Geçen ay dergimize ansızın Samsunlu Hüseyin Gül abimiz geldi. Gönlüyle yaşayan erlerden birisi. Aramızda güzel konuşmalar geçti, altın tabakta maneviyat sofrasından meyveler ikram etti. Kendisinden müsaade istedim, “sıcağı sıcağına yazmak isterim” dedim. Gülümsedi.

- Bana bir tavsiyede bulunur musunuz?

- Hiçbir şeyi murad etme… Her şeyi oluruna bırak… Allah bize kefildir. Sana lazım olan her şey verilmiştir zaten. O’na söze gerek yok, O her şeyi bilir… Sen neyin hayırlı neyin şer olduğunu bilmezsin. O bilir…

- Gönlümüz muradlarla dolu Hüseyin abi, bu dediğini anlamamız imkansız neredeyse…

- Nefsin isteği bitmez ki… Bu yüzden nefsi bir çocuğa benzetmişlerdir. İlla da istediğim olsun der. İstediği olmayınca da ağlar, zırlar, ortalığı yıkar. Sonra da gider verirsin istediğini, sussun diye…

- Hiç ama hiçbir şeyi murad etmeyelim mi yani?

- Muraddan kasıt maksuddur. Maksuddan kasıt Allah’tır. Gaye O… Maksud ise Rasul’de gizlenmiştir…

- Devam edin Hüseyin abi…

- Allah nerede? Yere göğe sığmaz, mümin kulunun gönlüne sığar O. Mümin kul ne demek? Mürşid-i Kâmil demek… Mürşid-i Kamil’in vazifesi de Hakk’ın sohbetini yapmaktır. Ve Allah tarafından bir insana “kulum” denilmesinin yollarını gösterir. Yani “kul” olabilmenin sohbetini ve eğitimini veriyorlar…

- Biraz daha devam edin lütfen…

- Yunus’u övünce halk, o şöyle dedi: Yunus diye kimse yok, siz kimi övüyorsunuz!? Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm… Yunus’u görmek değil maksat. Konuşana değil konuşturana bak!

- 63 yaşındasınız… Özetleyin desem ne dersiniz?

- Bu dünyadan murat ne?... Yunus diyor ya, bir gönüle girmek, her şeyden evladır diye… İşte öyle… Asıl kazanç o… Gönül herhangi birinin gönlü değil.. Mürşid-i Kâmil’in gönlü… Ona girdiysen, dünyanın bir manası var…


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.