Emine Şimşek Süren
Beşiktaş sokaklarında öylesine yürümek bile yoruyor insanı. Mağazalar, çantacılar, ayakkabıcılar, balıkçılar, takıcılar, züccaciyeler derken insan kendini bir kargaşa içinde buluyor. Sokakta dolaşanların geneli genç kesimden olunca gürültünün olmaması mümkün değil zaten.
Sessiz bir yere atmak istiyor insan kendini. Oturup bir nefeslenmeye ihtiyaç duyuyor. Sonra portakallı kek kokusu geliyor bir yerlerden. Kokunun geldiği tarafa yöneliyorsun. Hızlı adımlarla ilerlerken bir ara sokak buyur ediyor seni.
Keskin portakal kokusu önce, sonra tarçın karanfil ceviz limon… Bir kapıyı aralıyorsun ve doya doya içine çekiyorsun kokuları. Bir an kendini evinin mutfağında hissediyorsun. Annen fırından yeni çıkarmış keki kurabiyeyi sanki. Kekin dinlenmesini beklemeden bir an önce yemek istiyorsunuz kardeşinle. Gözünü açıyorsun ve işte burası tarihi Oktay kurabiye fırını.
Yıllardır Kurabiye Yapılıyor!
1934 senesinde açılmış fırın. Kolay değil o kadar yıl ayakta kalabilmek. Kesin bu kokunun arkasında unutulmayacak bir lezzet vardır. Onlarca çeşit kek kurabiye, tatlısı tuzlusu… Seç seçebilirsen. Hepsinin de görüntüsü en az kokusu kadar güzel. Sen tabağına gözüne ne çarparsa hepsinden birer birer isterken küçük bir kız çocuğu girer babasıyla. O da hemen karar veremese de çikolatalı kurabiyedir en çok sevdiği. Babasıyla oturur fırının kapısının önündeki masalardan birine. Aldığı tadı bütün parmaklarını birleştirip yaptığı nefis işaretiyle gösterir. Sonra tekrar fırına girer, kardeşine annesine de götürmek istediği kurabiyeleri seçer.
İnsan sevdiği şeylerden sevdikleri de yesin ister. Hele ki burada yediklerinden bütün akraba eş dosta da ikram etmek geliyor insanın içinden. Fırının çalışanlarının güler yüzü, tabağınızı çayınızı masaya koyarken gösterdiği nezaket ise apayrı bir güzellik.
Ustasının Elinden Çay!
Tattığın her şeyden bir daha bir daha yemek istiyorsun. Hele ki ustanın fırından yeni çıkardığı tarçınlı cevizli kek yok mu, onun tadı sana neler hissettiriyor neler. Çay da tam ustasının elinden çıkmış olunca değme keyfe. Bütün bu güzelliklerin üstüne Peyami Safa okumanın zamanı gelmiştir. İçerden gelen kokuların efsunuyla Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’ ndaki acılar bile daha katlanılabilir gelir sana. Zaman geçmesin bu tat hiç bitmesin istersin.
Beşiktaş’a giden herkesin aradığı mekandı bu fırın. Bilenlerinse zaten bir dilim kek yemeden geçmedikleri…
GENÇ'ın Yazısı.