Ecdadımızın Ramazan Günleri
Fahri Sarrafoğlu
İftar davetlerine ilk çağrılanlar âlimlerdi. Ramazan’ın dördüncü gününde padişahlar tarafından yaptırılmış olan camilerin şeyhleri, beşinci gününde şeyhülislam, altıncı gününde Rumeli ve Anadolu kazaskerleriyle, Peygamberimizin soyundan gelenlerin kayıtlarını tutan nakibüleşraf veziriazamın davetine katılırdı.
Osmanlı´da Ramazan bir başka karşılanırdı. Öncelikle Ramazanın birinci gününün belirlenmesi çok önemli idi. Bunun için hilali görmek şarttı. Her ne kadar takvimler yazsa da Osmanlı bu astronomik tayini hatalı bulurdu. Ramazan hilalini görme meselesi ile İstanbul Kadılığı meşgul olurdu. İstanbul’da güçlük çekmeden hilalin görüldüğü yerler: Beyazıt, Fatih, Süleymaniye, Çarşamba, Cerrahpaşa, Edirnekapı camilerinin minareleri idi. Hilali görenler kadı huzuruna alınırdı. En az iki şahitle tastiklenen tahakkuk olayından sonra hilali görene para verilirdi. İyice sorgulanan bu kişilere itimat edilir, ayın görüldüğü şerriye siciline işlenir, kadının onayı ile Süleymaniye camisinin kandilleri yakılırdı. Bu Ramazanın başladığı anlamına gelirdi.
İftar davetleri
İftar davetlerinin en önemlisi veziriazamın hükümet merkezinde vereceği ziyafetlerdi. Veziriazamın davetine katılacak devlet adamlarının listeleri düzenlenerek padişahın onayına sunulurdu. Davetlere ilk çağrılanlar âlimlerdi. Ramazan’ın dördüncü gününde padişahlar tarafından yaptırılmış olan camilerin şeyhleri, beşinci gününde şeyhülislam, altıncı gününde Rumeli ve Anadolu kazaskerleriyle, Peygamberimizin soyundan gelenlerin kayıtlarını tutan nakibüleşraf veziriazamın davetine katılırdı. Daha sonra ordunun ve bürokratların önde gelenleri makamlarına göre tespit edilmiş günlerde veziriazamın sofrasında iftar yaparlardı. Herkesin iftarlara geliş ve ayrılışları törenle olurdu.
Camiler sabaha kadar açık
Osmanlı da Ramazan ayında camiler sabaha kadar açık olur, insanlar burada itikafa çekilebilirlerdi. Osmanlı dönemi seyyahlarının ilettiğine göre camiler dolar taşardı. Ramazan ayına has ibadetlerden bir diğeri de camilerde, büyük konaklarda ve bazı evlerde mukabele okunmasıydı. Ay boyunca güzel sesli hafızların okuduğu Kuran-ı Kerim Ramazan sonuna gelindiğinde hatmedilmiş olurdu. Ramazan aylarında teravih namazından sonra müezzinler tarafından minarede, çoğunlukla Arapça yazılmış, Allah’a niyaz ifade eden manzum münâcâtlar okunur, dua kapılarından toplu dualarla istifade edilmeye çalışılırdı.
Mahya Gezme Geleneği
İstanbul’da bulunan tüm Selatin yani Padişahlar tarafından yapılan camilerde Osmanlı’dan tevarüs mahya geleneği vardır...Teravihten sonra İstanbul ahalisi Şehzadebaşı, Fatih Camii, Mihrimah Sultan Camii, Sultan Ahmet Camii ve Beyazıt Camii’nin mahyalarını görmeye giderlerdi...Bu mahyalar sık değiştirilmez 10 veya 15 günlük süreler içerisinde değişirdi. Rivayete göre mahyanın çıkışı şu olaya dayanır: Fatih Camii müezzinlerinden Hattan Hafız Ahmet Kevefi, iki minare arasında ortası yazılı çok sanatkarene bir çevre işler ve Padişah Sultan 1. Ahmet’e hediye eder. Padişah’ın hoşuna gitmesi üzerine dini kaidelere uygun olmak şartı ile iki minare arasında bu şekilde mahyaların çekilmesi uygulaması başlar.
Ramazanın ilk 15 günü mahyalara yazı yazılır, son 15 gün ise resimler yapılırdı. Bu yenilik ilk defa 1617 yılının Ramazanında yeni tamamlanan Sultan Ahmet Camii’nde uygulanmıştır. 1723 yılında ise bütün camilerde mahya uygulanması fermanı çıktığında Eyüp camiinin minaresinin boyunun kısa olması yüzünden buraya iki şerefeli iki yeni minare yaptırılmıştır.
1724 yılında Sultan 3. Ahmet‘in fermanı ile ilk defa mahyacılık için eğitim başlatılmıştır. Mahyacılığı ıslah eden, Süleymaniyenin minareleri arasında üç halat çekerek ilk defa uygulamaya koyduğu gezici mahya ile bu geleneğin sürmesine sebep olan Abdüllatif Efendi’dir. İlk günler genellikle "Hoş Geldin Ya Şehr-i Ramazan" şeklinde bir mahya konulurdu. Ayrıca Fetih Suresinin ilk ayetleri de yazılırdı. Balkan savaşları döneminde "Hilal-i Ahmeri Unutma" ve "Vatanı Sevmek İmandandır" yazıları asılmıştı. Ramazan bittiğinde ise "El- Firak" ve "Elveda" yazıları asılırdı.
Türbelerin gezilmesi
Ramazan’ın gelmesi ile birlikte Oruç Baba Türbesinde yapılan ilk iftarla birlikte türbe ve cami gezmesi başlardı. Başta Sahabeler olmak üzere evliyaların türbe ve mezarları ziyaret edilirdi. Öncelikle Eyüp Sultan Hazretlerinin türbesinden başlanır sırasıyla diğer sahabelerin kabirlerine gidilirdi. İstanbul evliyaları içerisinde Mehmet Emin Tokadi Hazretleri, Sünbül Efendi, Merkez Efendi, Ebul Vefa Hazretleri, Yahya Efendi ve Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinin türbeleri rağbet görürdü.
Cami ziyaretleri
Ramazan’da gerek gündüz gerekse teravih namazı için farklı camilerde namaz kılınmaya özen gösterilirdi. Özellikle Hırka-ı Şerif Camii mutlaka ziyaret edilirdi. Zira Resullah Efendimizin Mübarek Hırkası ilk günden itibaren Ramazan’ın son gününe kadar ziyarete açılırdı. Halen yine Ramazan’ın ilk gününden itibaren Hırka-i Şerif ziyareti yapılmaktadır. Öte yandan Efendimizin ayak izinin bulunduğu I. Abdülhamid Han türbesi de ziyaretgahlar arasındaydı. Eminönü Vakıf Han karşısında bulunan bu türbe içerisinde Efendimiz (S.A.V) kademi şerifi bulunmaktadır.
Yine Cami ziyaretleri sırasıyla Edirnekapı’dan başlar, Yavuz Sultan Camii, Fatih Camii, Şehzade Başı, Süleymaniye, Beyazıt, Nuri Osmaniye, Sultanahmet ve Akbıyık Mescidi ile sona ererdi ... İstanbul’un fethinin ardından yapılan ilk camilerden olan Akbıyık Mescidi aynı zamanda şehrin Avrupa yakasındaki camiler içinde kıbleye en yakın olduğu için ‘imamü–l mesacid’ veya ‘evvel–i Kıble’ adı ile anılırdı.
GENÇ'ın Yazısı.