Ayşegül Genç - Sami Yaylalı

Çok Canım Sıkılıyor Zaman Vuralım İstersen! 

Finlandiya merkezli üretilen sansasyonel stres dağıtıcı oyun angry birds (kızgın kuşlar) başta devlet daireleri olmak üzere Türkiye’de de iş hayatında yerini aldı. Facebook üzerinden de oynanabilen oyun sapanla fırlatılan çeşitli kuşlarla tahta buz taş blokları yıkarak düşmanları etkisiz hale getirmeyi öğütlüyor. Oyunun bu kadar yaygınlaşmasının sebebi kolay kurulumu ve her türlü sanal ortama uyarlı olmasının yanında stres dağıtmaya yaradığı görüşünden mütevellit. Bir o kadar da zaman öldürücü özelliği var ki belki gelişmekte olan ülkeleri bile geriletiyor bu durum

Devekuşu İntihara Meyilliymiş

Majid Majidi’nin Serçelerin Şarkısı filmindeki kahramanlarının birinin dilinden dökülür devekuşlarının garip haleti ruhiyesi. Kafasını toprağa sokmaktan hoşlanan devekuşu gerçekte bir kamikazedir. Öleceğini bile bile düşmana saldırır.

Alfred Hitchcok’un kuşlar filmi de sinema tarihinin zirvelerinden ve buluşlarından biridir. İnsanlara saldıran kuşları konu edinen film “doğanın insanla mücadelesi”ni anlatan filmler kuşağını başlattı. Ayrıca filmin buluşu da yönetmenin sadece bir sahnede kendini göstermesi. Görsel sanatlarda buna cameo görüntü deniliyor

En Faça Arabalar

Çocukluğumuzun en teknik aracı ve arkadaşı olan bisikletle neler yapmazdık ki. Bebekken 3 tekerli, amatörken 2 + 2 tekerli ve profesyonelleşince 2 tekerli hatta bazen ön tekeri kaldırarak tek tekerle bile sürebilmiştik. Çocukken hoşumuza giden şeylerden biri de hızla giderken ani frenle teker kaydırmaktı. Tabi patinaj çektirmek yani tekeri boşa döndürme hareketi yaptırmak, zincir attığında düzeltip “kontapedal” yani tam tur yapmayan pedal basma hareketiyle ilerlemek gibi çeşitli bisiklet anılarımız mevcut. Ve tabi pek giyemediğimiz bisiklet yakalı şık elbiseler… (bkz: pedaliza küçük sami fotoğrafı)

Alamut’tan Aşiyan’a

Batınilik ve İsmailîlik hareketlerinin lideri ve sahte peygamberlik iddiasında bulunan Hasan Sabbah’ın, Şahrud ırmağının kıyısında kendisini güvene alıp sahte cennetler kurdurduğu alamut kalesi Moğollar kaleyi yıkana kadar bölgenin en büyük suikast planlarının merkezi oldu. Sultan Melikşah, Vezir Nizamülmülk hep bu kalede yetiştirilen fedailerin hançerleriyle öldürülmüştü. Alamut Farsça’da kartal yuvası anlamına gelir.

Farsça’da aşiyan kelimesi de bülbül yuvası anlamına gelmekte ve İstanbul’daki aşiyan semti Tevfi k Fikret’in aşiyan ismini verdiği ahşap mimariyle yapılmış evinden alır adını. Osmanlı zamanında kuş evleri bir sanat ürünüydü ve bu işi özellikle yapan insanlar vardı.

Kuşlar Söyler Kavlimizi

Kimilerinin yeşil pop, gri pop dediği ama bizim kuşağın onları unutulmayan ezgilerin sahipleri olarak tanıdığı Taner Yüncüoğlu ve Ömer Karaoğlu’nun kuşlara bestelediği harika ezgileri vardı. Taner Yüncüoğlu’nun Kuşlar Söyler Kavlimizi ve babannesinin dilinden işitip söylediği Kerim Kuşu ezgileri ile Ömer Karaoğlu’nun tüm konserlerinde iki elimizi birleştirerek tüm salon birlikte kanat çırptığımız “Kuşlar, kuşlar sizin kadar hür olmaktır hayalim kuşlar” diyen ezgisi bizleri hâlâ etkilemektedir

Gribim Fukarayım Ben Bir Bahtı Karayım

Bir dönem milyonlarca kanatlı hayvanın telef olmasına sebep olan kuş gribinin virüsü Amerika’da laboratuarda üretilmiş. Her ne kadar yeni ürettik deseler de işin aslı daha farklı. Bahsi geçen kuş gribi virüsü bir biyolojik silah. Dahası Amerika’daki büyük çardak sahiplerinin genetiği değiştirilmiş kuşlarını etkilemiyor. Ama Asya ve Ortadoğu’da milyonlarca hayvanı telef ettirdi bu olay.

Ulu Cami’deki Manidar Kuşlar

Sivas Ulu Cami’de taş duvara işlenmiş iki kartal deseni insana müthiş heyecan vermektedir. Birinci fi gür çift başlı kartaldır. Hani Selçukluların simgesi olan Konya’da sık sık gördüğümüz o ünlü fi gür. Diğeri ise çok farklıdır. Başı önde, bir ayağı havada, tek başlı mahzun bir kartaldır. İç burkar. Bu kartalların hikâyesi şöyledir: Çift başlı kartal Alaaddin Keykubat’ı -Anadolu Selçukluları’nı- temsil eder. Tek başlı kartal ise Ahmet Şah’ı –Mengücekler’itemsil eder. Tek başlı kartalın boynunun bükük ve bir ayağının havada durmasının sebebi Mengücekler’in Anadolu Selçukluları’nın tabiiyetini kabul ettiklerini ifade etmesidir.

“Ya Tayr ” Şarkısı ile Uçmak ve Konmak

Lübnanın hüzünlü sesi Feyruz Dünya Kadın Ozanları Seçkisi (Global Divas) albümünde söz ve müziği Rahbani Kardeşlere ait olan o meşhur “ya tayr” isimli şarkısı ile yerini alır. Şarkı Beyrut semalarında kalbimizi gezdirir ve göz yaşlarımızın bir yağmur gibi yere inmesine neden olur. “ Al beni akşam bir dakikalığına/ve geri getir beni/ ey kuş”

Kuşluk Vakti’ne neden Kuşluk Vakti Denilir?

Pek çok yazar aslında kuşluk vaktini seher vakti ile karıştırmışlardır. Güneşin doğmak üzere olduğu kuşların uyanıp Rablerini tesbih ettiği, gecenin dalgalarının gündüzün sahiline dokunarak kainatı uyandırdığı o anlara kuşluk vaktidir demişler. Oysa gerçek anlamda kuşluk vakti sabah ile öğle arasında bir vakittir. Güneşin doğduktan sonra (bir mızrak boyu) yükselmesinden, başka bir deyişle güneşin doğmasından takriben 45-50 dakika geçmesinden, zeval vaktine kadar olan süreye kuşluk vakti denir. Kuşluk denilme sebebi ise eskilerin kuşları ve tavukları o vakitte yemlemesinden dolayıdır.

Güvercinin Kaybolan Gerdanlığı

Güvercinlerin boynunda bulunan halka biçimindeki tüyler gerdanlığa benzediği için “güvercin gerdanlığı” olarak adlandırılır. Klasik İslam edebiyatında ise güvercin gerdanlığı boyna geçen ve ölünceye kadar çıkmayan ‘aşk zinciri’nin sembolüdür.

Endülüs’lü filozof İbn Hazm denildiğinde de akla ilk Güvercin Gerdanlığı’dır. (Tavku’l-Hamâme) İbn Hazm’ın bu eseri sevgi ve aşka dair bir klasiktir. Rusça, Almanca, İngilizce ve Türkçe başta olmak üzere değişik dillere çevrilmiştir… Bir de kaybolan bir gerdanlık vardır ki o da Tunuslu yönetmen Nacer Khemir’in aşk yolculuğunu anlattığı metaforlarla bezeli harika bir film. Film İbn Hazm’ın kitabından bağımsız görünse de o tadı yakalamış ve aşkın kelimelerinden bir hikaye anlatmayı başarmıştır. Filmin şu kadarını anlatsak belki de siz de bir merak uyandırabiliriz: “Hasan bir gün eski bir kitaptan yarısı yanmış bir sayfa bulur ve kitabın orijinalini aramaya koyulur… bu arayış kendi kalbine giden yolu ve ayrılığı da beraberinde getirir ”

Çocukları Leylek Getirdi Efsanesi

Mitolojide yaşamın oluştuğu kuyuya leylekten başkası ulaşamaz ve leylek bebekleri alıp oradan çıkarmaktadır. Çocuk erkekse onu beyaz leylek, kız ise siyah leylek getirmiştir. Cinsiyet ayrımcılığına leyleği bahane eden bu mitolojik masaldan Osmanlıya bir uçuş yaparsak leyleğe bir başka önem verildiğini görürüz. Ama bu önemin merkezinde Mesnevi yatmaktadır. Mevlana’ya göre leylek kuşların şeyhidir. “Leylek, gök gibi yüksek bir köşkün üstüne yuva yapmış, lek lek diye öterek; ‘Ey yardımı dilenen Allah; mülk Sen’indir, mülk Sen’indir! demek istiyor” (Arapça lek senindir manasına gelir.) Ayrıca göçmen bir kuş olan leylek hicaz tarafına uçup Kabe’nin de üzerinden geçtiği varsayıldığı için kendisine “hacı leylek” denilmiştir. Osmanlı’da Bursa’da Vakf-ı Gureba-ı Laklakan adında yaşlı ve sakat leyleklerin göç sırasında ve tüm yıl boyunca da bakıldığı Garip Leylekler Vakfı bulunmaktaydı. Bu dönemde dünyanın hemen hiçbir yerinde doğanın korunması veya kuşlar ile ilgili bir örgüt olmamasına rağmen Anadolu’da böyle bir kuruluşun olması çok önemlidir.

Kuşu Ölen Çocuğa Taziye Ziyareti

Enes bin Malik’in kardeşi Ebu Umayr’ın bir kuşu vardı. Onu sever, oynardı. Bir gün kuş ölünce küçük Ebu Umayr çok üzüldü. Çocuğun bu halini gören Peygamberimiz onun neden üzgün olduğunu sordu. Durumu öğrenince Ebu Umayr ile ilgilendi. Ona baş sağlığında bulundu ve teselli etti.

Kuşlar tarih Boyunca neyi Simgelemiştir?

Kartal daima güç ve azametin simgesi olmuştur. Güvercin ve kumru ise aşkı simgeler. Özellikle güvercinin hem cinslerine gösterdiği tatlı ilgi onun böyle tanımlanmasına yol açar. Tufandan sonra bir güvercinin ağızında bir zeytin dalı ile geldiği söylenir bu yüzden barış ve esenliğin müjdecisi ve simgesi de denilir. Tavus kuşu İslam sanatında pek çok eserde ve mezar taşlarında kullanılmıştır. Bunun nedeni tavus kuşunun cennet kuşu olduğuna inanılmasıdır. Baykuş fi gürü ise bilgiyi ve hafızayı simgeler.

Büyük Mimarın İlginç Eseri

Üsküdar’da bulunan ve 1580 yılında yapılan Şemsi Paşa Camii’nin bir adı da “Kuşkonmaz Camii”dir.. Söylenenlere göre, camiye “Kuşkonmaz” denmesinin nedeni Şemsi Paşa’nın titiz kişiliğiyle ilgili. Şemsi Paşa bir gün Sokullu’ya, “Sokullu, camiini kuşlar pislemiş” diye takılınca, “Gökyüzüne açık olan her yer kuşların pislemesine müsaittir” cevabını almış. Bunun üzerine Şemsi Paşa, Mimar Sinan’a giderek, “Bana öyle bir yerde cami yap ki üzerine kuşlar pislemesin” demiş. Mimar Sinan, bütün camilerinde yaptığı gibi iyi bir araştırmadan sonra kuzey- güney rüzgârlarının kesiştiği bir noktayı bulur. Dalgaların kıyıya çarpmasıyla meydana gelen titreşimleri inceler ve camiyi burada yapmaya karar verir. Bu titreşimler yüzünden kubbeye kuşların konmadığı söylenir.


Ayşegül Genç'ın Yazısı.