Kardeş, Zihnin Kapalı mı Ne?!
Ümmet ile ne gibi güzel, harika şeyler yapabileceğimizi fark edemiyorsan sen de ulusçuluğa boyun eğmiş birisisin arkadaş!
Zihin Ulusçuluğu zihnini kapatmasın aman!
-Nedir zihin ulusçuluğu? Ne işi olur zihin ulusçuluğunun bizimle ki Genç gibi güzel bir derginin okurlarını uyarıyorsun Asım kardeş?!
-Evet, kendini belki de ümmetçi olarak tanımlıyorsun! Bunca saldırıya rağmen, zihinsel bombardımana rağmen bir genç kendini ümmetçi görebiliyorsa, Müslüman kardeşine ırkından dolayı ayrımcılık yapmadığı gibi onlara karşı sevgi dolu ise bu elbette takdir edilecek bir durumdur. Ama…
-Aması ne!? Ama deyip takdir ettiğin o güzel gençleri yargılayacak mısın şimdi Asım Kardeş?! - Yargılamayacağım ama…
-E, ne yapacaksın? Biz bu ama’yı hep kötü amaçlarda kullanılırken gördük. Köşe yazarlığı tarihimiz özellikle her türlü baskıcılığı, despotizmi, faşizmi, sığlığı, yardakçılığı bu ‘ama’larla makulleştirenlerle doludur Asım Kardeş, sen de şimdi bir ama ile ümmetçiliğe ve ümmetçilere gol atma derdinde misin? O golü atarak kimlerin safına düşüvereceğini kestiremiyor musun? Bu kadar mı ferasetin, basiretin bağlandı?! Biz seni hep ümmetçi bildik, şimdi ne oldu da ümmetçiliği beğenmez oldun!!
- Yav sen ne harika bir içsessin kardeş, dur; erkenden yargılama beni. Biz Müslümanların bak iyi dedin, basireti, feraseti olur. Fakat Müslümanın ama’sı bile diğerlerinin ama’sına benzemez! Dünyanın en güzel ama’sını Müslümanlar söyler!
-O zaman yeni, farklı bir şey mi diyeceksin yoksa? Buyur öyleyse?
-Ümmet duyarlığı olan gençlere canım kurban. Onları beğenmezlik de neymiş. Kendilerini beğenmeme erdemini onlar kendileri gösterebilir zaten Allah’a şükür. Bütün güzelliğimize rağmen kibrin köpeği olmayacağız inşallah. Benim derdim kolay farkına varılmayan bir tehlikeyi haber vermek.
Dışından Ulusçu değiliz Allah’a şükür ama ya içinden ulusçu isek, bunu söylemek, bu tehlikeye karşı uyarmak isterim kardeşlerimizi.
-O nasıl bir şey? Namazın içinden dışından şartları gibi ulusçuluğun da mı şartları var?
-Olmaz olur mu, o şartları farkında olmadan taşıyorsun belki de haberin bile yok! Ulusçu dediğin perspektif o kadar sığ bir perspektiftir ki zihnini kapatır; kapatır da farkına bile varamazsın. Ulusçuluğa maruz kalmış bir Müslüman genç mesela Pakistan’dan, Madagaskar’dan bir alimin, bir yazarın, bir mütefekkirin ismini dahi duymadığını fark etmez bile. Ulusçuluğa maruz kalmış bir zihin Türkiye dışındaki Müslümanlarla bu iletişim çağı denilen çağda irtibata geçmenin kolaylığını fark edemez bir türlü. Yabancı dilim zayıf diyerek Malezya’dan, Kırım’dan, Bosna’dan genç Müslümanlarla diyaloğa girmez, girmek aklına bile gelmez! Oysa muhabbetin dili ne Arapçadır, ne Türkçedir ne de İngilizce. Bunları çat pat bilerek de insanlarla tanışmak, konuşmak mümkündür.
Çat pat bilmeyenin de çat pat denecek kadarını öğrenmesi çok kolay!
Ulusçu zihinsel kapatma sadece zihinlerimizi değil, kalplerimizi bile öyle bir kapatıyor ki arkadaşlar! Dünya Müslümanlarını ufkumuzdan çekip aldıkları yetmiyormuş gibi ceberût alemine, melekût alemine, ilm-i ledünne de kapattılar kalplerimizi!
Ümmet ile ne gibi güzel, harika şeyler yapabileceğimizi fark edemiyorsan sen de ulusçuluğa boyun eğmiş birisisin arkadaş!
İnsanlar birlikte çok güzel şeyler planlayabiliyor, hazırlayabiliyor, kurgulayıp hayata geçirebiliyor artık! Düşünsene, Türkiye’deki birçok şahsiyetli, izzetli Müslüman yazarın, fikir adamının, öykücünün, şairin, romancının kitapları sadece Türkçede var! Neden benim Peştuca bilen kardeşim, Malayca bilen kardeşim, Sinhala dilini bilen kardeşim mesela Arif Ay’ın şiirlerini okuyamasın? Neden Nuri Pakdil’in muhteşem cümleleriyle coşmasın Tunuslu kardeşim? Neden Erdem Bayazıt merhumun dizelerini Farsça okuyamasınlar.
Tevhidî duyarlılığa sahip yazarlarımızı neden taşımayalım dünyaya? Bir Ömer Karaoğlu’nu neden sadece Türkiye’nin ümmet duyarlılığına sahip gençleri bilsin, sevsin!! Neden Kazakistan’daki bir genç de, evi Nepal’daki kardeşim de Ömer Karaoğlu’nu dinleyerek bir şeyler hissedemesin?!
Neden dünyadaki Müslüman fikir adamlarının bereketli tartışmalarını okumayalım? Güney Afrika Müslümanlarının dernekçilik, Arnavutluk Müslümanlarının televizyonculuk, Fransa’daki Müslümanların müzik tecrübelerini bilsen fena mı olur?
Seyyid Hüseyin Nasr’ın veya Aliya İzzetbegoviç’in veya Hasan el Benna’nın kitaplarını dünyada hangi yayınevlerinin kendi dillerine çevirdiğini bilsen, o yayınevlerinin yayın programlarında neler olduğunu bilsen iyi olmaz mı? Lüzumsuz bilgi mi bunlar? Bunları bilen bir genç değil midir oralardaki yeni güzel gelişmeleri bize taşıyacak olan?Buralardaki güzellikleri oralara taşıyacak olan?!
Asım Gültekin'ın Yazısı.