Meğer Ne Katı Kalpliymişim!
Nur çocuk hoca önünde diz çöktü ve derse koyuldu. Kısa zamanda Kur’an-ı Kerim’i öğrendi … Yine bir gün hocanın önünde Kur’an okuyordu. Birden bir ayetle karşılaştı. Ayet-i kerimeyi tek tek heceledi. Ne var ki yüreğine müthiş bir kurşun saplanıvermişti.
Rabbimiz buyuruyor ki: “O halde, küfre varırsanız çocukları ak saçlılar haline çevirerek bir günün (kıyametin) azabından kendinizi nasıl koruyacaksınız.”
Bu ayeti okur okumaz çocuğun yüzü kireç gibi bembeyaz kesildi ve kendisini bir titreme aldı. Artık okumaya devam edemiyordu. Derhal evin yolunu tuttu ve kapıyı çaldı. Babası içeriden seslendi: Kim o?
Benim ey baba çabuk aç…! Ebu Bekir Varrak hazretleri kapıya koşup açtı. Açtı ama gördüğü manzaradan da korktu. Çocuğunun yüzünde tek damla kan kalmamıştı ve küçük yavru titreyip duruyordu. Hemen kollarını açıp:
Ey benim için cennet mumu olan yavrum dedi sana ne oldu. Niçin benzini sararmış görüyorum?
Ey babam: Bugün Kuran-ı Kerim’den bir ayet okudum. Manasını düşününce yüreğim eriyor sandım ve bu hale geldim.
Ey gözümün nuru oğlum! O hangi ayettir.
Şu ayettir. “O halde, küfre varırsanız çocukları ak saçlılar haline çevirerek bir günün (kıyametin) azabından kendinizi nasıl koruyacaksınız.”
Ayet-i celileyi tekrar etmek çocuğun canına yeni bir ateş düşürdü ve o masum yavru ayak da duracak takati kendinde bulamayıp yatağa düştü. Bu ayetin heybetinden hasta oldu ve kısa zamanda öldü. Çocuğu babası götürüp kabre koydu. Kabre konan sanki çocuk değildi, incilerden meydana gelmiş bir taştı.
Ebu Bekir Verrak sık sık çocuğun kabrine gider, toprakları avuçlar, ağlar ve şöyle derdi:
Ebu Bekir Verrak senin küçücük oğlun Kur’an’dan bir ayet okudu. Allah (cc) korkusundan can verdi. Sen Kur’an’ı Kerim’i hatmedip duruyorsun ve ömür güneşin kabir kuyusunu açtı. Hiç Allah’tan onun gibi korkmazsın. Meğer senin kalbin ne katı bir kalpmiş. Vah sana…
Alican Tatlı'ın Yazısı.