Zarifoğlu Bunları Yeni mi Yazdı?
Merhum Cahit Zarifoğlu büyük bir yüreğe sahipti. O yüreğin için "ümmetin" derdi küt küt attı durdu hayatı boyunca. Şimdi sizlerle Zarifoğlu`nun yakaşık 30 yıl önce yazdığı bir yazıdan alıntılar paylaşacağız.... Suriye`de bugün yaşanan vahşetin temeline ve Fransa`da zaman zaman hortlayan "Ermeni Soykırımı" naralarına karşı özlü ve özden cümleler... Ve her zamanki gibi ufuk açıcı cinsten. Okurken şaşıracaksınız, bunları yeni mi yazdı diyeceksiniz.. Buyrun:
Batılıların Müslüman ülkelere ektiği en önemli ve etkili fitne tohumu, İslâm Birliği’ni sağlayan ümmet düşüncesini parçalamak için bu birliği meydana getiren insanlara ırklarıyla ilgili üstünlük düşünceleri ve iddiaları aşılamak oldu.
Bugün yalnız değişik ırktaki insanlar değil, aynı ırktaki insanlar bile kendi aralarında ırk davası gütmedeler. Buna paralel olarak İngilizlerin “Lavrens harekâtı” Osmanlı’yı müstevli olarak tanıtması, batının elde ettiği en bozguncu başarı oldu.
Fransızlar Suriye ve çevresine hâkim oldukları devirlerde bununla da yetinmediler. Şiiliğin dejenere olmuş bir kolu olan Nuseyrileri, azınlıkta olmalarına rağmen ülkenin hâkimi durumuna getirmekte fayda görerek Nuseyrileri askerî okullarda yetiştirerek ülkenin başına getirdiler.
Hafız Esat ve kardeşlerinin emrinde, azınlık Nuseyriler, çoğunluğu teşkil eden sünni Müslümanlara kan kusturuyor. Terör, katliam ve çeşitli zulümlerle, ülkelerin esas sahipleri susturuluyor, dikta altında tutuluyor. Yani dünyanın dört bir yanında, aslında, demokrasi havariliği yapan batılılar, öldürmeye, parçalamaya, ocakları söndürmeye devam ediyorlar.
Fransa’nın bir başka yönüne daha işaret edelim. Ermeni canilerinin açıkça himaye görüp kışkırtıldıkları bir ülke: Fransa.
Özellikle Fransa’da işlenen cinayetlerin hemen sonrasında, Fransız televizyon ve radyolarında ve basınında, Türklerin Ermenileri katlettiklerine dair yoğun dökümanter yayınların başlaması, hükümetin de dikkatinden kaçmamakta ve bu konuda Fransız hükümeti nezdinde çeşitli girşimlerde bulunulmaktadır.
Fakat bu konuda Fransa o kadar vurdum duymaz ve kararlı hareket etmektedir ki, bizim tarafımızdan yapılan girişimlerin, kaale alınmayışımızın insanımız üzerinde etkileri keder verici olmaktadır.
Bu konuda dışarda yayınlar başladığı zaman maalesef sadece bir savunma psikolojisi içersinde hareket ederek, o da sadece kendimize hitap edecek tarzda, Ermenileri toplu şekilde katletmediğimizi ispatlayan yayınlara girişmekteyiz. Oysa bu konuda yapılması gereken şey Fransızlara bu konuda masum olduğumuzu ispatlamak değildir. Bunu onlara duyurabilsek bile, oradaki Ermeni baskısının yanında solda sıfır kalacaktır. Yapılması gereken şey, işte bu sebepten dolayı, Fransızca onların silahı, onların metodu ile karşılık vermektir.
Bırakalım Ermenileri katletmediğimizi ispat etmeyi. Veya bunun bir yandan devam ettirelim. Yapılması gereken şey, onların yaptıklarına karşı, onların yaptıklarından sadece bir kısmını sergilemek. Mesela Fransızların Cezayir’de giriştikleri canavarlıkları sergilemek. Fransızlar Cezayir’de Hitler’e parmak ısırtacak vahşilikler yaptılar. Aradan onca yıllar geçti ama Cezayir’de hâlâ toplu mezarlar bulunuyor.
Fransızlar ve diğer bütün düşman tavırlı, zihniyetli dostlar (!) tâ eskilere ait sayısız dökümanlar bulabiliyorlar. Cezayir katliamları hakkında bilgiler, dokümanlar toplamak çok daha kolay. Daha dün gibi yakın bir zamanda oldu bu olaylar. Belirttiğimiz gibi hâlâ toplu mezarlar bulunuyor ve bunların içinden yüzlerce iskelet çıkıyor. Yani Türkler’in Ermeniler’i katlettiğini söyleyen ve bunları gündeme getiren Fransızların çoğunun elleri hâlâ Müslüman Cezayirlilerin kanlarıyla kıpkızıldır.
Televizyon, radyo ve gazetelerimizde bu konuyu işleyen yoğun bir yayın Fransızları çok kısa zamanda dize getirecektir. Bu konuda kesinlikle savunma psikolojisiyle hareket etmemek, kesinlikle taarruza geçmek sonuç alacaktır.
(Bir Değirmendir Bu Dünya - Beyan Yayınları - Syf: 244)
GENÇ'ın Yazısı.