Bir`iz Bir`deniz Kardeşiz
Haziran 2012 Yazı Atölyesine Gelen En İyi Yazı
İbrahim Arpacı
Karındaşız, kardeşiz; aynı coğrafyanın, aynı ülkenin, aynı kıtanın, aynı dünyanın... Dahi aynı evrenin çocuklarıyız. Katışığımız aynı sudan, hamurumuz aynı çamurdan; bu yüzden ezel olasılığı ile değil, ezelden bir yazılanlarız.
Birimiz diğerinin varlığına sebep kılınmışız. Ben’den ötürü sen; bizden ötürü siz kılınmışız. Varlık sahasına bulanıp, kardeş sayılmışız. Dahi aynı kandan mirasçı, aynı dinden yoldaş, aynı dünyadan ahlak meveddesi olmuşuz.
Yüzümüze dökülen aynı yağmurun suyu, üzerimize düşen aynı ağacın gölgesi ve aynı güneşin ışığı, aydınlatan bizi…
Aynı kederin çocuklarıyız ki, yüzümüze düşen aynı acı. Aynı halayın, aynı horonun, aynı zeybeğin, aynı müzikalin çocuklarıyız ki, yüzümüzde beliren hep aynı tebessüm.
Biz ki göbek bağlarımız annelerimizle birleşmeden, kader yazgısında birleşenleriz. Bu dünyalı hemşerileriz. Bu dünyanın sahipleri, sahibeleri… Az biraz da şuracıktaki ağacın altında gölgelenen misafirleriz.
Geldiğimiz yeri bilen, öze dönüş yolculuğunda ancak kardeşlik hukukuyla yolculuğu tamamlayabileceğimizi kabullenmiş ruhlarız. Biz konuşmak için, tebessüm etmek için, acıya ortak olmak için hiçbir lügate ihtiyaç duymayan; aynı dili konuşan dünyalılarız. Biz kardeşiz; farklı karınlardan aynı karında yaşayan gönül bağlarıyız.
Acınızda biz, sevincinizde siz’iz. Ebed dünyası için aynı tarlada çalışan tohum serpenleriz. Biz ki birbirimizle dar-ı bekayı kazanabileceğimiz umudu ile omzumuzu diğer omuza sıkıca boşluk koymadan birleştiren omuz verenleriz.
Aynı kıblegâha yönünü çeviren, aynı Rabbe itaat eden, aynı membadan yardım dileyen, aynı topraktan gelip aynı toprağa gidecek olanlarız. Neyin davasını kime güdebiliriz? Dava belli, sahibimiz belli; biz ancak bu yeryüzünde bir birine kardeş olabilecekleriz.
Âdem’in insanlık sancağı altında, Nuh’un gemisinde, Musa’nın yardığı denizin ortasında, Yunus’un selamete çıktığı balığın karnında, Eyüp’ün imtihan verdiği bedenin altında, İsa’ya sadakatleri ile imtihan olan havarileriz. Biz Muhammedi ümmetiz; her çağda bir Rıdvan ağacının altından geçer, ellerimizi ellerimizin üstüne koyup: Sadakat, bağlılık yemini eden milyar kardeşleriz.
Birimiz Süphan’ın eteklerinde donsa, diğerimiz çöl ortasında o soğuğu hissederiz. Biz yaratılırken, fıtratımıza kardeşlik fidanı dikilmiş beni âdemiz.
Bir’iz, bir’deniz, kardeşiz. Bu toprağın çocukları, bu sema çatısının fertleriyiz. Sanmayalım, renklerimiz ırklarımız farklı diye gayrıyız. Biz bir’deniz; bu yüzden sizdeniz. Hem siz kimsiniz? Değil mi ki, Elest günü aynı saf hizada tek bir soruya muhatap kılınmışız! Her şey tek bir şeyi gösteriyorken bunca varlık davasında bulunmak, ayrılığımız yokken araya gayrılık koymak da niye?
Metin Karabaşoğlu'ın Yazısı.