. Meşhur 150’liklerin arasında, Âlî Osmaniye’nin son Şeyhülislam’ı Mustafa Sabri Efendi…
1869 Tokat Turhal’da doğar. Osmanlı şeyhülislamlarının yüz yirmi yedincisidir. İlk tahsilini memleketinde yaptıktan sonra Kayseri’ye gidip ilim öğrenir. Ders aldığı hocaları kendisine hayranlıklarını bildirmekten çekinmezler. Dini ilimlerde bir derece olan “Rüus” sınavını kazanarak yirmi iki yaşında Fatih Camisi’nde ders vermeye başlar. Elliden fazla talebeye icazet verir. İmam Buhari´nin Sahih´ini şerhetmiş olan İsmail Kâmil Miras talebelerinden sadece biridir. Dördüncü rütbeden Osmanî ve Mecidî ilim nişanlarını alır. Sultan Abdulhamit’in katıldığı huzur derslerine 16 yıl boyunca iştirak eder. 1900 yılında İkinci Abdülhamit Han’ın kitapçılığına getirilir. 1908’de Tokat mebusu seçilir. Bu arada Fatih Camisi müderrisliği görevini de yürütür.
Şeyhülislam’ın hayatı sürükleyici bir macera romanı ya da içinde çokça dramatik unsur barındıran gerilim filmi gibidir… Cemiyet-i İlmiye-i İslamiye’nin yayın organı olan ‘Beyanü’l Hak’ dergisinin başyazarlığını yapar. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin karşısında yer aldığı için evine baskın yapılacağını öğrendiği bir gün gizlice yurdu terk etmek zorunda kalır. Romanya’ya gider. Tutuklanıp Romanya’da bir süre hapis yattıktan sonra Bursa’da mecburi ikamete tabi tutulur. Daha sonra; Mısır, Hicaz, Beyrut, Yunanistan ve yine Mısır…
Yunanistan’da sadece Hristiyanların yaşadığı bir adaya sürülürler ailecek, burada oğluyla beraber “Yarın Gazetesi”ni çıkarır ve İslam ülkelerinin muhtelif yerlerine gönderir. Yunan-Türk dostluğundan dolayı bu gazete kapatılır birkaç sürgün daha yaşandıktan sonra Şeyhülislam ailesinin daimi ikameti artık Mısır olacaktır.
Ulema’ya Yön Veren Bir İsim
Ezher Üniversitesi’nde hocalık yaptığı sıralarda Bediüzzaman ile alâkasını hiç kesmeyen ve Risale-i Nur’ların üniversitede yaygınlaşmasını sağlayan Mustafa Sabri Efendi, İslam’a yöneltilen haksız ithamlara yazdığı reddiyelerle tanınmıştır daha çok. Hatta denilir ki, Mısır uleması, Şeyhülislamın yazılarını okumadan hayatına yön vermezdi. Dedesini on iki yaşına kadar görebilen Şeyma Sabri, “Büyükbabam çok nazik, hassas, kerim bir zattı. Onunla beraber yaşarken evimiz sürekli açıktı. Ezher talebeleri, aydınlar, yazarlar gelir, siyasetten, dinden konuşurlardı. Dedemi hep yazarken görürdük” der.
Dikkat ediyor musunuz, bir devletin (ki Âlî Osmaniye) üst düzey görevlisi (ki Şeyhül İslam) başına gelen türlü sıkıntılara rağmen, “ben bir köşede oturayım olayları izleyeyim, Allah’ım sen bunları şöyle yap” falan demiyor, hiç bitmeyecek bir aksiyonun içine atıyor kendini, prestijini, malını ve sağlığını kaybetme uğruna. Alkışlamayalım mı?
Bediüzzaman Said Nursî’nin Tarihçe-i Hayat’ı için kaleme aldığı Mukaddime’de Ali Ulvi Kurucu şöyle der: “Allâme Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi merhumdan, feragate ait şöyle bir söz işitmiştim: İslâm bugün öyle mücâhitler ister ki, dünyasını değil, âhiretini dahi feda etmeye hazır olacak...” Bediüzzaman da Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi’nin tespitine gönderme yaparak “Ben, cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, âhiretimi de” der.
1960 ihtilalinden sonra Diyanet aracılığıyla “Tuhfetü’r-Reddiye alâ Mezhebi’l-Said-i Kürdiye” ismiyle bir kitap hazırlanır. Müellif kısmında Mustafa Sabri Efendi’nin ismi geçer. Kitap Nur talebelerine ve Said Nursi’ye ağır laflar etmektedir. Nur hareketinin yeni bir mezhep olduğunu ve ırkçılık içerdiğini falan… Mustafa Sabri Efendi’nin oğlu İbrahim Sabri “babam böyle bir kitap yazmamıştır” diyecektir sonraları ve hatırlara gelecektir ki Sabri Efendi 1954’de vefat etmiştir kitabın basım tarihi ise 1964’tür. Ve kitabın basımevi “Biricik” zaten 1950’de kapanmıştı.
Hz. İsa’nın ölmediği, göğe yükseltildiği mevzusu ile kıyamet alametlerini konu alan el-Kavlu’l-Fasl’ı basmak istediğinde maddi güçten yoksundur, Hasan El-Benna ile sıkı dosttur kendisi, ondan yardım ister ve basılır.
Hakkın Dışında Sadece Dalâlet Var
Sabri Efendi çok yönlü bir insandır. Zamanının adamıdır. O zaman ki halkın zihnini bulandıran fi kirlere karşı adeta soğuk savaş açar: “Kant’ın iddiasının aksine Allah’ın varlığı rasyonel bilgilerle kanıtlanabilir” der ve ekler “Yahudiler insanlık âlemine beş tane kimyasal bomba veya hidrojen bombası atsalar, beş tane küfür ve dalâlet önderi Yahudi âlimin icra ettiği tesiri yapamazlar. Bunlar Komünist Marx, Evrimci Darwin, Avusturya´lı Freud, Fransalı pozitivist Auguste Comte ve Sosyolog Durkheim´dir. Bunlar insanlık âleminin akıl, düşünce, anlayış ve ahlâkını perişan eden insanlardır. Yahudiler bu insanları büyüttüler, insanların gözünde yücelttiler ve neticede bunları küfre öncülük edecek kişiler olarak karşımıza çıkardılar. Bugün bize düşen onlarla savaşmak ve mücadele etmektir. Zira dinimiz bize küfre öncülük edenlerle savaşmayı emrediyor. Ben yakinen biliyorum ki bir gün gelip bunların maskeleri düşecek ve ilim adına işledikleri cinayetler ortaya çıkacak. Çünkü ‘Hakk´ın dışında dalâletten başka bir şey yoktur’ (Yunus, 32).”
Mustafa Sabri Efendi’ye dair yaptığımız okumalar sadece bir kişinin hayatından kesitler sunmuyor bize. Bir dönemin karanlık kapılarını da aralıyor. Yeni devlet maalesef birçok zalim ve mazlum doğurdu. Osmanlı hanedanı farklı yerlerde aynı problemleri yaşadı. Fikirleri yüzünden insanlar kan, ter ve gözyaşı akıttı bolca. Bunların hesabı ise yakın tarih okuyanların dudaklarındaki beddualara kaldı… Mustafa Sabri Efendi ailesiyle birlikte çok sevdiği İstanbul’undan mahrum bırakıldı. Hiç bilmediği ülkelere hiç bilmediği insanlara misafi r oldu. Zamanının kendince sapkın fi kirlerine karşı durdu. Ve ismini tarihe herhangi bir Şeyhülislam olmaktan öte biri olarak yazdırdı, şerefl i insanlar tarihine.
Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi, 12 Mart 1954’te Miraç gecesinin sabahında Kahire’de vefat etti. Allah kendisine rahmet etsin, bizden de razı olsun diye temenni ediyoruz, derinlerden…
Yusuf Temizcan'ın Yazısı.