Bebeğimiz için uzun zamandır günlük süt bakıyordum Üsküdar’da. Market sütü değil ama. Doğal süt. Kaynatılıp içilen, yoğurt yapılan süt. Çünkü doktorumuz -pek kıymetli Fırat Erdoğan- en sağlıklı olanın bu yoğurt olduğunu söylemişti, özellikle bebekler ve çocuklar için…

Lakin iş yoğunluğundan ve diğer çeşitli sebeplerden dolayı, bir türlü bulamamıştım doğal süt satan bir mekân… Artık nasip demiştim, içten içe “bulsam da alsam” diye beklemeye başlamıştım…

Ve güzel bir tevafuk sonucu, dün nihayet bu muradıma erdim. Genç Gönüllüler’den Mustafa Kebapçı ile SAGEM’den (Selami Ali Gençlik Merkezi) çıkmış Üsküdar merkeze doğru ilerliyorduk. Selami Ali Efendi Caddesi üzerinde, sağ tarafta bir sütçü tabelası gördük. Bir sevinçle içeriye girdik. Yaşlı bir amca sırtı bize dönük, bir şeyler indirip kaldırıyordu. Selam verdik ve yüzünü döndü. “Amcacığım süt var mı?” dedim. “Var” dedi.

-    “Nasıl peki, nerelerden geliyor?”

-    “Ömerli taraflarından…”

Sonra amcayla aramızda güzel bir muhabbet başladı. 75 yaşında olmasına rağmen çalışmasını takdir ettik… Neler yaptığını sorduk. Konuştukça tebessüm ve takdirlerimiz arttı. Çünkü amcamız, sadece sütçülük değil çok farklı hayırlı hizmetlere de vesile oluyormuş. Tezgahın birinde dileyenin alabileceği elbiseler vardı. Bir diğer tezgahta ise, bazı yerlerden arta kalan yemekler duruyordu. Dileyenler gelip götürsün, ziyan olmasın diye…

Bir ara, amcamızın yüzündeki melahat ve duruluk, bir soru sordurdu bana, nedenini bilmeden:

-    Amcacığım siz Musa Topbaş Efendiyi tanır mısınız?

Bu soru üzerine hafifçe başını kaldırdı ve gülümsedi:

-    Tanımaz olur muyum, ben ondan ders aldım…

Böyle deyince, Mustafa da ben de ayrı bir şaşırdık. Meğer ne güzel bir tevafukmuş bu, onu anladık. Ve oracıkta Mehmet amcamızı lafa tuttuk. Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretleri zamanında Musa Efendi’den ders aldığını, Küplüce’de sohbetlere gittiğini, Musa Efendi’nin cömertliğini anlattı. Sami Efendi’nin “melek” hâllerinden bahsetti…

Özellikle Musa Efendi hakkında “ticaretle ilgilenirdi ama onun gönlü hep infaktaydı, neyi var neyi yoksa hep dağıttı” dedi. Onun bu şahitliği çok manidar geldi bana. Geride bırakılan hoş bir sedanın başka bir gönüldeki aksi gibi geldi. “Ne güzel” diyebildim içimden, sütçü Mehmet amcada zahir olan muhabbete… Bağlılığa…

Bu konuşmalar esnasında, kısa kısa videosunu çektim çaktırmadan. Sonra da “izin vermezsin diye söylemedim ama bil ki seni epey çektim amcacığım, ben bunları internete koyarım hakkını helal et” dedim. O da gülümsedi. Öylece ayrıldık oradan… Aşağıdaki videoda, o anlardan bazı bölümleri izleyebilirsiniz...

Haber bunun neresinde diyebilirsiniz, hakkınız da var. Lakin ben, bu vesileyle Mahmut Sami Efendi ve Musa Efendi gibi iki büyük gönül insanını anmak ve yeniden gündeme getirmek istedim. Çünkü onlardan hatıra kalan her gönülde ayrı bir tat, ayrı bir lezzet, ayrı bir koku var. Bunu sizinle de paylaşıp gönüllerinize oralardan bir meltem essin istedim…

Selam ile…
 

 


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.