Mehmet Erturan

Besmele ile...

Okuyacaksın.

Okutacaksın.

Kazanacak, kazandıracaksın.
 
İsar kasasını meşru olanlarla dolduracaksın.
 
Kasada bir şeyler olsun ki ve istenilince kâfi miktarınca verebilesin.
 
Manen böyle bir derdin olacak, diğer türlü de böyle büyüyeceksin.
 
Çaktırmadan kibre vesile olması için değil, büyük projelere sahip bir beyin olarak büyük oynayabilmek için kabına sığmayacaksın.
 
Taşacaksın.
 
Seni sana sığdırmaya çalışanlara dünyayı dar edeceksin.
 
Taşacaksın ki, insanlara ulaşabilesin.
 
Gelmeyene gidebilesin. Gelemeyene yol alabilesin.
 
Yerim dar diyenlere gıyaben dua ve hakikaten nasihat etmelisin.
 
Zekât vermek en önemli farzlardansa (ki öyle) zekât verebilecek hale geleceksin.
 
Biriktireceksin. Sarı liraların varsa onların zekâtını vereceksin.
 
İlmin varsa öyle... Fikrin varsa öyle...
 
Zikrin varsa öyle... Çilen varsa da öyle
 
Şüphen varsa böyle! Derdin varsa söyle!
 
“Beni bilen halimden anlar, gelir hatırımı sorar” deme. Hâlden anlayanlar için herkesin böyle düşünebileceği ihtimalini göz ardı etme.
 
Onların da meşguliyeti olduğunu hatırla.
 
İlk adımı atmak sana. Mukabele muhataba.
 
Kan; tevazuya, kanaate, hamde ve şükre...
 
Kandır; hizmete, organizeye, kelama, kaleme, cihada, salâha, tan vaktine ve onu ağartana…
 
“Suya kanar gibi.”
 
Doymayacaksın yukarıda adı geçen güzelliklere.
 
Aldırmayacaksın hariçten ve en yakınından okunan kırıcı ve de caydırıcı gazellere.
 
Fikirde rejim olmaz arkadaş.
 
Kimseye ‘bu kadar fazla düşünme’ demeyeceksin.
 
Fazla düşünmekle itham ettiklerinin 1 gram da olsa hayırla sonuçlanacak düşüncesine ket vurmuşsan, düşüncelerini hayratlarda sulayacak, sonuçlandıracak birine karşı "fazla"nın içinde geçtiği `fazla` cümleler kurmuşsan vebalini nasıl ödersin?!
 
‘Fazla düşünme’ demeden önce bunları da düşüneceksin. Rikkat kesileceksin.
 
Hafife alınacak bir dinin mensubu değilsin ki basit, sıradan ve küçük düşünceler besleyesin.
 
Hafifliğin kol gezdiği coğrafyalarda fikrin ağır olanı makbuldür kardeş.
 
Düşüneceksin. Kafa yoracaksın.
 
Zihnin kilo alacak. Zihnini taşıyamayacak, yorulacaksın.
 
Kahkahalardan değil, riyazetten karnın ağrıyacak.
 
Yazarak, çizerek, anlatarak, anarak, otururken, yan üstü yatarken, ayaktayken, dinlenirken, gözlerin açıkken ve kapalıyken imayla bile olsa yaşayarak anlatacaksın.
 
Öldürmeye geleni yaşatmanın sırrını Kerremallahu veche’de bulacak ve yaşatacaksın.
 
Bir poster tasarlayacak, içine "en güzel nasihat örnek olmaktır" yazacak ve bastıracaksın.
 
Bu yazdığını çerçeveletip; aklının odalarına, evin salonuna, komşunun kapısına, vakfın-derneğin-kulübün duvarına, gönlünün-kalbinin ta tavanına asacaksın.
 
Arkadaşının koltuk altına sıkıştıracaksın. Uğrak mekânların girişine takacaksın.
 
Gözünü kırpmadan gökyüzüne/tavana bakacaksın. Gözlerin yanacak, yaşaracak, ağlayacaksın.
 
Derdini gözyaşlarınla, tespihlerle sulayacak, maveraya su gibi aziz olarak sunulacaksın.
 
İnandıklarını dert edineceksin ki, hareket edebilesin.
 
İnandıklarını dert edinip harekete geçen, işkence gören, fedakârlık gösteren, dönmeyen, dik duran ama diklenmeyen ve hemen ardından müjdelenen örnek şahsiyetlere ‘merhaba’ diyeceksin, onları tanıyacaksın ki ye’se düştüğünde kendine gelebilesin, kendini motive edebilesin.
 
Salavatı, radiallahu anhüm ecmain’i unutma ki aradığın kuvveti ve kudreti saadet asrından alıp, şahdamarından kalp atışlarına devşirebilesin.
 
Hadi kalk! Ki yürüyebilesin.
 
Düşeceksin, yaralanacaksın ki ayakta ve hayatta kalabilmenin kıymetini bilesin. Bildiresin.
 
Oyun oynamıyoruz ki mızıkçılık yapasın.
 
Ebu Cehil kıtalar gezerken, sen de;
 
Fethe methiye yazan dertli şairimizin dediği gibi;
 
"Yürüyeceksin!
 
Millet yürüyecek arkandan!"
 
* “vel asr…”ın müstesnaları.
 
(Bu yazı www.gencgonulluyuz.biz sitesinde yayınlanmıştır.)


GENÇ'ın Yazısı.