Kasım Bozan / Genç Haber Merkezi
“Yaşayanlar hakkında yazmak zordur. Bu bir bakıma maç bitmeden maçın değerlendirmesini yapmak gibi bir şeydir. Fakat hocamızın bu hayat maçını galibiyetle bitireceğine, bundan sonra da yad-ı cemile mazhar olacağına inanmaktayız.” Bu değerlendirme, yazı konusu olan Halil Günenç Hoca’nın ilk öğretmenlerinden olduğu Haseki Eğitim Merkezi’nin1 ilk kursiyerlerinden Ali Rıza Temel’e ait. Kendisi, çeyrek asır birlikte olduğu Halil Günenç’e dair bu görüşleri serdetmekte.
Bilhassa Doğu’lu olanlarımızın Şafii İlmihali’yle bildiği/tanıdığı, ‘Urfa Müftüsü’ olarak hafızalara kazınan Halil Günenç’in hayat ve hatıratını anlatan bir kitap ‘Halil Günenç Hoca’. Aynı zamanda Hoca’nın damadı olan Nezir Demircan tarafından kaleme alınan kitap, Hoca’nın hayatına dair ilginç ve sıra dışı noktaları aktarmasının yanı sıra Türkiye’li din adamlarının serencamı, halkın katı Kemalist dönemde uygulanan politikaların rağmına dine/din adamına verdiği değeri, on yılları bulan sistematik ‘yabancılaştırma’ politikalarının halktan götürdüklerini yansıtması açısından da değerli bir eser.
Rejimin dine karşı uyguladığı tedip/tenkil politikalarının Müslüman Türkiye halkından alıp götürdükleri hiç de azımsanamaz. Evet, bu halk ‘sessiz direnişi’ni, koşulların çok ağır olduğu dönemlerde dahi 40 bin hafız yetiştirerek, çocuklarını ‘yabancılaşmasın’ diye resmi okullara göndermeyerek göstermişti ancak zaten asırlardır geleneksel, muharref bir din algısına sahip olmasına ilaveten kanaat önderlerini kaybederek de ağır darbe yedi. Camiilerin ahırlara, depolara, parti binalarına çevrildiği, satıldığı, Kur’an-ı Kerim’i taşımanın dahi derdest edilmeye sebep teşkil ettiği, dine/din adamına her türlü tahkirin medyada, devlet katında sıklıkla var olmasının yaşandığı ağır baskı süreçlerinden geçildi.
İşte böylesi zor dönemlerde yetişmiş bir alimdir Halil Günenç. Rejimin gücünü tahkimleştirme yolunun büyük kısmını geçtiği yıllarda, 1930’da Mardin’in Akyürek Köyü’nde dünyaya gelir. Ehl-i İlimde sık görüldüğü gibi ilk eğitimini babasından, Kur’an öğrenmekle alır. Çeşitli zorluklardan ötürü ilkokula kaydı yapılamaz. Medreseye kaydedilmek istenir ancak devir İnönü devridir, çeşitli zorluklarla karşılaşılır. Kur’an-ı Kerim’i taşımak bile bir risk iken bu pek kolay olmaz. Teyzeoğlunun da okuduğu Suriye’ye gönderilir.
Suriye’nin Amude nahiyesinde bir medreseye kaydı yapılır. 10 yıllık medrese tahsilinden sonra Türkiye’ye döner. Eğitim için ayrıldığında alabildiğine totaliter/baskıcı olan rejim döndüğü 1951’de nispeten yumuşamıştır. Bu ortamda öğrendiklerini öğretmeye başlar derhal. 6 sene medrese hocalığı yapar çeşitli köylerde. Bu dönem halkın dine ve din adamına duyduğu muhabbeti gösteren örneklerle doludur. 1958’de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açtığı müftülük sınavına girer ve kazanır. Hayatının geri kalan kısmında yaşayacağı memurluk hayatına adım atar böylece.
1960’ta ilk görev yeri Urfa/Halfeti’ye müftü olarak atanır. 27 Mayıs 1960 darbesinden 5 ay önce görevine başlar. Bu görevi 2 yıl sürdürmesinin ardından Mardin/Kızıltepe Müftüsü olarak da 4 yıl görev yapar. İsmiyle özdeşleşen Urfa Müftülüğü görevi ise 10 yıl sürer. 1976-1992 yılları arası Haseki Eğitim Merkezi’nde yaptığı öğretmenlik görevinin ardından emekli olur.
Halil Hoca, Cumhuriyet Dönemi’nde yetişmiş din adamlarındandır. Bu dönem ise Türkiye Müslümanları’nın kimliklerine bazı kirlerin bulaştığı bir dönemdir. Sistem karşısında duruş, sahip olunan muhalefet dinamiği, siyasi duruş gibi konularda zihinlerin kaydığı bir dönemdir. Halil Hoca’da bu maluliyetleri az ya da çok ihtiva eden biridir.
İskilipli Atıf Hoca’nın şehadetine sebep şapka meselesinde fötr dayatmasını kabul etmese de siperli bir kasket geçirmiştir başına2. ’60 Darbesi sonrası görev yaptığı Halfeti iken kendisine kaymakam tarafından iletilen Atatürk’ün Kastamonu ve Balıkesir hutbelerini okuması isteğini(ya da emrini) yerine getirmesi de bir diğer örnektir. Bazı gönüldaşları onu ‘ilm-i siyaseti iyi bilen biri’ olarak tanıtsa da4 bu vasfın ona pek uygun düşmediği söylenebilir.
Hoca’nın hayatında dikkat çeken hususlardan biri kuşkusuz başarılarıdır. Başarılarına sebep, sahip olduğu zekanın yanı sıra çalışkanlığıdır da. Sayısız kursa, seminere katılmış; ilmi münazaralarda bulunmuştur. Bu başarılı kimliği onu elbette ülkede ve Dünya’da tanınır kılmıştır; kitapta yer yer gösterilen fotoğraflar bu durumu yeterince açıklamaktadır.
1- Haseki Eğitim Merkezi, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından teşkilat içi eğitim ve müftü yetiştirmek maksatlarıyla 1976 senesinde kurulmuştur.
2- Halil Hoca/Hayat ve Hatıratı,Nezir Demircan,2004,Beyan Yayınları,sf.72
GENÇ'ın Yazısı.