Galileo Galilei, Johannes Kepler, Tycho Brahe… Astronomi tarihini araştırdığımızda karşımıza çoğunlukla bu isimler çıkar. Bunların hepsinin ortak bir yönü vardır. Bu kişiler astronomi dünyasında devrim niteliği taşıyan keşiflere imza atmışlardır. Fakat okuduğumuz astronomi tarihinin ekserisi Batılı ve gayri müslimlerden oluştuğu dikkat çekmektedir. Peki gerçekten de bu böyle midir? Yani insanlık tarihinde Batılı gökbilimciler harıl harıl çalışıp yeni keşifl ere yelken açarken, bugün olduğu gibi dedelerimiz de geçmişte bu çalışmalara seyirci mi kalmışlardır?

Bu sorunun yanıtı kocaman bir hayır olacaktır. Astronomiye duyulan ilgi ve ihtiyacın doğuşu tarım faaliyetleri ile ilişkilidir. Çünkü tarım mevsimlerin zamanının önceden bilmeye, yani takvim bilgisine ihtiyaç duyar. Özellikle Mısırlılar takvimle yakından ilgileniyordu. Çünkü Nil Nehri onlar için hayat kaynağıydı ve her yıl aynı dönemde taşıyordu. Ayrıca toprağın en verimli zamanların belirlenmesi onlar için hayati önem taşıyorudu. Bir diğer husus ise Doğuda, Batıda çok fazla olmayan bir şey vardı: Çöller. Çöllerden geçmek zorunda kalan kervanların yollarını bulabilmeleri için yönlerini tayin etmeleri gerekiyordu. Yön tayininde ise yıldızlar vazgeçilmez bir dosttu. Nitekim Cenab-ı Hakk En’am Sûresi’nin 97. Ayetinde “O, kara ve denizin karanlıklarında kendileri ile yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. Gerçekten biz, bilen bir toplum için ayetleri geniş geniş açıkladık.” buyurmaktadır. Bu sebeplerden ötürü ilk defa astronomi ile ciddi olarak ilgilenenler Araplar olmuştur. Daha sonraki süreçte astronomi, önce Yunanlılarda gelişim göstermiş ancak asıl ivmeyi 8. yüzyıldan sonra Müslümanlarla kazanmıştır. Fakat 8. yüzyıl ile 15. yüzyıl arasında Müslümanların astronomiye sağlamış olduğu büyük katkılar Batılı tarihçiler ve oryantalistler tarafından örtbas edilmiştir.

Üstü kapatılmaya çalışılan bu dönemde yaşayan ve birçoğumuzun ismini dahi duymadığımız bir gökbilimciden bahsedeceğiz: el-Battani’den…

el-Battani 858 yıllarında Harran civarındaki Bettan’da Sâbiî bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Sâbiîlik, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de üç farklı yerde diğer kutsal dinlerle beraber zikredilmektedir. Sâbiîliğin Harran’daki mensupları ise yıldızlara tapıyorlardı. Ancak Battani’nin künyesine bakıldığında kendisinin Müslüman olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca kıble tayini için yaptığı çalışmalar da Müslüman olduğunu göstermektedir.

Battani, Fırat Nehri’nin kıyısındaki Rakka’da kendine özel bir rasathane kurmuştur. Henüz 20 yaşındayken başladığı gözlemlerine ölene dek devam etmiştir. Bu yüzden Battani’ye “Göklerden Beslenen Âlim” dememizde bir beis yoktur sanırım.

Özellikle 887-918 tarihleri arasında son derece önemli gözlemler yapan Battani; Güneş, Ay ve gezegenlerin hareketlerini gözlemlemiş, yörüngelerini doğru bir biçimde belirlemeye çalışmıştır. Aynı zamanda Güneş ve Ay tutulmalarıyla ilgilenmiş, mevsimlerin süresini büyük bir doğrulukla hesaplamış, ekliptiğin eğimini 23° 35’ olarak hesaplamıştır. Ekliptiğin gerçek eğiminin 23° 27’ olduğunu göz önüne aldığımızda Battani’nin gözlemlerinin ne derece hassas olduğunu anlamış oluruz. Ayrıca Battani Güneş yılının uzunluğunu da 365 gün 5 saat 46 dakika 24 saniye gibi hassas bir hesapla ve az bir hata payıyla hesaplamayı başarmıştır.

İslâm astronomisinde önem arzeden kıble tayini konusunda da önemli çalışmalar kaydeden Battani, diğer âlimlerden farklı bir yol izlemiştir. Kıble doğrultusu belirlenecek yerin ve Mekke’nin boylam ve enlemini tespit etmiş ve boylam ve enlem farkını alıp Kıble doğrultusunu bulmuştur. Bu yöntem daha sonra İbn Yunûs tarafından da kullanılmıştır.

Battani’nin yazdığını kesin olarak bildiğimiz dört eser vardır. Bunlardan en önemlisi Kitâbü’z-Zîc’dir. Battani Kitâbü’z-Zîc’in mukaddimesinde kendinden önceki çalışmalarda gördüğü hata ve ihtilâfl ar yüzüden bu kitabı yazdığını ifade eder. 57 bahisten oluşan bu kitabın içerisinde 489 kataloglanmış yıldız ile birlikte Güneş, Ay ve gezegenlerin yörünge bilgileri de bulunmaktadır. Gökcisimlerinin hassas bilgilerini içeren bu eser o zamana kadar hazırlanmış en doğru astronomi cetveliydi.

Kitâbü’z-Zîc üç kez Latince’ye çevrilmiş ve Johannes Kepler, Tycho Brahe gibi Avrupalı ünlü gökbilimciler üzerinde büyük etkiler uyandırmıştı. Nicolaus Copernicus “De Revolitionibus Orbium Coelestium” adlı devrimsel eserinde Battani’ye minnetini ifade etmiş, birçok yerinde kendinden yaklaşık 700 sene önce yaşamış bu meşhur İslam gökbilimcisinden alıntılar yapmıştır. Ayrıca Copernicus’un bu eserinin başlangıcının tamamen Arapça’dan oluşması, Müslümanların Astronomi’ye yaptıkları katkıların göz ardı edilemeyecek kadar büyük olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir!


Muaz Erdem'ın Yazısı.