Mesele yaşadığımız zamanı ve zemini iyi tahlil etmekle birlikte, geleceğin dilini, durumunu, şeklini şimdiden tahmin edip ona göre hareket etme meselesidir.

Hz. Ali’nin meşhur sözünü bilenler bilirler: “Çocuklarınızı kendi yaşadığınız zamanı değil, onların yaşayacakları zamanı dikkate alarak yetiştirin.”

Bu sözden birçok mana çıkarılabilir aslında. Ama sanırım en barizi, geleceği okumak olsa gerek. Yani Hz. Ali bize “geleceği iyi okuyun” diyor. Öyle ya, geleceği iyi okuyamayan, çocuklarını nasıl gelecek zamana göre terbiye edecek? Bu mümkün değil…

Evet, sadece çocuk eğitiminde değil, her alanda geleceği okuyan bir fikrî yapıya ihtiyacımız var. Kim ki geleceği okur, eminim ki geleceği o dokur. Kim ki geleceği ana hatlarıyla kavrar, işte o kişi geleceğin söz sahiplerinden olur. Aksi takdirde, geleceğin getirdikleri karşısında ya geri çekilmek ya da tavır almak düşecektir hissemize. Şu an birçok yerde örneklerini gördüğümüz gibi…

Sözlerimi az daha açmak isterim. Mesela geçenlerde, GENÇ olarak Anadolu’daki liselerde şölenler yaptık. Hocalardan biri şölen bitiminde şöyle dedi: “Siz gençlerin dilini iyi okuyorsunuz. Tebrik ederim. Aradığımız şey sizmişsiniz.”

Bunu övünmek ya da kendimizi değerli göstermek için söylemiyorum. Vurgulamak istediğim şey şu: Biz beş senedir zaten böyleyiz. Peki o hocamız ya da o liseler bizden haberdar oldukları hâlde bizi neden bu kadar geç keşfetti? Ya da, gençlerin bu tür bir ihtiyaç içinde olduklarını anlamak için neden bu kadar geç kalındı? İşte asıl sorulması gereken sorular bunlar bence…

Bir örnek daha anlatmak isterim. Günlerden bir gün Anadolu’dan kıymetli bir abimiz aradı ve dergimizde çıkan “Leyla ile Mecnun Fuzuli mi?” başlıklı yazı hakkında olumsuz kanaatlerin olduğunu ifade etti. Dizi ve televizyon propagandasının yapıldığını, bu tür şeylerin GENÇ’e yakışmadığını düşünüyorlarmış…

Durdum, düşündüm ve şu minvalde bir cevap verdim abimize: “Söylenilenler zahiren haklılık payı içeriyor olabilir. Ama bilin ki biz bu zamanın gençliğiyiz ve bu zamanın gençlerine yönelik söz üretiyoruz. Mümkün mertebe genç dostlarımızın ilgisini çekecek konuları kaliteli bir şekilde ele almaya çalışıyoruz. Bunu yaparken de yarınlar neyi getirir ve hangi yöne akar hesaba katıyoruz. Hata mı yapıyoruz yoksa doğru yolda mıyız zaman gösterecek. Haram olmayan her şeye varız ve bu manada yürüdüğümüz yoldan eminiz. Herkesi memnun etmemiz imkansız. Kainatın kuralı bu; farklılık, çeşitlilik. Bu çeşitliliği ve farklılığı teke indirmek, sünnetullaha aykırıdır, hatadır. Bu manada GENÇ çeşitliliğini koruyarak yoluna devam edecektir… Niyetlerimiz güzel; inanıyoruz ki araçlarımız da güzel... Dileğimiz akıbetimizin de güzel olmasıdır…”

Şuna inanıyorum: Bugün GENÇ’in yürüyüşüne “mesafeli” duran ya da “hoş bakmayan” birçok kişi, zamanın ve zeminin getirdikleri karşısında zorlandığı noktalarda GENÇ’i hatırlayacaklar. Ve görecekler ki GENÇ, daha önce hiç de hesaba katmadıkları birçok alanda büyük bir tecrübe birikimi olarak önlerinde duruyor… Çünkü bugünün GENÇ’i, içeriği ve tarzıyla, planı ve projesi dünden yapılmış bir GENÇ’tir. Sağ olsun büyüklerimiz, beş sene önce bugünleri okudular ve büyük oranda başarılı oldular/olduk. Bunun için ne kadar şükretsek az.

Hâsılı, mesele yaşadığımız zamanı ve zemini iyi tahlil etmekle birlikte, geleceğin dilini, durumunu, şeklini şimdiden tahmin edip ona göre hareket etme meselesidir. Mesele geleceği öngörmek ve bu anlamda çalışma yapma meselesidir. Hangi alanda çalışma yaparsak yapalım, bu iki okumaya –şimdiyi ve geleceği- ekmek su gibi muhtacız. Allah bu manada hepimize ufuk versin, feraset nasip etsin… Çünkü gerçekten de dünya bizi bekliyor…


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.