Kimi arar kimi sorar, derin yaralar sarar, Sen onu bir cümbüş sanma, Genç Şöleni işe yarar!...

"GENÇ" 10 Mayıs 2009`da Adana`daydı.

Yaklaşık 950 "genç" misafirin katıldığı bir Genç Şöleni`nde, bugüne kadar yaşanmamış güzelliklerle buluşuldu.

Bu programın sunuculuk görevinin başlangıcında, program tertip heyetinden program girişinde bir şiir okumak istediğimi ve buna müsaadelerinin olup olmadığını sordum.

Rıza gösterdiler.

Ben de, Peygamber Efendimiz`e yazılmış ve 1990 Diyanet İşleri Başkanlığı Kutlu Doğum Naat Yarışması`nda Söz Sanatları birinciliği almış bir şiiri okudum: Yâ Sîn.

Program bu şiirle başladı denilebilir. Sonra diğer sunumlar ve saire…

Şölen bitti, misafirler dağılmaya başladı, biz sahneyi toplar vaziyetteyken, yanıma bir ağabey geldi.

Tanıştık. Teşekkür etti, programı çok beğendiğini söyledi ve bir teklifte bulundu.

Dedi ki:

"-Yasir bey, ben cezaevinde mahkûm eğitmeni olarak çalışıyorum. Mahkûmlara yönelik sürekli sosyal aktiviteler tertip ediyorum. Rica etsem 27 Mayıs Çarşamba günü cezaevimizde düzenlenecek olan Necip Fazıl Kısakürek`i anma programında, programa katılacak mahkûmlara özellikle üstadın şiirlerinden okur musunuz?"

Kendilerine kısa bir zaman sonra bu mevzuyu tekrar görüşelim dedim ve ayrıldık.

Aradan zaman geçti, ben bu görüşmeyi unutmuş gitmişim... Eve gitmeyi unutabildiğimiz günler hani...

Bu ağabeyim aradı. Dedi "Yasir Bey Çarşamba günü beraberiz değil mi?"

"Tamam!" dedim hemen.

27 Mayıs Çarşamba günü, daha önce ancak bir kaç kez soğuk duvarlarının "dışından" geçtiğim bir cezaevinin içerisine girmek, o havayı teneffüs etmek nasip oldu.

Bir "eğitimci" olarak takdim edildiğimiz cezaevi idare ekibi ve personeli tarafından çok sıcak karşılandık.

Bir müddet müdür muavini odasında misafir edildikten sonra, programın yapılacağı salona geçtik.

150-200 kadar mahkum, nereye ve nasıl emredildiyse o şekilde oturmuş, bu çok amaçlı salonu sessizlikleriyle doldurmuşlardı.

Program başlatıldı, mahkumlardan bazıları kâh kendi yazdıkları şiirlerden kâh üstadın şiirlerinden şiirler okudular.

Arada da bize söz verildi; mümkün olduğu kadar hikayelerini anlatarak okumaya çalıştığımız şiirlerde bir kaç ince mesaj verme gayretimiz de oldu elhamdülillah.

Ama en büyük mesajın, Zindandan Mehmed`e Mektup`taki "Beni Allah tutmuş, kim eder âzâd?" mısrası olduğuna inandım gitti... Gözleri ışıldamayan kalmadı sanki bu mısradan sonra salonda…

Okuduğum şiirleri dudaklarıyla takip eden mahkumları tespit ettikçe mutluluğum katlandı.

Kimilerinin gözyaşları... Mona Rosa`daki, "Bir gün, gözlerimin tâ içine bak; Anlarsın ölüler niçin yaşarmış..." mısralarına buğulanan onlarca çift göz...

Program bitti. Hepsiyle vedalaştık, en kısa zamanda dışarıda görüşmek üzere...

Sonra cezaevinin bazı bölümlerini gezdirdi bize müdür bey. El sanatları sınıfı, halı dokuma, ebru çalışmaları, demir, marangoz, oto tamir atölyeleri vs. ne kadar hoşuma gittiyse de, kütüphaneye girince hepsini unuttum birden.

Yaklaşık 3000 kitap.. Rıfat Ilgaz`dan, Aziz Nesin`den Halit Ertuğrul`a, bir çok yerli yabancı tanıdık tanımadık isimlerin kaleme aldığı eserler. Yeni oluşturulmuş bir kaç rafta da Erkam Yayınları  ve Osman Nûri Topbaş eserleri... Çeşitli dergiler, mecmualar, çocuk dergileri... En güzeli, hepsi resmi; Ankara`dan onaylı, mahkûm hizmetine sunulmuş. Sağ olsunlar, İGEDER epey bir katkıda bulunmuş bu kütüphaneye.

Ayrıca, merkezi ses sistemiyle, koğuşlara hitap eden hoparlörlerden dinlemeleri suretiyle, kitap ve yazılar da okunuyor mahkûmlara...

İmrendim... Allah`ım sen her şeye kâdirsin!...

Bu kütüphaneye, yanımda getirdiğim bir kaç kitabı da ben hediye ettikten sonra, vedalaşarak ayrıldım.

İşte böyle...

Şimdi ne oldu?

Sadece bu cezaevine değil, şehrimizin etrafındaki diğer 3 cezaevini de kapsayacak bir çalışma başlatıyoruz. Genç Dergisi`ni cezaevlerindeki mahkumlara ulaştırabilmek için bir gayret oldu ve muvaffak olunuyor Rabb`imizin izni ile...

Dört cezaevinden her birine bundan sonra 10`ar adet GENÇ gidecek inşallah.

Bir şölenle başlayan hikayenin sonu bu değil...

Sonu yok inşallah... Sonsuzluğun sonu olur mu hiç?

İşte GENÇ ve işte onun şöleni...

Ve işte sonuç...

Kimi arar kimi sorar, derin yaralar sarar,

Sen onu bir cümbüş sanma, Genç Şöleni işe yarar!...


Halit Yasir Özoğul'ın Yazısı.