Azize Özpınar

İnsaniyetimiz akşam eve gelince nefes almakta zorlanıyor. Koskoca bir günün sonunda dönüp baktığımızda elimizde bir ‘bereketsizlik’ ünlemi var. Bu ne vahşi çağdır böyle duygularımızı sersefil eyleyen! Bu Nisanda bazı soruları boş bırakmayalım ‘bereket koordinatları’ da bunlardan biri sanırım.

Nisan… Kışın karamsarlığının bitip, yerini yenilenmeye bırakan belki de yılın en güzel ayı. Tabiata bakıp tefekkür eşliğinde vahiy okumaları yapmak, çıkılan düşünce gezintilerinde şuurumuza piknikler yaptırmak için kaçırılmayacak fırsatların olduğu bir ay…

Yaşamaya mecali olmayan şimdi de açığı kapatmak istercesine günlerin arkasından koşan bizler; nisanı yeşilin en berrak olduğu yerde geçirenler, nisanın geldiğini iletilerden anlayanlar, birde bizim gibi yedi ay kış yaşayıp bahar gelince görmemiş gibi davrananlar olarak üçe ayrılır.

Ama sizi püfür püfür güzelliğin, sevinç sevinç aydınlığın olduğu bir yerde molaya davet ediyorum ki tanıştırmak istediğim dördüncü bir grup var.

Nisan ayı; dünyanın kaderini belirleyenlerin doğup öldüğü aydır hiç fark etmiş miydiniz? Tarihe baktığınızda savaşlar hep nisan ayında başlayıp bitmiştir. Keşifler ve pek çok zafer nisan ayında elde edilmiştir. II. İnönü Zaferinden tutun da İstanbul Adalarının ve İstanbul’ un fethine kadar.

Ya da Mimar Sinan, Turgut Özal ve Picasso yine bu ayda vefat etmiştir. Titanic bile Nisan da batmıştır. Brezilya keşfedilmiş, ilk uzay aracı Mars’ a fırlatılmıştır. (Mars Odyssey)Gündeme oturan nakillerin ilki bir hastanın kulağına kıkırdak nakliyle yine nisanda yapılmıştır. Yine bir ilk olarak paralı otoyol 7 Nisan 1984 de hizmete girmiştir. Başka bir ilk 1935 yılının nisanında İstanbul –İzmir arasındaki telefon hattının devreye girmesidir. NATO yine bir nisan ayında imzalanmış ve inanır mısınız Bill Gates Microsoft’ u 1975 yılının nisanında kurmuştur.

İsteyenler tevafuk isteyenler tesadüf desinler. Biz daha ilk günlerini yaşadığımız şu Nisan günlerini kendimiz için ya da dünya için milad kılabilecek miyiz? Hepimiz şu anda olayın asıl boyutuna inmeye çalışırken, basamaklarda “zaten her günüm tıklım tıklım değil mi?” diyoruz eminim. Oysaki insaniyetimiz akşam eve gelince nefes almakta zorlanıyor. Koskoca bir günün sonunda dönüp baktığımızda elimizde bir ‘bereketsizlik’ ünlemi var. Bu ne vahşi çağdır böyle duygularımızı sersefil eyleyen! Bu Nisanda bazı soruları boş bırakmayalım ‘bereket koordinatları’ da bunlardan biri sanırım.

Kendimin ve siz insan türünün şu anda alnında birkaç damla ter parlıyor, boşa giden zamanları düşündükçe biliyorum. Ya bizi hayvanlar alemi nasıl düşünüyor. Karıncaların Devrimi kitabında; karıncalar insanlara ‘Parmaklar’ diyorlar. ‘Parmakların büyük bir sorunu vardır. Aylaklık. “Güzel, kendimi meşgul etmek için şimdi ne yapabilirim?” sorusunu soran tek hayvan türüdür.’ diyorlar, ben demiyorum. Boşa giden zamana bahaneler uydurmak, ‘boş vakit’ diye bir tabir çıkarıp içini doldurmaya çalışmak, ‘parmakları ’ bel fıtığı geçiren bizlere ait olsa gerek.

Azim ve coşku pılısını pırtısını toplayıp çıkmadan bugünden itibaren tarih düşelim. Milat olsun bugün. O günden 10 yıl sonra diye başlasın kutlamalarımız. Önce hede hödö diye başlarsınız ama birde bakmışsınız dosya dosya güzellikleriniz olmuş. Mevlana Hazretleri: ‘Ey mana güneşi! Can saç! Eski dünyaya yenilik göster.’ demiştir ve Mevlana kendi dönemine de can/ ruh olmayı can/ ruh saçmayı başarabilmiştir. (Bu Toprağın Değerleri- M. Kaya)

Allah namına durmayın. Çünkü bugün aşağı yukarı geri kalan ömrünüzün ilk günü!


GENÇ'ın Yazısı.