Şimdi Yeni Besteler Yapmak Lazım
Onlar müzikte yeni şeyler yapmak için biraraya geldiler.
Onlar gençlerin ucuzluğa mahkûm edilmemesi gerektiğine inanıyorlar.
Onlar bu toprakların dinamizmini temsil eden İslam Medeniyeti ile barışık, o medeniyete sevdalı şairlerin şiirlerinin bestelenmesi gerektiğine inanıyorlar.
Çok dinlenme, popüler olma gibi bir sevdaları yok.
Yarın bir gün ruhu daralan iki insanımızın ruhunu diri tutmaya etki edecekse müziğimiz, ve onları taşıyacaksa medeniyetimizin büyük müziğine, bu bize yeter diyorlar.
Kalıcı işler çıkacak, çünkü!
Elbette gruptaki müzisyenler bir ara dönem sanatçısı değil, geçiş işlevinden öte bir anlamı olmayan işler yapacak değiller.
Buradan kalıcı eserler çıkacağını da tahmin etmek zor değil.
Çünkü yola çıkarken sadece yeni şarkılar bestelemek için bir araya gelmemişler; şiirlerden besteler üretmek için bir araya gelmişler!
Şiir demişken, elbette her şiiri değil!
Bir kere büyük medeniyetin yeniden dirilişine sevdalı şairlerimizin şiirleri besteleme niyetindeler.
İkincisi o şiirlerden öncelikle unutulmamış olanlarını, çok sevilmiş olanlarını bestelemeyi arzuluyorlar.
Üçüncüsü ise çok daha önemli bir hizmet olarak; henüz toplumun keşfetmediği, yayınlandığı edebiyat dergisinde unutulmuş kalmış nitelikli şiirleri de bestelemeyi arzuluyorlar.
Kimler danışmanlık edecek?!
Bu konuda kültür edebiyat çevrelerinin dinamik haber sitesi dunyabizim.com’un enerjik ekibinden ve özellikle de 80’li yıllarda marşlarla, ezgilerle bir çok harika bestenin ortaya çıkmasına vesile olan şair Ahmet Mercan’dan destek alıyorlar. İlk toplantılarına Hakan Aykut ve Hicret katıldı. Ömer Karaoğlu, Taner Yüncüoğlu, Aykut Kuşkaya, Mustafa Demirci ve daha birçok müzisyenin de tecrübelerinden istifade etmek istiyorlar.
Gençler her zaman yeni şeyler ister!
Şunu biliyoruz ki gençler sanat müziği, halk müziği, tasavvuf müziği dinlemiyorlar pek de. Yüzdeye vurduğumuzda çok küçük bir oran çıkar. Bu müziklerimize ilgi 30lu yaşlardan sonra başlıyor genelde.
Peki ne yapacağız? 13- 30 yaş arasını boş mu vereceğiz?
Dünyada nasıldır, bununla ilgili hemen bir kanaat bildirmeyelim ama biz dindarlar gençliğin talep ve enerjisini yakalama konusunda ciddi bir sıkıntı yaşıyoruz. Hatta öyle ki birçok dernek ve vakıf bu problemin yeterince farkında bile değil. 3 yaşından 12 yaşına kadar 30 yaşından 70’ine kadar her yaşa yönelik zengin imkânlara sahip şükür dindarlar. Ama 13- 30 arası biraz ihmal ediliyor gibi.
Oysa hayatın canlılığı, zenginliği tam da bu genç dönemde.
Genç Müzik Topluluğu
Genç Müzik Topluluğu Mayıs ayında ilk toplantısını yaptı. Şimdilik ayda bir bir araya geliyorlar. Ve ikinci toplantılarında Yusuf Koncagül Üstad Necip Fazıl’ın “Zindandan Mehmede Mektup” şiirine yaptığı besteyi paylaştı topluluk ile.
Başka güzel bestelerin haberini alacak gibi görünüyor ekip.
Anadolu’dan gruba katılmak isteyen müzisyen gençler de az değil. Genç Müzik isimli gmail grubu ve grubun facebooktaki grubuna katılanlarla bu topluluktan iyi şeyler çıkacak inşallah!
Çıkmalı çünkü, buna mecburuz!
Çünkü en tabii yolu müzik zenginliklerimizi ifade etmenin. Hele de baba bir şairin şiiriyle olursa!
GENÇ MÜZİK ekibindekilerle konuştuk. Neden şimdiye kadar çok şey olmadı ve neden Genç Müzik’tesiniz diye. Onlar da anlattılar.
Muhammed Bilal Çetin
Birikimli müzisyen pek yok! Müzikte dindar insanlar neden yeni sözler, besteler üretmiyorlar peki?
Aslında bu sorunun cevabı zahiri dünyanın insan nefsine hoş gelen yanında gizli. Taklit unsurunu gözardı eden her sanatçı -ki sanat özgündür- yok olmaya mahkumdur. Biz müslümanlar da taklitten başka birşey yapmıyoruz. O yüzden yeni sözler, yeni besteler hep yapıyoruz ama bu unsur dolayısıyla tutunamıyor ya da bir yere takılıp kalındığı için albenisi olmuyor.. Bunun nedeni de birikimsiz oluşumuz.
Klasik eserleri icra etmek kötü değil, tamam ama hep klasik eserler hep klasik eserler, ne olacak böyle?
Bunu bir Klasik Türk Musikisi öğrencisine sormak aslında cüret ister ama Klasik Türk musikisi zaten son yıllarda hak ettiği yere gelmiştir. Bırakın biraz sefasını sürsün.
Birçok şairimiz var. Arif Ay, Osman Konuk, İbrahim Tenekeci, Murat Menteş, Hakan Arslanbenzer, Hüseyin Atlansoy, İsmail Kılıçarslan, Cahit Koytak, Mürsel Sönmez, Murat Güzel, Ali Ural, Osman Özbahçe, İsmet Özel, Cahit Zarifoğlu, Sezai Karakoç, Cumali Ünaldı Hasannebioğlu, Osman Sarı, Metin Önal Mengüşoğlu, Mevlana İdris, Cevdet Karal, Alaeddin Soykan, Süleyman Çelik... gibi. Bunlardan ve daha onlarca iyi şairden beste yapmak, bunu neden yapmıyoruz?
Aslında bir müzisyen bunu düşünür zaten. Ki 21.yy öncesi bestekârları bile bunu yapmışlar. Sanırım günümüzde söz konusu birikimsizliğimizden mütevellit ikinci sınıf, üçüncü sınıf eserler bile yapılamıyor. Şairlerimizin bestesi yapılacak eserleri çok, fakat beste yapacak birikimli müzisyen pek yok. Çünkü Şiirler bir nazımla yazılmıştır, çoğu nazım da ancak Türk Musikisiyle senkronize edilebilir. Rep de bu konuda oldukça şanslı...
Neden Genç Müzik ekibi içindesiniz?
Bu derde biz de ortak olalım istedik.
İnanıyor musunuz böyle bir şeyin gerekliliğine?
İnanıyorum ama sanırım yine de bu, ekip çok az insanla sınırlı kalmamalı, toplumsal bir bilinç içinde yapılmalı. Tüm Türkiye’den duyarlı müzisyenler katılmalı bu harekete.
Mükemmel müzik de mimari de kapıda!
Sami Yaylalı
Sami, gelenek ve mükemmel mimarisi, müziği hakkında ne dersin?
Öncelikle belirtmek isterim ki sürekli dillendirdiğimiz o Osmanlı’nın mükemmel müziğini oluşturan mükemmel mimari olayı bizim biraz hüsnü zannımız. Mükemmel mimarinin oluşumuyla mükemmel müziğin oluşumu hemen hemen aynı sürece tekabül eder. Bu nedenle “biz sadece müzikle bir şey yaparsak olmaz” kaygısından kurtulmamız lazım. Çünkü mimari alanda da şu an benzer kaygıları güden başta fakir olmak üzere birçok mimarlık insanı var. Bu insanlar şu an kuramsal alt yapıyı oluşturuyor, bir yandan da yapılmış olanlardan bir şeyler çıkarmaya çalışıyor. Ne zaman ürünlerini vermeye başlarlar bilinmez ama bu dert var bir gün bu ürün verilecek! Ve sanatın birçok alanına tamamen amatörce de olsa merakı olan birisi olarak çok rahat söyleyebilirim ki diğer sanatlarda da benzer kaygılar var. Bu kaygı, modern ve post modern zamanların bize dayattığı kimliksiz sanattan kurtulma kaygısıdır.
Gelelim eser-beste ve şiir ilişkisi kurma çabamıza?
Müzisyen söze tutsak bir sanatkâr değildir şiirsiz de müziği elbette icra edebilir. Biz sözsüz müzik icra eden insana zorla şu şiiri besteleyip söyle diyemeyiz. Ya da bir bestekâr illaki şiir bestelemek zorunda değildir. Bestesini yaptığı bir şeye şiiri de giydirmek zorunda değildir.
Fakat biz piyasadaki baskın ürünlerden rahatsız olan insanlar olarak şunu diyoruz genel olarak “Böyle salak sulak şeyler söyleyeceğinize adam gibi bir şey söyleyin!”
Ben şarkımı yazarım ona da bestemi yaparım ukalalığından kurtul, şiirin gücünü keşfet!
Müzikte dindar insanlar neden yeni sözler, besteler üretmiyorlar peki?
Çünkü dinleyici çok da yeni şeyler beklemiyor. Sıkıntı da burada zaten. Sanatçı toplumdan az da olsa önde gitmelidir, fakat bizim sanatçılarımız maalesef süper egolarıyla maddi çıkarları arasına sıkışmış durumdalar.
Klasik eserleri icra etmek kötü değil, tamam ama hep klasik eserler, hep klasik eserler, ne olacak böyle?
Bir şey olacağı yok. Şu an klasik müzik eseri üretmek Anadolunun her yerine Selimiye Camiini dikmeye benzer, ya da aruz şiiriyle padişahtan bahsetmeye benzer. Olacak olan şu birileri çıkıp çok zor da olsa bütün sıkıntılara göğüs gererek klasikle moderni görmezden gelen bir yol oluşturmalılar.
İyi şairlerden beste neden yapmıyoruz?
Bazı şairlerin şiirleri iyi ama hepsinin tarzı beste yapmaya elverişli değil. İyi şairlerin iyi şiirlerinin iyi bestelerini yapmak lazım, bunu yapanlar oldu ama dinleyenlerden çok az kısmı bunun farkına vardı.
Neden genç müzik ekibi içindesin? İnanıyor musunuz böyle bir şeye?
İnanmaz olur muyum tabiî ki inanıyorum, beş on yıl sonra en kötü ihtimalle birkaç arkadaşın kaliteli şairlerin şiirlerine yaptıkları bestelerden oluşan albümler çıkar.
Sizce hangi şiirler bestelenmeli (tabii Müslüman şairlerden)?
Tamamen müzikten bağımsız olarak düşünürsek yani sadece şiire göre karar vermek gerekirse ben Cahit Koytak, Ah Muhsin Ünlü, Erdem Beyazıt, İsmet Özel isimlerini öne sürerim.
Şahane mısralar var! 
Zeliha Akkaya
Şimdi benim anladığım şu: Bir yanda günümüzün kulak ardı edilemez gerçeği müzik ve müziğimsi şeyler. Bir yanda da hak ettiği kıymeti müzik kadar bulamayan şahane mısralar. Bizim istediğimiz de şiiri müziğe yedirmek değil mi? Yani kereviz sevmeyen çocuklara meyve suyu sıkarken kerevizi de katıp içiren anne olma pozisyonu. Belki çok basit bir örnek oldu ama ihtiyacı olduğu halde yemiyorsa ne yapıp edip yedireceksin. Çünkü çocuk o kadar cahil ki; kerevize ihtiyacı olduğunun bile farkında değil. Aramızda tartışanlar da oluyor, müzik bambaşka bir şeydir, neden şiir de şiir?! Tamam, ama illa da müzik müzik diyerek aynı duruma düşülüyor bence. Yol alabilmemiz için önce dertlerimiz bir olmalı. Birbirine karmalıyız bir şeyleri. Yusuf Koncagül arkadaşımızın bestesi fitil ateşlemek için harika. Ama ben hala eski harikaların geri dönüşüm kutusundan çıkarılmasından yanayım.
Söz de Benim beste de kaygısı var!
Yusuf Koncagül
Yeni mi eski mi makbul sence?
Evet bana kalsa yeni şeyler her zaman iyidir. En azından değişikliktir yani. Bu klasik eserlere ilgi de insanların bilindik melodilere daha kulakları alışmış olduğundan kaynaklanıyor olabilir biraz.
Neden şairlerden beste yapmıyoruz?
Bence insanlar yeni şeyler denemekten korkuyor olabilir. Bu herkes için böyledir aslında yeni bir şey evet risklidir ama ortaya güzel bir şeyler çıkarsa da tadından yenmez. Şairlerimizden haberi olmayan müzisyen abilerimiz kardeşlerimiz de var. Bir de şu durum var, kardeşim söz de müzik de benim, ben yaptım bunu anlayışı. Albümdeki herşey bana ait düşüncesi. Belki biraz abarrttım ama bu da etkili oluyordur.
İnanıyor musunuz Genç Müziğe?
İnanıyoruz tabi. Bizim bir derdimiz var ve bunun için çok çalışmamız gerektiğine inanıyoruz. Su uyuyor ama düşman ayakta hep. Bu bakımdan bu hareketin nitelikli İslamcı müzisyenler doğuracağına inanıyoum. Biz de belki nasibimizi alırız.:) İlerde beş on yıl sonra veya bu süreç içerisinde ses getiren eserler ortaya çıkarsa bu bi hareketlendirmeyi de başlatmış olur diye düşünüyorum.
Yeni şarkılar söylemek, yeni şiirler bestelemek lazım!
E. Fatih Bilge
Ezgi denildiğinde geçmiş bir yumru gibi oturuyor boğazıma. Ömer Karaoğlu, Taner Yüncüoğlu, Ali Fırat ve Abdülbaki Kömür dinleyerek büyüdük biz. Bugün hala eski [meyen] ezgilerin tadı damağımızda. O ezgilerin ortaya çıktığı dönemdeki söylem ve sound’un bugün müzikte yeri kalmadı. Günümüz şarkılarının [ezgilerinin] sözleri de ideolojik bir söylemin ürünü olmadığından biz protest müzik dinleyenlerine yavan gelmeye başladı. Bu bakımdan, şarkıların [ezgilerin] yeniden gündem oluşturması için şairlerin şiirlerinden faydalanılması zorunlu olmaktadır. Bir protest müzik sever olarak baba şairlerin şiirlerinin bestelenmesiyle müzikteki bu tıkanmanın aşılacağı kanaatindeyim. Bizi ateşleyen, heyecanlandıran şarkılar yapılmalı. Baba şairlerimizin şiirlerinin bestelenmesi şüphesiz bir inşirahtır bizim için. Mesela MFÖ’nün İsmet Özel’den bestelediği “orman değiliz artık milli parkız” şarkısı piyasa müzikleri içerisinde kaybolmayacak bir yere oturdu. Yine Şafak Tavkul’un Özdemir Asaf’tan bestelediği ve Aykut Kuşkaya’nın seslendirdiği “İbrahim” hala zihinlerimizin bir köşesinde yer ediyor / etmeye devam edecek.
İkinci toplantısını geçtiğimiz günlerde yapan Genç Müzik ekibinin müzik piyasasındaki bu zihinsel durgunluğu yeni bestelerle aşacağı kanaatini taşıyorum. Yapılan fikir alışverişleri, öneriler sımsıkı şiirlerin besteleneceğinin bir müjdesi. Mesaj verme kaygısı gütmeden sanat değeri olan ürünlerin ortaya konması oldukça yakın diye ümit ediyorum…
Şiirler dillerde dolaşır böylelikle!
Mustafa Demirci
Neden sizler gibi yeni besteler yapanların devamı gelmedi pek?
Benim yaklaşımım öncelikle sanatçı kimliği ile alakalı. Günümüzde daha çok solist yetişiyor. Beste yazmak, güfte yapmak ayrı bir yetenek, kabiliyet gerektiriyor. Günümüzde profesyonel olarak, marketing olarak üretim yapmak ön planda olduğu için bir kültürel derinliği olan çalışmaları ortaya koyacak, bu yolda emek sarf edecek insanlar kolay ortaya çıkmıyor.
Gençlerin bir kısmı yeni besteler ortaya koymuyor. Özellikle dindar genç müzisyenlerde. Klasik müziği tercih etmek kolaycılık ve korkaklıktır diyebilir miyiz?
Klasik müzik yapanların çekindiklerini düşünmek çok doğru olmaz. Bu bir tercihtir. Korkudan ziyade özgünlük ve üretkenlikle alakalı bir şey bu, çok üretken bir yapısı, özgün bir yapısı yoksa ille beste yapması gerekmiyor müzisyenin. Yeni şeyler ortaya koymak gerçekten cesaret istiyor. Belki kolaya kaçma denebilir ama öncekilerin üzerinde işler ortaya koymaları gerekiyor. Sözleriniz, yorumlarınız, icranız öncekilerin altında kalırsa, iyi yapamıyorsanız bunları iyi yapanların, öncekilerin eserlerini icra edersiniz. Ama bu sonuç itibariyle sizin tarzınızı oluşturmaz. Ve bunları dinleyici takdir eder.
Bazı şairlerimizden bestelediniz, nasıl tepkiler aldınız?
Doğrusu şimdiye kadar şiirini bestelediğim şairlerden hep pozitif tepkiler aldım. Hepsi de beğenmişti. Bu açıdan mutluyum. Ama yaptığımız beste nihai bir çalışma değildir, bir başkası da o şiiri alıp besteleyebilir. Ben de biri şiirlerimi bestelese mutlu olurum. Bestami Yazgan’ın bir şiirini bestelemiştik, kendisi dinlerken cezbeye geldiğini söylemişti.
Genç arkadaşların şairlerden beste yapmasına nasıl bakarsınız?
Hakkını verdikten sonra elbette güzel olur. Bilmek lazım. Yeteneği olan insanların bunu yapması gerekir. Herkes beste yapamaz, güfte yazamaz. Senaryo yazma teknikleri kitapları var. Beste yapmanın da teşvik edici bir yanı vardır. Bu çalışmalar buna vesile olabilir. Girişimde bulunmak bile önemli.
Hüseyin Rahmi Göktaş ne demişti? Türkçeden Beslenen Bir Müzik
Ali Düz
Türkçeden Beslenen Bir Müzik Türkçe düşünce, Türkçe şiir, Türkçe müzik bunların hepsinin yeniden keşfedilmesi, yeniden üretilmesi gerek! Hüseyin Rahmi Göktaş Genç dergisine verdiği röportajda bu konuya da değinmiş, müzisyenlerin şiiri keşfetmesi gerektiğini söylemişti. Bir yıl sonra Genç bünyesinde böyle bir çalışmaya girmiş olmak bizi yolda olduğumuz noktasında sevindirdi.
Türkçe şiiri biliyoruz. Türkçe, şiir alanında çok verimli bereketli. Düşünceyi şimdi siz açıkladınız fakat Türkçe müzik nedir, nasıl olur?
Ben yıllardır Türkçe müzik dinlemek istiyorum. Türkçe müzik değil tabi “türkçe” müzik. Türkçenin seslerinden, seslerinin yapısından ve aralarındaki sistemik ilişkiden beslenen bir müzik. Türkülerden söz etmiyorum. Bugünün Türkçesiyle oluşmuş müzikten sözediyorum. Fakat beni hep hayal kırıklığına uğrattılar. Barış manço’nunkiler gibi ama daha üst seviyede bir samimiyetle. Replikastan ümitliydim ama artık değilim.
Böyle bir müziği yapabilmek için sistemi tamamen çözmüş olmak mı gerekir?
Ona gerek yok hem de hiç. Sadece müzikle uğraşanlar gerçek türk şiiriyle, iyi şairlerle ilişki içine geçsinler, önce bu gerekli. (Konuşan: Ali Düz, Genç Dergisi)
Dedem muhteşem işler yapmış! Peki ya sen?! 
Ömer Karaoğlu
Neden sizler gibi yeni besteler yapanların devamı gelmedi pek?
Bizden sonra kervana katılmaya çalışan arkadaşların hayli farklı bir zaman ve zeminde müzik yaptıklarını düşünüyorum. İlk devrelerde yaptığımız çalışmaların hangi zemin ve şartlarda üretildiği malum. Fazlaca moderne intibak edilince söylemler de hayli farklılaştı. Yeni şeyler söylemek kolay değil. Yani eskimeyen-yeni şeyler demek istediniz sanıyorum. Duyarlılıklar, öncelikler, kısaca hayata-sanata bakış ve algıyla ilgili bir farklılaşma sürecinden söz etmeli. Adam hissettiğini söylüyor desek...
Gençlerin bir kısmı özellikle dindarları yeni besteler ortaya koymuyor. Buna kolaya kaçmak diyebilir miyiz?
Gelenek kıymetli kuşkusuz. Zamanınıza ve mekânınıza dair ne söylediğiniz ve ne ürettiğiniz de en az bu kadar önemli ve değerli. Gelenekten geleceğe yol bulmak gerek. Bu da zaman zaman başı gözü yaralamayı, bir sürü taarruzu getirebilir. Yeni soluklar üretme çabanız olmazsa ve denemezseniz huzurunuz da kaçmaz. Dedelerinizin servetiyle iftihar etmek mirasyedilikten başka bir anlam taşır mı sizce? O birikime ne eklediğinizi sormak gerekmez mi? Dedem ne muhteşem işler yapmış! Peki ya sen?
Bazı şairlerimizden bestelediniz, nasıl tepkiler aldınız?
Bestelerimin sadece bir kısmında şiirlerden yola çıktım. Olumsuz bir tepki hatırlamıyorum. Ancak has şiir beni ürkütür. Şiirin de bir musikisi olduğuna inanırım. Beste ona eşlik etmeyi başarabilirse affedilebilir. Her şiir bestelenmemeli. Söz buraya gelmişken Ahmet Mercan dostumuzu hayırla yad etmek gerek. Güfte niteliğini gözeten mısralar da ikram etmiştir, sağ olsun. Bu çalışmalar için muazzam bir katkı sundu. Bazen haberli, bazen haberi olmadan (besteden sonra haberdar ettiğimiz de olmuştur). Onun da bestelenmemesi gerektiğini düşündüğüm has şiirleri çoktur. İlişmem, severek okurum. Sezai Karakoç Üstada uğramadan, gençlikte bir iki hatam olmuştu. Rivayeten duymuş ve (hayret ve şükür) olumsuz bir tepki vermemiş. Henüz o yıllarda sadece ney ve bendir caizdi. Yarı amatör ama sımsıcak çalışmalardı. Bu dönemde Akif merhumdan, Necip Fazıl, Arif Nihat Asya, A.Ulvi Kurucu, Osman Sarı’dan ve bir kaç şairimizden bestelerimiz olmuştu. Ama güftesiyle bestesiyle bize ait pek çok çalışmamız da oldu.
Kimlerden beste yapmak istersiniz?
Rahmetli Zarifoğlu şiirini. Sezai Karakoç Üstadı isterim. Ama nasip ve rıza önemli. Artık yaş kemale eriyor. Bahçeden elma aşırmak uygun düşmez. Ahmet Mercan her daim. Çünkü dilimizin uyumu ve muhabbetimiz elveriyor. Şair dostlarımız arasında elbette çok sevdiklerim var. Ama kiminin şiiri, kiminin duası demekle yetinelim şimdilik... Vesileler gerek. Ve söylediğimi tekrarlamak isterim: Bazen şiiri rahatsız etmemek gerek!
Her insan bu dertlerle dertlenmez! 
Taner Yüncüoğlu
Neden sizler gibi yeni besteler yapanların devamı gelmedi peki?
Belki arz talep meselesi belki de rant olmadığı için (ama rantını yiyenler de yok değil) belki de sanatsal bir bakış açısı yakalanamadığındandır. Belki de bu misyon son bulmuş ve yeni şeyler söylemek yolunda yeni nüveler oluşuyordur. Belki de şimdiye kadar yapılagelenlerin bundan sonrası için yapılması gerekenler konusunda kararsızlık ve karamsarlık oluşturmasından dolayı devam etmesi imkansızlaşmıştır. Belki de şimdiye kadar bu müziksel çalışmaların devamında olması gerekenlerin iyi bir örnek oluşturmaması ve dayandığı temelin çok gerekli olmaması düşüncesiyle rağbet azalması olarak ifadelendirebiliriz durumu. Belki de sektörün aktörleriyle sektörü takip eden izleyici ve dinleyicinin bazı erdemlerini kaybetmesi. Ya da var gibi görünen erdemlerin aslında olmadığının anlaşılması ve hissedilmesi. Belki de maddenin manaya galip gelmesi...Ve daha belkiler sıralayabilirim bu benim genel bakışım. Sektöre toplu bakışım. Ve bu belkiler benim içimden geçen belkiler. Belki siz de başka belkiler bulabilirsiniz..
Gençlerin bir kısmı özellikle dindarları yeni besteler ortaya koymuyor. Buna kolaya kaçmak diyebilir miyiz?
Aynen öyle… Yeni şeyler üretebilmek ve söyleyebilmek kolay bir şey değil. Bilgili ve donanımlı olmak gerek. Biraz da yetenek olursa fena olmaz. Her insan bu dertler ve sıkıntılarla dertlenmez. Dertlenmeyen, idealleri ve misyonu olmayan ancak taklit etmek zorundadır. Her müzisyen beste yapamayabilir, her müzisyenin sesi çok güzel olmayabilir... Neticede herkes neler yapabileceğine karar verip onu yapmalı, nefsine ve pohpohlamalara uyup hayalciliği bırakmalı, işi ehline bırakmalı. Unutulmamalı ki yanlış bir yeri işgal ediyorsanız birilerinin hakkına giriyorsunuz demektir.
Bazı şairlerimizden şiirler bestelediniz, nasıl tepkiler aldınız?
Hiç bir olumsuz tepki almadım, o konuda sıkıntı yaşamadım ama son zamanlarda kendi bestelerime kendim söz yazıyorum.
Kimlerden beste yapmak istersiniz?
Asım Gültekin’e verilmiş bir sözüm var Cahit Zarifoğlu’nun şiirlerini besteleyeceğime dair, en kısa zamanda inşallah. Bunun dışında yeni çalışmalarım var. Ama şartlar olgunlaştıkça yapacağım. Dört albüm hazır bekliyor.
Hangi Şiirler Bestelenmeli?
Gençlere hangi şairin hangi şiiri bestelenmeli diye sorduk.
Cesur Küçük
-Eğer başarabilen olursa İsmet Özel’in "yıldızların uzaklığına övgü" şiiri bestelenmelidir.
Sami Yaylalı
-Sezai Karakoç-Balkon, İsmail Kılıçarslan- Cinnet Modern
Züleyha Sarı
-Osman Konuk- İyi bir fotoğraf omzun üstünden meleği göstermelidir şiiri bestelenmeli.
Zeliha Akkaya
-Sezai Karakoç-Pişmanlık ve Çileler
-Muhsin Yazıcıoğlu- Üşüyorum
Ali Düz:
Cahit Zarifoğlu’nun “Açık açık çağır aşkını” şiiri şarkı gibidir olabilir yani, yapana göre.. Gitara hakim kişiler için Cahit Zarifoğlu’nun şiirleri farklı yorumlara müsait. Ahmet Güntan’ın ikili tekraralarından da güzel şeylerçıkar yani lirikseverler için, liriğe yakın şiirler. İsmet Özel’in Of not being a jew’in türkü tarzı bir yorumu var. İ-ni-yo-rum kule le rinden kaaatil.
Melih Koşucu:
İsmet Özel Esenlik bildirisi olabilir, tam marşlık Esenlik Bildirisi
Ayşegül Genç:
İbrahim Tenekeci’nin çoğu şiirinin gitarla tatlı bir tonda söylenirse hoş olacağını düşünüyorum. Böyle Bulutsuzluk Özlemi tarzında misal. Onun tarzı naif zaten. Süleyman Çobanoğlu şiirlerinin o kafiyeli, tatlı akışına bayılırım.
Taha Yasir Balcı:
Zarifoğlu Daralan Vakitler. Bence bunu Yeniçağ iyi yapar tekno ile,
Cüneyd Gün:
İsmail Kılıçarslan’ın şiirleri. Sonra Nurullah Genç’in bir şiiri var, Sükut-ı hayal.
Mervenur Limon
Kara yılan Sezai Karakoç’tan “yaşamıyor gibi, yaşamıyor gibi yaşıyorum/ Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum”Ve bir de Cahit Zarifoğlu’nun "başım eğik dilim kapalı gözler kan çanağı anlamında" şiiri sanki şarkı değil de marş olabilir. Bu şiirde bazı bölümler -tekrarlanan kısımlar filan- sanki marş olmaya çok müsait
"eller dizlere vur kalk..." diye giden yerler.
Gamze Karakuş:
Mustafa İslamoğlu’nun şiirleri güzel beste olur. Akif İnan`ın "Mahzen" var bir de "Ölüm" her şiir şarkı olmaz, her şarkı şiir olmaz diyorum. İbrahim Tenekeci`nin şiirleri şiir olarak daha güzel gider.
Merve Büşra Bozcu:
İsmet Özel - Kuşun Ölümü, Hüseyin Atlansoy’un Yolcu şiiri, Mevlana İdris’in Çıt çıt çıt şiiri, Murat Menteş’in Memento Mori şiirleri bestelenmeli bence.
Büşra Kurt:
Şiir denilince kulağımda ritmiyle teşekkül eden şiirlerden biri Mehmet Ragıp Karcı’ya ait olan ‘Gecenin Bir Yerinde Ben Açıklamaları’ isimli şiir.
Zihnimde kafiyelerin melodisiyle asılı duran bir başka şiir ise bir Erdem Beyazıt şiiri olan “Sana Bana Vatanıma ve Ülkemin İnsanlarına Dair” isimli şiir. Anlam derinliği yönünden başlı başına etkileyici bir şiir olduğunu düşündüğüm için, şiiri içimden geçirirken bile bir melodi dizelerin elinden tutup bana arka fonda eşlik eder. Şiirin sosyal tasvirlerin yapıldığı kısımları şiir olarak seslendirilip, özellikle dize sonlarında ilginin sevgiliye yöneltildiği bölümleri bestelenirse ortaya çıkacak olan kompozisyon çok daha şık duruyor kulağımda. Bu denli benimsemişken de, şiirin bestelenmiş olması fikri her dem taze ve bir o kadar da yakın geliyor.
Asım Gültekin'ın Yazısı.