Aklını Başına Al!
Hazret-i Mevlânâ -kuddise sirruh-, bir peygamber vârisinin (velînin) terbiyesine girmenin, nefs engelini aşmak, hakîkat ve mârifete ermek için ne kadar mühim olduğunu şöyle ifâde buyurur:
“Bir bıçak, kendi sapını, başka bir bıçak olmaksızın nasıl yontabilir? Sen git, yaralarını bir gönül cerrâhına göster. Sen onları kendi kendine tedâvi edemezsin...”
“Dünyevî duygu ve düşüncelerinin sağlığını tabipten, kişiyi sonsuza yücelten ilâhî hislerin sıhhatini de mürşid-i kâmilden öğren.”
“İki parmağının ucunu iki gözüne koy. Dünyâdan bir şey görebilir misin? Görmüyorsan bu âlem yok değildir. Görmemenin ayıp ve kusuru, ancak nefsin uğursuz iki parmağına âittir.”
“Sen evvelâ gözlerinden parmaklarını kaldır. Ondan sonra dilediğini gör. İnsan gözden ibârettir. Geri kalansa cesettir. Göz ise ancak dostu görene denir.”
“Kur’ân-ı Kerîm’in âyetlerini ve Hazret-i Peygamber’in hadîs-i şerîflerini okumadan evvel kendini düzelt. Gül bahçelerindeki güzel kokuları duymuyorsan, kusûru bahçede değil, gönlünde ve burnunda ara...”
“Kur’ân-ı Kerîm’in mânâsını, ancak hevâ ve hevesini ateşe verip kül etmiş (yâni nefsini ve benliğini yok etmiş), böylece Kur’ân’ın önünde eriyip kurbân olmuş ve rûhu Kur’ân kesilmiş kimseler anlar...” (Osman Nuri Topbaş, Bir Testi Su, s. 80)
Yine o büyük Allah dostu bir veliden, irfan ehlinden kimlerin istifade edebileceğini şu nasihatleriyle dile getir:
“İrfân ehli, kılavuza benzer; yola girenlere faydalı olur. Ancak yola girmeyenlere kılavuzun bir faydası olmadığı gibi, o gâfiller de kılavuzun kadrini bilmezler!”
“Yine bir hekim, hastalara şifâ dağıtır; bunu ağlayıp inleyen hastalar iyi bilirler. Ancak bir ölü, hekimin kıymet ve değerini nasıl idrâk edebilir?”
“Ömür, yarınlara bağlanan ümitlerle geçip gitmede, gâfilcesine kavgalarla, gürültülerle, didinmelerle tükenip durmadadır.”
“Sen aklını başına al da, ömrünü, şu içinde bulunduğun gün say!.. Bak bakalım, bugünü de hangi sevdâlarla harcıyorsun?..”
“Kâh cüzdanını, keseni para ile doldurmak kaygısı, kâh yemek içmek endişesi ile bu âciz ömür geçip gitmede, verilen her nefes de eksilmede...”
“Ölüm, bizi birer birer çekip alıyor. Onun heybetinden akıllıların beti benzi sararıp solmada...”
“Ölüm, yolda durmuş bekliyor. Efendi ise gezip tozma sevdâsında...”
“Ölüm, kaşla göz arasında, onu hatırlamaktan bile bize daha yakın... Fakat gaflete dalanın aklı nerelere gitmede?.. Bilmem ki!..” (Osman Nuri Topbaş, Bir Testi Su, s. 84)
Alican Tatlı'ın Yazısı.