Kim Kimin Efendisi?
Abdulaziz Karakuş/ Genç Haber Merkezi
Niye Getiriyorsun Bunları?
Aynur Tezcan, 2009 yılında gribal enfeksiyon sebebiyle fenalaşınca ambulansla, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Acil bölümüne götürüldü. Ancak burada ambulansı karşılayan uzman doktor A.S.A.`nın, başörtülü olan Aynur Tezcan ve annesine hakaret ettiği iddia edildi.
Ambulans sürücüsüne, "Niye getiriyorsun bunları, başka yer mi yok?" diyen doktor, 7 saat boyunca Tezcan`ı hastane koridorunda bekleterek müdahale etmedi. Sonrasında genç kıza doktor tarafından ön tanıda menenjit ve sepsis, nihai tanıda ise sepsis teşhisi konuldu. Omurilikten sıvı alınması gerektiği gerekçesiyle aile zorla dışarıya çıkarıldı.
Yoğun bakım servisinde yapılması gereken sıvı alma işlemi koridorda sedyenin üzerinde gerçekleştirildi. Başı ve ayakları tutularak müdahale edildiği için Aynur Tezcan`ın kalbi durdu. Yapılan müdahale sonucunda kalbi tekrar çalıştırılsa da müdahale geciktiği için hasta bitkisel hayata girdi.
Hastane yetkilileri yer olmadığı gerekçesiyle Aynur Tezcan`ın başka bir hastaneye götürülmesini istedi. Bitkisel hayata giren genç kızı, birçok hastane kabul etmedi. En sonunda Esenler Hastanesi yoğun bakım servisine götürülen Tezcan, burada 6 ay yattıktan sonra vefat etti. (Zaman/02.03.2012 )
Dün 14:00 sıralarında, yukarıda haberini okuduğunuz Aynur Tezcan’ın acılı ailesinin evindeydik. Babası Kalender Bey ile görüşme imkanı bulabildik. Annesi, kızını kaybettikten sonra sağlık durumu bozulmuş, bu yüzden görüşemedik.
Acılı baba kızının fotoğrafını gösterirken, yan odadaki eşinin duymaması için şöyle fısıldıyordu; “Hepsini toplayıp sakladık, yalnız bu kaldı dışarıda, eşim görmesin diye...” sonra düğümlenen boğazlar ve bir sessizlik. Aile 3 seneden beri soruşturma açabilmek için İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünden izin çıkmasını bekliyor. Aradan bunca zaman geçip, rektör değiştikten sonra ancak izin çıkıyor ve soruşturma açılıyor.
Açılan soruşturma çerçevesinde, kamera kayıtlarının silindiği ortaya çıkıyor. Kalender amca “oğlum onların kolları uzun, bizim kimsemiz yok, siz de basın olarak ne olur bu işin sonunu bırakmayın” diyordu.
Yetmedi mi?
İnşallah biz de bu tür zulümlerin peşini bırakmayacağız. Olay şu an “iddia” olarak anılsa da soruşturmanın aşamalarına baktığımızda deliller kuvvetli ve durum bir “iddia” olarak kalacağa benzemiyor. Bu durumun takipçisi olmamızın sebebi, artık midemizin kaldıramayışındandır. Ülkenin bu tür insafsızlıklar ve vicdansızlıklardan yeterince çektiğini, bundan sonra enerjinin bu tür boş işlere ayrılmaması gerektiğini düşünüyoruz.
Muhtemeldir ki o hastane güzel işlerle de anılmıştır, birçok hastasından dualar almıştır, lakin bilim ve ilim yuvasında bu tür olayların en küçüğüne dahi müsaade etmememiz gerekiyor. Halkın hizmetçisi konumundaki memurun, efendisine böyle bir harekette bulunması hesapsız kalmamalı.
Abdulaziz Karakuş'ın Yazısı.