Uçurtmanın Götürdüğü Yere Git
Dünyada birçok olay yaşanırken ben size nasıl uçurtma yapılacağını anlatacağım ve Türkiye’deki ilk uçurtma müzesini tanıtacağım.
Küçükken hiç uçurtma yapmadım. Hiç uçurtmam olmadı. Fakat uzaktan hep hayran hayran izlerdim göklerde özgürce uçuşunu. Tâ ki dört ay öncesine kadar. TV’de Çocuk Yayıncılığı dersinde sınıfta en iyi arkadaşım olan Sabri ile ödev olarak ne yapacağımızı düşünüyorduk, yolumuz Naci abinin Uçurtma Müzesi’ne düşünceye kadar.
Mehmet Naci Aköz uçurtma sevdalısı bir insan. Küçüklüğünden beri uçurtmaya olan sevdası yıllar sonra ona, Türkiye’deki ilk uçurtma müzesini, ilk uçurtma derneğini, ilk uluslararası uçurtma festivalini, ilk uçurtma kulübünü, ilk uçurtma atölyesini, sayısızca ödülü ve başarıyı kazandırmıştır.
Uçurtma müzesi ve sayısızca başarının hikâyesi ilk olarak Naci Bey’in çocukken yaptığı uçurtma ve ona karşı olan sevgisine dayanıyor. Naci Bey, gençliğinde çeşitli işlerde çalışmış, reklamcılıkla uğraşmış fakat bu işten geçimini sağlayacak kadar para kazanamamış. 1980 yılında evlenmiş ve ilerleyen zamanlarda maddi sıkıntılar yaşamış. Eşi Hayriye Hanım’ın da desteğiyle küçüklüğünden beri en iyi yaptığı uçurtmayı tekrar yapmaya başlamışlar. Yaptıkları uçurtmaları kırtasiye ve oyuncakçılara satarak geçimlerini sağlamışlar. Ek iş olarak başladıkları bu işin yıllar sonra onları çepeçevre saracakları bilmeden…
Komşuları Naci Bey’in uçurtmaya olan ilgisini görünce, o yıllarda bir gazetenin Çamlıca’da düzenlediği Uçurtma Bayramı’nın haberini Naci Bey’e iletiyorlar. Naci Bey eşi Hayriye Hanım’la büyük bir heyecanla, kocaman, iki metre boyunda bir uçurtma yapıyorlar.
Çamlıca’ya gittiğinde ise Naci Bey hayal kırıklığına uğruyor. Çünkü gittikleri yerde hiç kimse yok. Sonra iki yarışmacı geliyor. Toplam üç yarışmacı arasında gazetenin jürileri tarafından Naci Bey birinci seçiliyor. Yine de çok seviniyor çünkü onun ilk birinciliği oluyor bu yarışma. Verecekleri ödülü dört gözle beklerken sadece bir spor ayakkabısı veriyorlar Naci Bey’e.
“Eee! Başka ödül yok mu? Ne bileyim madalya, rozet...”
Hayır, cevabını alıyor çünkü bu uçurtma bayramı, uçurtma yarışması değil.
Büyük bir moral bozukluğu sürecinden sonra düşünüyor ve neden uçurtma yarışması olmasın diyor. Bu durum Naci beyi başka süreçlere götürüyor.
Sonra oturdukları binadaki komşularının oğlu yurtdışından geliyor. Yurtdışı izlenimlerini aktardıktan sonra Naci Abi “Hiç yurtdışındaki uçurtmacılarla konuşuyor musun?” diye soruyor.
“Hayır, benim İngilizcem yok ki” cevabını aldığında, “Bir metin yazalım ve yurtdışındaki uçurtmacılara gönderelim.” diyor.
Tekrar başka süreçler başlıyor. Birçok ülkeden uçurtma hakkında Naci Bey’e katalog ve uçurtma örnekleri geliyor. Naci Bey büyük bir uçurtma koleksiyonuna doğru yol almaya başlıyor. Yurtdışındaki uçurtmacılarla iletişime geçiyor ve o ülkelere giderek oradaki ülkenin kültürünü taşıyan farklı farklı uçurtmalar getiriyor.
1991 ve 1994 yılları arasında Hollanda’da bulunan Naci Bey, orada dünya çapında düzenlenen ilk uçurtma festivaline katılıyor. Yine eşi Hayriye Hanım’ın da desteğiyle Türk Bayrağı bulunan büyük bir uçurtma yapıyor. Festivale gittiğinde ise göklerde rengârenk çeşit çeşit uçurtmalarla karşılaşıyor. Bir çocuğun yaşadığı şaşkınlıkla gökyüzüne bakakalıyor. Çünkü ilk defa bu kadar çeşit ve farklı uçurtmayı bir arada görüyor. Türkiye’deki uçurtma bayramında 1. Olan Naci Bey bu festivalde hiçbir derece alamıyor.
Bu festivalde Naci Bey’i başka süreçlere götürüyor ve neden uluslararası bir festival Türkiye’de olmasın diyor ve 1997 yılında Türkiye’de bir ilk olan uluslararası uçurtma festivalini düzenliyor.
Bütün bu gelişmeler yaşanırken ve koleksiyona her yeni bir uçurtma eklenirken evde uçurtmadan neredeyse yer kalmıyor. Devamlı yanında olan ve onun büyük yol almasının ana faktörü olan Hayriye Hanım, evde yer kalmaması ve yeni dünyaya gelen kızlarının uçurtmalara dokunması ve Naci Bey’in kızına kızmasından dolayı resti çekiyor. Naci Bey ise bugünkü Aziz Mahmut Hüdai Mah. Uncular Caddesi’nde bulunan şirin müzesini açıyor ve bugün bu müze birçok uçurtma sevdalısı, anaokulu ve ilkokul öğrencilerinin uğrak yeri.
Buradan Naci abiye sesleniyorum: “Naci abi, bir uçurtma festivali daha düzenle ama bu sefer dünya çocukları da gelsin. Filistin, Suriye, Patani, Nijer çocukları özgürlüğe uçurtma uçursunlar. Sadece çocuklar değil Türk`üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla biz de gelelim. Yıllar sonra tekrar uçurtma yapalım. Tekrar uçurtmalarımızı özgürlüğe uçuralım. Ellerindeki taşları alıp uçurtmanın iplerini verelim çocukların ellerine, özgürlüğe uçursunlar diye.”
Alpaslan Öngel'ın Yazısı.