Sümeyye Karaarslan / Dünya Bizim / @sskaraarslan

Yeni bir İslamcı gençlik derneği kuruldu: YediHilal. YediHilal’in başkanı Mustafa Enesoğlu ve yönetim kurulu ile bir röportaj gerçekleştirdik.

YediHilal için röportaja niyetlendiğimizde tüm yönetim ile konuşmanın daha güzel olacağını düşündük. YediHilal yönetiminin farklılıklarının, zenginliklerinin de görülmesini sağlamış oluruz böylelikle dedik. Gençliği tek sesle yakalayacağını düşünmek büyük bir yanılgı olurdu zaten. Söyleşimize YediHilal Başkanı Mustafa Enesoğlu, Hilmi Öztürk, Dr. Yusuf Eren, Asım Gültekin, Erkan Karabekmez, Av. Aydın Polat, Av. Taner Akbağ, Arafat Salih Aydıner, Cihad Demirli, Murat Hazine, Av. Uğur Yıldırım, Mecit Kılınçarslan katıldı. Kuruculardan Ömer Karaoğlu da katılacaktı, ameliyatı vardı, katılamadı. Ona da bu vesile ile Rabbimizden şifa diliyoruz.
 
‘Yedi Hilal, partisizleşmiş MGV’lilerden oluşuyor’ deniliyor, doğru mudur?
 
Mustafa Enesoğlu: Eksiktir. Bu çalışmayı başlatan arkadaşların hangi gelenekten geldiğini kastediyorsanız, evet çoğu MGV rahle-i tedrisinden geçmiş arkadaşlardır. Partisizleşmekten kastınız, parti karşıtlığı ise tam doğru değil, bir parti ile organik bir bağı olmadan bu çalışmayı yapmaksa doğrudur.
 
Erkan Karabekmez: İki kere tam doğru diyemem: Birincisi partisiz tabiri geçmişte partileri toptan reddeden hatta tekfir eden bir zihniyeti çağrıştırıyor. YediHilal`in siyasetle veya siyasilerle bir işi yoktur ve kulvarı tamamen farklı olduğundan herhangi bir siyasi parti ile organik bağ kurmaktan imtina eder. İkincisi ise MGV`lilerden oluştuğudur ki bu ise eksiktir, YediHilal`de sadece belli bir kökten gelenlere değil, Allah (cc) rızasını murad edip bir alanda en iyi olmaya gayret edip işini iyi yaparak bunu kazanmak için harekete geçmeye niyet etmiş herkese yer vardır.
 
Aydın Polat: Türkiye’de herkesin bir şekilde yolu cemaat, vakıf ve derneklerden geçmektedir. Bu anlamda bu çalışmayı yürütenlerin önemli bir kısmının dayandığı gelenek ve beslendiği kaynak MGV’dir diyebiliriz. Ama YediHilal’in partisiz MGV’lilerden oluştuğunu söylemek sınırlamak olur, doğru olmaz.
 
Asım Gültekin: Bence az çok doğru! İronik bir tabir ama doğru. Çok eleştirilen yanlarından arınmış bir MGV’lilik diyebiliriz. MGV, eksikleri olmakla beraber gençliğimiz için aranılası bir vakıf idi. Şimdi yerinde yeller esiyor. Elbette partililik dozu sıkıntılı, sorunlu bir doz idi. Şimdi Türkiye dindarlarının birçok partisi olduğu için, (partisel mücadeleyi İslam’a çok da uygun olmayan Batılı bir yöntem şeklinde görenlerdenim) aramızda partileri önemseyen arkadaşlar olduğu gibi benim gibi önemsemeyen arkadaşlar da var. Ortak noktamız: Gençlik çalışmalarında partililik diye bir derdimizin, gündemimizin olması gerektiğine inanmıyoruz artık.
 
Hilmi Öztürk: YediHilal, tüm ehli Müslimlerden oluştuğu gibi herhangi bir cemaat, grup, fraksiyon, meşreb, mezhep önceliğine sahip değildir.
 
Murat Hazine: Bir anlamıyla doğrudur. Esasında hayatın, siyasetin, sanatın ve iktisadın merkezine adaleti koyan bireylerin, bir dönemin ruhunu ifade eden "Adil Düzen" mefkuresi çevresinde bir araya gelmesi de diyebiliriz. Kanımca bu daha doğru bir tavsif olacaktır. Kavrama ve isme nasıl bir mana yüklenirse yüklensin, ortaya konulacak işin mahiyetini esas kabul edip, ortaya çıkan sonucu tanımlamayı da camiaya, mahalleye bırakmak gerek. (camia derken "cemaat" değil "camia" olarak anılmak isteyenler değil kastım.) Partisizleşmiş MGV`liler tabirinin benim nazarımda makbul bir tarafı da şurası: Süreç içerisinde yeni oluşmuş veya daha önce var olan bir siyasi hareketin bakiyesi olmamayı, siyasi hareketi de doğurmuş olan iradenin bir tezahürü olmasını niyaz ediyoruz bu hareketin. Bunu fiilen iyi ifade ediyor bu tabir.
 
Uğur Yıldırım: Değildir. YediHilal siyasi bilinci olan fakat yaptığı çalışmaları siyasi bir amaç için ya da siyasi doğrultuda değil, Allah rızası doğrultusunda yapar. Amacı siyasi olmayan bir genç değil, ideallerini ve inancını partilerin ötesinde tutan bir anlayış içinde genç yetiştirmektir.
 
Arafat S. Aydıner: Aslında şöyle ifade etmek daha doğru olur. Türkiye’de gelinen noktada siyaset kendi mecraında devam etmekte. Her alanı kaplamaya çalışan geniş bir siyaset kitlesi var, kendine göre bir etki alanı var, bu manada siyaset zaten yapılıyor. Ancak Türkiye’deki en büyük sorun ise kimselerin dikkate almadığı ahlak meselesidir ki bu nesilleri etkiliyor. Bu anlamda çalışma felsefesi olarak partisiz bir ekip ancak siyasetsiz bir ekip demek ise yanlış olur. Aksi takdirde bu Peygamber Efendimizin siyerini yani yaşamını inkar etmek anlamına gelir. Bu yüzden bizler Milli Gençlik Vakfı geleneğinden gelen ama herhangi bir partiye çalışmalarını angaje etmeyen, Türkiye’deki gençliğin sorunlarına ve gelişimine ana kaynaklar vasıtası ile çözüm ve aksiyon sunmaya çalışan bir ekibiz.
 
Mecit Kılınçarslan: Soruyu MGV ekseninden çıkartmak gerekir diye düşünüyorum. Asiyasal gençlik yerine siyaset mekanizmasını toplumsal dönüşüm ve ümmet bilinci için ulusal ve uluslararası düzlemde değerlendirecek bir nesil olmasını istiyoruz. Daha önceki kuşakların yaşadığı bir partiye entegre bir kurum profilinden özellikle uzak durarak kendini ayrı ayrı alanlarda çok iyi yetiştirecek ümmet duyarlığına sahip gençlerin hareketi demek daha doğru olur.
 
Taner Akbağ: MGV geleneğinden gelen arkadaşların çoğunlukta olduğu doğrudur. Ancak aktif siyasette yer almamayı tercih ettik. İşimiz partilerle değil, gençlerle. Yoksa çoğumuz bir yerlere oy veriyoruz bildiğim kadarıyla.
 
Yedi Hilal’e bir kaç yıl devam eden bir genç neler yapıyor olur?
 
Mustafa Enesoğlu: Muhtemelen kendisine bir alan seçmiş ve o alanda en iyi olmak için belli bir mesafe kat etmiş olur. Bu derinleşmeyi yaparken “dava sahibi” olmayı ve bunun gereklerini yerine getirmeyi de ihmal etmez.
 
Asım Gültekin: Kendisine seçtiği okuma halkasında yoğunlaşmıştır. Birikimi o biçim artmıştır. Mesela diyelim ki 80 kadar özel çalışma grubumuzdan biri olan Muhammed Hamidullah Okuma grubunda girdiği grup vesilesi ile tarih alanında ve merhum Hamidullah hakkında dünyadaki sayılı isimlerden birisi olur. Haftada bir kurduğu hadis halkasında hadis okumaktadır arkadaşları ile. Bir veya birkaç alanda kendini çok iyi yetiştirmiştir.
 
Hilmi Öztürk: Boş vakit arar olur. Güzel ahlaklı olur.
 
Uğur Yıldırım: Öncelikle kültürel birikimi olan sosyal bir genç olmuş olur. Sorumluluk alabilen, küçük de olsa derneğe katkısı olan, kendini ifade edebilen bir genç. Asgari 40-50 kitap okumuş, 40-50 sohbet dinlemiş, üç beş arkadaş edinmiş, üç beş yer gezmiş olur. Bir alanda kendini özellikle iyi yetiştirmiş olur.
 
Murat Hazine: Birinci ihtimal: İyi bir Müslüman, adam gibi bir adam olur. İkinci İhtimal: Bir Cahit Zarifoğlu okuyucusu, bir Sezai Karakoç müptelası, Anadolu kıtası kadar büyük mukaddes dava taşını gediğine koymanın delisi olur. Üçüncü ihtimal: Ömer Karaoğlu`nun Oyunbozan albümünü bilen ve bir kültürel miras gibi bütün bestelerini ezbere bildiği bu cd’yi hâlâ saklayan son nesil olur.
 
Mecit Kılınçarslan: YediHilal’i tüm gençlerin ilim, irfan, marifet ve takva çerçevesinde bal toplayacakları bir çiçek bahçesi yapmak istiyoruz. Yılların birikimi ve önceki kuşakların tecrübesini istifadeye açacağız ve isteyen dilediğince faydalanacak. Bu sürecin arkasından başka faydalar üreten bir genç olabilecekler.
 
Şöyle soralım; nasıl bir çevresi olur Yedi Hilal`e devam eden gencin? Geleceğe, bugüne, Türkiye`ye nasıl bakar?
 
Mustafa Enesoğlu: Dostları olur etrafında. Akranlarından, büyüklerinden ve küçüklerinden. Gelecekten ümitlidir. Misak-ı milli sınırlarına sığmaz. Hayalleri vardır. Ayakları bu topraklara basan bir yerelliğe, gözünü yedi kıtaya dikmiş bir ümmetçiliğe vurgu yapar. Belki de en önemlisi başkaları için fedakârlık yapabilmeyi başarabilir.
 
Hilmi Öztürk: Farklı yeteneklere sahip, sadece Allah rızası için çalışan, aldatılmışlık duygusunu hiç tatmamış gençlerle arkadaş olur.
 
Murat Hazine: Yedi Hilal`e devam eden gencin nasıl bir çevresi olacağını söylemek gaybı taşlamak olur bana kalırsa. Ancak Yedi Hilal`e devam eden bir gencin bir çevreye yönelmiş bir gençten çok merkez olan bir genç olması ana hedef. Bu noktada çevresini kendisi teşekkül ettireceği için sanırım bu yetişen gencin hayal gücüne kalacak.
 
Taner Akbağ: Hangi yaş gurubunda, hangi sıklıkla, hangi niyetle bulunduğuna göre değişecek cevapları var bu sorunun. Ama her etkenin en az etkilisini de alsak, bir başka söyleyişle en kötü ihtimalle, her ne yapıyorsa planlı olur, programlı olur, meşru olur, hayırlı olur, farklı olur, farkında olur ve belki en önemlisi yalnız olmaz. "Benim için ne yapabilirsin" yerine "senin için ne yapabilirim" diye soran dostları olur. O da aynı soruyu soran bir genç olacağı varsayımıyla bugüne de, yarına da, herkese de, her yere de, "sorumluluk" hissettiği için endişe ile ve "farkında" olduğu için ümit ile bakar.
 
Şimdiye kadarki gençlik çalışmalarında neler yapılmış, neler yapılamamış sizce?
 
Mustafa Enesoğlu: Her toplumsal hareket gençliğin dinamizmine ihtiyaç duymuştur. Geçmiş örneklere baktığımızda da bunu görüyoruz. Son 40 yıla baktığımızda gençlik hareketleri, ya bu halkın değerleri ile çatışan, dünyadaki esen rüzgârlardan etkilenen hareketler olmuş. Ya da halkın değerleriyle çatışmayanlarda da partilerin baskın karakter olduğu, gençliğin hayatını domine ettiği hareketler veya parti karşıtı, radikal dediğimiz hareketler olmuş.
 
Neler yapılamadı? Halkının değerleriyle ve kendisiyle barışık, biraz daha cami, evi ve ailesi merkezli, gençlerin dünyadan, siyasetten haberdar oldukları hem de bir alanda kendisini çok iyi yetiştirebildikleri çalışmalar pek de yapılamadı şimdiye kadar.
 
Erkan Karabekmez: Son yüzyılın özellikle ikinci yarısında oldukça başarılı gençlik hareketleri zuhur etti. Yapılamayan teknoloji ve iletişim çağında bilgisayar başında yetişmiş, demin bahsettiğim psikolojinin hâkim olduğu, aksiyoner tavrın yitirildiği ortamda yetişen yeni nesille irtibat kurmaktır.
 
Hilmi Öztürk: İstişare ve gençlere sorumluluk oranınca yetki hiç olmamış. Yönetim hiç gençlere devredilmemiş.
 
Aydın Polat: YediHilal farklı ve özgün bir çalışma ortaya koymuştur. Yaklaşık olarak iki yıla yakın bir süredir yoğun istişareler gerçekleştirmiştir. Bütün bu istişareler sonucunda derneğin kurulmasına karar verilmiştir. Ayrıca belirtmek isterim ki, bu süreç tamamen katılımcıların inisiyatifi ile gerçekleştirilmiş olup, herhangi bir yerden yönlendirilmelerle gerçekleşmiş değildir.
 
Uğur Yıldırım: Herkes sadece bir ucundan tutmuş. Bütünleyici olunmamış. Bu da hep bir şeylerin eksik kalması anlamına gelir. Ya sadece kitap okumuş ya sadece meal okumuş. Aileye ve tarikata düşman!!! Genci uyumsuz ve asi yetiştirmişiz.
 
Murat Hazine: Yapılabilecek bütün doğruların da yapılabilecek bütün yanlışların da zaten yapıldığı kanaatindeyim. Doğruları sıralayıp tekrara düşmek, yanlışları sıralayıp ye’se kapılmak var işin ucunda. O yüzden şunu söylemekle iktifa edeyim: Evet gelenek muhakkak ihya edilmeli, ağacın verdiği temiz meyveler mutlaka helal kabul edilip sofrada yer tutmalı. Ancak merkeze yeni ve köklü bir ağacı dikme ufkunu koyanlar için asıl hedef bu değildir.
 
Asım Gültekin: Önceki gençlik hareketleri, dernekleri, vakıfları gencin kabiliyetini pek dikkate almamış. Kendi programı neyse onu yaptırmaya çalışmış gence. “Sen ne ile ilgileniyorsun, neyden anlıyorsun” diye sormamış çoğunlukla. Soranlar olmuşsa, sorup da onlara Müslümanca bir bilinçle, birikimle gencin ilgili olduğu o alanda ufuk gösterilmişse o gösterenleri hürmetle, saygıyla anıyorum. Tabii gencin ilgi alanı derken popüler kültürün esiri haline getirilerek iyice cahilleştirilmiş bir gence de “yürü aslanım, senden iyisi yok. Sen iste, biz yapalım” demek de bizi saçmasapan bir yere mahkum eder. Kaynak genç değil! Kaynak ümmetin birikimi, değerleri. İşimiz ise o tüm değerlerin birikiminden beslenerek kendi potansiyelini en güzel şekilde ortaya koyacak gençler! Potansiyelini görmek istemeyen diğer gençlerle ilgilenmeye gerek yok bence.
 
Mecit Kılınçarslan: Bizce en önemli sorun yapılanların tamamının sadece gençlik döneminde yaşanmış ve bitmiş olması. Açıkçası geçmişi ile övünen bir nesil oluşsun istemiyoruz; çünkü bizim verdiklerimizin tüm hayat boyunca devam ettirilmesi gereken meziyetler olması gerektiğini düşünüyoruz. Meziyet kelimesini tesadüfen söylemiş değiliz; aynı zamanda küllerin altında mevcut özelliklerini yapacağımız çalışmalarla gün yüzüne çıkaracağımız sanat ve estetik ile ilgili, zanaatkar, sportif, marifetli, çalışkan, takva ehli bir kuşak oluşturabilmek de önemli amaçlarımızdandır.
 
Önceki gençlik derneklerinin yaptığı hangi yanlışlara düşmemeyi istiyorsunuz?
 
Mustafa Enesoğlu: Geçmiş tecrübeyi yanlışları üzerinden değil, doğruları/artıları üzerinden değerlendirmeyi tercih eder, her dönemin artılarını geliştirerek uygulamak isteriz. Yapılmaması gereken eksiklik/yanlışlık nedir derseniz? Birincisi gençlik kendi yöneticisini, reisini, başkanını kendi seçmeli ve bu gelenekten gelmeyenler gençliği yönetmemelidir. İkincisi de gençliğe sorumlulukla birlikte yetki de verilmelidir.
 
Erkan Karabekmez: Yargılamayan, dışlamayan, mesaisini başkalarını eleştirmeye değil kendi kapısının önünü süpürmeye ayıran, mahalleyle, sokakla, camiyle, ana-babayla kısacası gelenekle sürtüşmeyen, marjinalleşmeden aksiyoner olabilen, kültürü ve sanatı edebiyatı göz ardı etmeyen bir hareket kurgulamak istiyoruz.
 
Aydın Polat: Büyüklerin kavgasının tarafı değil, kendi davasının peşinde olan bir gençlik istiyoruz. Yukarıdan bir şablon olarak hazırlanmış bir elbise giydirmek niyetinde değiliz. Bütün süreçlerden gençlerle birlikte bir çıkış yolu aramayı düşünüyoruz. Bu sebeple de gençlerle istişareler yapmakta ve onların hayata, olaylara bakışları ile beklentilerini değerlendirmekteyiz. Kişiliğini koruyacak, özgüven sahibi, soran ve sorgulayan, itaat etmeyen, ancak bir karar alındığında sonuna dek arkasında duran.
 
Hilmi Öztürk: Gençlik çalışmaları ya siyasi hedeflere ya da meşrepsel maslahatlara kurban edilmiş. Biz en azından müntesiplerimize onları kurban etmeme sözünü verebiliriz.
 
Murat Hazine: Gencin kendisini yok sayan bir gençlik hareketi olmamak hedefindeyiz. Müslüman gencin merkezde olduğu evrensel bir hareket bilincinin yeniden vücut bulması için, içe kapanma sonucunu doğuracak bütün ideolojik prangaları da kırmakla mükellefiz bu anlamda. Bu iki doğruyu yaparsak zaten hangi yanlışlara düşmemeye çalıştığımız ortada olacak.
 
Taner Akbağ: Gençler üzerinde "çalışma" yapılmış şimdiye kadar. İstisnaları tabii ki vardır. Ancak bu oluşum gençler üzerine çalışma yapmak değil, gençlerin önünü açarak onlarla yapmak niyetinde her ne yapılacaksa.
 
YediHilal neden kuruldu? Bir alanda görülen boşluk üzerine mi, bazı şeyleri pekiştirmek için mi?
 
Mustafa Enesoğlu: Bir kul olarak nerden geldik nereye gidiyoruz sorusuna kolay cevap verebilme gayreti de diyebiliriz. Fakat biraz daha açarsak; özellikle 28 Şubat sonrası, bireyselleşmenin de etkisi ile oluşan mevcut durumdan rahatsız olan, daha önce gençlik çalışmalarında bulunmuş ve halen bulunan dertli insanların bir araya gelmesi ve 1,5 yıldır yürüttüğü istişareler sonucu kuruldu YediHilal.
 
Aydın Polat: YediHilal bir siper olmak üzere kuruldu. Neslimiz küresel ekonomik işgalin etkisi altındadır. Bu süreçte “asrın idrakine hakikati söyleme” iddiasını sürdürenler birçok mevziyi terk ettiler. Yaşanan bütün gelişmeler ve ulaştığımız bütün rahatlıklar dünya sisteminin bizden alıp götürdüklerini düşünmemizi ve sorgulamamızı gerektirmektedir. Yaşanan bütün olumsuzluklar, ekonomik/siyasi sömürü, ahlaksızlık, savaş ve işgaller izzet ve onurunu düşünen insanları bir arayışa itmiştir. YediHilal bu arayışın sonucunda doğmuştur.
 
Hilmi Öztürk: Gençlerin, sadece belli bir zümrenin, efendinin, partinin, cemaatin peşinden koşan değil; sadece Allah rızası için çalışan, vicdanı hür, ilişkileri örgütlü, kendi yönetimlerine sahip olmalarına zemin hazırlamak.
 
Asım Gültekin: YediHilal’de farkımız inşallah şu olur: Ümmete daha açık bir duruş. İlme, sanata, kitaba daha açık bir duruş. Asıl işimiz geçici heyecanları, popüler hastalıkları, kalabalıkları, partileri değil; ilmi, hikmeti, kitabı merkeze almak. Gencin yarınına yatırım yapmak! Allahlı, akıllı, matrak, edepli, zeki, hedefi büyük, ciddi gençler için yola çıktık!
 
Arafat S. Aydıner: Bu soruları uzunca bir süre biz de sorduk. Aslında bunu anlamak için 28 Şubat sonrasını irdelemeliyiz. 28 Şubat sonrasında Milli Gençlik Vakfı başta olmak üzere birçok bu alanda faaliyet gösteren ekipler ya kapatıldı ya da sindirildi. Yapılan politik değişikliklerle de bunlar desteklendi. Bu psikolojiyle yapılan her türlü çalışmada ya korku vardı ya da korumacılık. Bu da beraberinde şu anki manevi değerlerden ya yoksun ya da yetersiz, ya da sadece marjinal bir noktada kalmış; bunu toplumun geneline yansıtamamış bir gençlik portresini ortaya çıkardı. Sadece dersane akımına kapılmış, sadece gelecek endişesi taşıyan, sosyalliğini takma isimlerle sağlamaya çalışan, alkol, uyuşturucu bağımlısı bir gençlik oluştu. Bu durum bizleri böyle bir çalışmaya sevk etti.
 
Tabii ki yapılan ve devam eden çok güzel çalışmalar var. Zaten biz de yaptığımız çalışmaları bunların üzerine bina ederek değil, katkı sunarak, bunlara paydaş olarak çalışacağız. Aynı zamanda gençliğin içerisinde bulunduğu boşluk ve buhranı elitist ve seçici bir yaklaşım göstermeden temel kaynaklarımız doğrultusunda kapatmak en büyük şiarımız olacaktır.
 
Murat Hazine: Artık yeni şeyler söylemek gerektiği için kuruldu. Ne bir eksik ne de bir fazla. Söyleneni pekiştirmek elbette ki işin bir boyutu ancak zamanın ruhunu ıskalamadan yeni bir ağaç dikip modern insanı manevi anlamda beslemek daha elzem görünüyor.
 
Yusuf Eren: 90’lı yıllardan günümüze kadar yetişmiş ve atıl bir şekilde kalmış. Kendilerinin tecrübelerinden istifade edilmemiş ciddi bir yetişmiş kitle var. Kendisini bu dönemde herhangi bir yerde tanımlayamayan. Yoğun istişareler sonucu kuruldu YediHilal ve Allah’ın izniyle uzun soluklu olacak inşallah.
 
Taner Akbağ: Batıla çağıran seslerden dolayı birçok gencin duyamadığı ya da duymak istemediği, binlerce gür gümrah, bereketli sesi duyan (çok şükür), bir grup sorumlu (belki de bu anlamda sorunlu) adamın, Hakka çağıracak bir seda oluşturma derdi yüzünden kuruldu.
 
Yedi Hilal kendisini kimlik olarak nasıl tanımlar? Hangi geleneğe yakındır? Milliyetçi mi? İslamcı mı? Liberal mi? Solcu mu? İslami solcu? Dindar milliyetçi? Muhafazakâr? Sağcı? Nurcu?
 
Mustafa Enesoğlu: Şıklarda Müslüman olmadığı için İslamcı olarak tanımlar. Ve bu tanımdan rahatsız olmaz. Gelenek olarak da MTTB – AKINCILAR- MGV geleneğine yakın demek eksik kalır bence. Kök olarak bu gelenekten beslenir. Bu geleneğin üzerine bir şeyler bina etmek gerektiğine de inanır.
 
Erkan Karabekmez: Modern terminolojiye mesafeli olmak kaydıyla eğer bunlardan birini seçmek gerekirse YediHilal kesinlikle İslamcıdır.
 
Aydın Polat: Gökten üç elma düştü. Birisi İslamcıların, birisi dindarların biri de muhafazakârların başına. Sonra… Sonrası yok. Daha ne olsun ki… Niye torbaya gireyim ki… Bütün bu tanımlamalar bir tür etiketleme, sınıflandırma, ayırma ve ayrıştırmadır. Hayata ve olaylara Allah’ın, Kitab’ın ve Peygamberin varlığını gözeterek baktığımızı ifade edebilirim.

Hilmi Öztürk: YediHilal net ve yalın haliyle İslamcıdır, hürriyetçidir, bağımsızdır, durduğu yer bellidir, taraftır.

Mecit Kılınçarslan: Kimlik kaygısı daha çok etiketçiliği körüklüyor aslında. Hz. Adem’den beri gelen Hak-batıl mücadelesini göz önüne alarak haktan yana, emeğe, değere saygılı, hayra motor şerre fren bir çizgimiz olacak. Bu çizgi bizi sadece Müslüman tanımına oturtturuyor.

Arafat S. Aydıner: Bir kimlik tartışmasını biz ekip olarak doğru bulmuyoruz. Zaten ümmetin paramparça yapılması bu şucu bucu yaklaşımlardan olmuştur. Bizi, “kendilerini İslam’ın temel kaynaklarını önceleyen, iman, ilim, ahlak, irfan, istişare ve hareket gibi özellikleri gençlikte ve toplumda inşa etmeye çalışan bir grup gönüllü” olarak ifade etmek çok daha doğru olur diye düşünüyoruz.

Murat Hazine: Filibeli Ahmed Hilmi`den, Babanzade Ahmed Naim`den, bir parça Hasan El Benna`nın Risaleleri`nden biraz yerli değerlerden ve en çok da rahmetli Erbakan Hoca`nın İslamcılık inadından beslenen bir hareket vücuda gelmesi için gayret ettiğimiz iddiasında isek söyleyebileceğimiz şu olur: Bizler, dindar İslamcılarız. Düşünsel İslamcılarla aramızda bu anlamda ciddi bir uçurum var. Ameli eyleme, daveti propagandaya, akideyi ideolojiye dönüştürenlerden beriyiz ve hâlâ cemaatle namaz kılamamanın acısını taşıyan, kitaplarını Latin harfleriyle okumak, yazdıklarını bu alfabeyle yazmak zorunda olmanın darlığını iliklerine kadar hisseden insanlar ile omuz omuza vermek istememiz de tam olarak bundandır.

Yusuf Eren: Bu kategorilendirme bana biraz problemli geliyor. İslamcı dememiz gerekiyor. Hz. Peygamberi ve onun ashabını örnek alarak yaşayan ve çevresindekileri de buna davet eden bir emri bil ma`ruf ve nehy-i anil münker hareketi diyelim.

Asım Gültekin: Namaz kılan, ümmeti seven, kitap okuyan, ahlaklı, insanı ile kavgalı olmayan İslamcı!

Gençlik çalışmalarında en başarılı  dönem hangisidir? Neden?

Mustafa Enesoğlu: Biz bu gelenekte MTTB’nin Hikmet ve Sanat arayışını, Akıncıların aksiyonunu, MGV’nin teşkilatçılığını başarılı buluyoruz. En başarılısı olarak  ise MTTB’nin İslamcı kimliğinin netleştiği, biraz daha üretim odaklı olan, ilmin, sanatın ve siyasetin birlikte götürülebildiği dönemi  görüyoruz. Fakat bugün,  geçmişi tekrarlamadan günün ihtiyaçlarına uygun olan modeli inşa ve ihya etme derdindeyiz.

Aydın Polat: Rivayet edilir ki, Salebe isminde bir sahabe (sahabe de olsa mal istiyor, insan işte… benim gibi…) Peygamberimize «Allah’a duâ et de bana mal versin» der. Peygamberimiz onun bu arzusunu «Yâ Salebe, şükrünü eda ettiğin az mal, şükrünü yerine getiremeyeceğin çok maldan daha iyidir» diye karşılık verir. Salebe yine de dua etmesi için ısrar eder. Duâ edersen, her hak sahibine hakkını vereceğim, şöyle şöyle… yapacağım diye uzun bir liste sıraladı.» Bunun üzerine Peygamberimiz kendisine Allah’ın mal nasip eylemesi için duâ etti. Salebe de koyun edindi.  Salebe`nin edindiği koyunlar böcek gibi üredi. Öyle ki, sürüsüne Medine dar geldiği için bir vadiye taşındı. Bu yüzden sadece öğle ve ikindiyi cemaatle kılıp, diğer vakitler cemaatten geri kalmaya başladı. Bu arada sürü üremesine devam ettiği için Salebe başka bir yere taşınmak ihtiyacını duydu ve Cuma`dan başka hiç bir namazı cemaatle kılmamaya başladı.

Bir gün Peygamberimiz «Salebe ne yapıyor?» diye sordu. Sahabeler; «Yâ Rasûlallah, sürü edinince Medine`ye sığmaz oldu» diye olup bitenleri bir bir anlattılar. Peygamberimiz «Yazık Salebe`ye, yazık Salebe`ye, yazık Salebe`ye» diye buyurdu.

Peygamberin yazık demesi kadar daha acı bir serzeniş  yoktur. Bu hepimizin hikâyesidir. Biz bu anlamda güçlendik, imkân sahibi olduk fakat izzet ve şerefimiz, onur ve haysiyetimiz, daha önemlisi samimiyetimiz kayboldu. Bunun bir dönemi yoktur. Biz sınavımızı geniş zamanda kaybettik, ideallerimizde ısrarcı  olmadık.

Hilmi Öztürk: 1990-2000 dönemidir. Bugünkü iktidar bile yiyor yiyor, hâlâ tüketemedi.

Uğur Yıldırım: İstanbul MGV dönemi, gençliğin hem içerik hem de eylemsel  manada koşullarının uygun olduğu bir donemdi. Ortaöğretim çalışmasına yapılan yönelim ilköğretimle taçlanıp kitap okuma grupları ile nitelik kazanmıştır. Ancak sürecin bitmesi bir kuşağın tamamlanmasını inkıtaa uğratmıştır.

Yusuf Eren: Ben her dönemin kendi şartlarında başarılı olduğu kanaatindeyim. 28 Şubat süreciyle başlayan dönem sonrası dindar camianın ekonomik olarak düzlüğe çıkmasıyla başlayan süreçte bireylerin kendi kabuğuna çekilmesi ve sosyal olaylara kayıtsız kalması ve İslami çalışmalardan geçmiş ağabeylerin iktidarda olması gibi bahanelerle sivil çalışmalar maalesef ekseninden kaymış ve emri bil ma`ruf ve nehy-i anil münker sümenaltı edilmiş. Çevremizde görüyoruz; geçmişi İslami çalışmalarla yoğrulmuş kişilerin çocuklarının liberal ailelerin çocuklarından farkı kalmamış durumda. Bir an önce bu meseleye el atmamız lazım geliyor diye düşünüyorum.

Asım Gültekin: Reise katılıyorum. Akıncı ruh ve coşku, MTTB’deki uzmanlığa, kendini iyi yetiştirmeye verilen önem, MGV’deki teşkilatlılık. En çok MTTB’deki uzmanlık, kendini bir alanda çok iyi yetiştirme özelliğinden istifade edebilmeliyiz.

Peki, gençler günümüzde zaten bir sivil toplum örgütünde, cemaatte değil mi? Oraları bırakıp niye Yedi Hilal’e gelsin?

Mustafa Enesoğlu: Keşke dediğiniz gibi gençler bir cemaatte, dernekte, vakıfta yer alsalar. Öncelikle biz bunu önemsiyoruz. Bir yerde olana da “orda kal, öyle gel” diyoruz. Hiç kimseye “terk et ve gel” demiyoruz. Hatta daha ötesini, “Solo olarak söylediğimiz/söylediğiniz şarkımızı gelin koro olarak daha güçlü bir sesle söyleyelim” diyoruz. Kaldı ki 2010 yılında yapılan kapsamlı bir gençlik araştırmasında gençlerin %85’inin kendisini yakın hissettiği bir gençlik örgütünün/STK’nın bulunmadığı belirtiliyor.

Erkan Karabekmez: Gençlerin halihazırda pek bir sivil toplum örgütü, bir hareket içerisinde olduğunu düşünmüyorum. Türkiye`de onlarca iyi niyetli çalışma var ancak hâlâ gençliğin çok büyük bir ekseriyetinin bu çalışmalardan herhangi biriyle irtibatlı olmadığını düşünüyorum. Dolayısıyla zaten ulaşılmış gençleri tarafımıza çekmek değil ilk hedefimiz. Önceliğimiz kimsenin ulaşamadığı nitelik derdindeki gençlere ulaşmak.

Aydın Polat: Gençlerden bulundukları yeri terk edip Nuh’un Gemisi’ne binmeleri gerektiğine yönelik bir talebimiz olmayacaktır. Ancak gençlerden beklentimiz, hayata, yaşama, ahlaka ve fikre dair kendi bulundukları yerde en iyisini yapmaya çalışmalarıdır. Biz gençlerin kendi istediklerini yapabilecek, onların fikir ve görüşlerinin şekillendirdiği pratikler ortaya koymaya çalışacağız. Gençler geçmişin dünyasında değil, yaşadıkları hayatın içinde bir savaş vermek zorundadırlar. Biz bu gençlere hayata karışıp “günah işleyip akabinde selim kalp ile tövbe etmelerine” imkân tanıyacak bir olgunluk ile yaklaşılması gerektiğini düşünmekteyiz.

Hilmi Öztürk: a) Sade bir tabirle direkt Allah’a bağlı olmak için. b) Yerinden yönetim için. c) Satışa gelme ihtimali olmadığı için.

Uğur Yıldırım: Samimiyet, tek yönde yetiştirmemek, sosyalleşme ve sürü değil kişiye önem verilmesi.

Yusuf Eren: Daha çok sorumluluktan uzak yapıların içerisinde bulunuyorlar zannediyorum. Kurumlarımızın bir an önce silkelenmesi lazım. Ne olursan ol gel ve olduğun gibi kal değil. Gel ama kendini değiştir demeliyiz. Biz bunu yapacağız. Rehberlerimizden uzak bir yaşam olmamalı. Kur`an ve Sünnetten uzak bir yaşam maalesef her şeyi esnetiyor.

Asım Gültekin: Ona pek çok derneğin vaad edemediği bir şeyi vaad ediyoruz: Allah’ın hepimizi değil de, onu, özel olarak, onu niçin yarattığını iyice bir yoklama, keşfetme imkânını…

Kurucularınız arasında olmasa da sizi destekleyen kimler var desek?

Mustafa Enesoğlu: Camiamızdan birçok hocaefendi, akademisyen, sanatçı, yazar, fikir ve hareket adamıyla desteğin haricinde bu süreci istişare ederek, katkılarını alarak birlikte yürüttük. Halen de katkılarını almaktayız. Bu isimlerin bir kısmının  duasını alarak, bir kısmından ise Akil Adamlar Heyeti ve İstişare Heyeti gibi kurullarımızda görerek daha aktif istifade etmeyi planlıyoruz. (Bu konuda bizi takip edin demek sanırım ukalalık olmaz.) Sadece somut emekleri geçtiği için isim zikretmekte beis yoktur sanırım.

YediHilal’in niçin yola çıktığını ifade eden kuruluş beyannamemiz şair Ahmet Mercan Bey, nasıl bir gençlik hayal ettiğimizi ifade eden manifestomuz hikâyeci Ömer Faruk Dönmez Bey, tanıtım filmi metnimiz Kültür Sanat Birimi Başkanımız Asım Gültekin Bey tarafından yazıldı. Filmin seslendirmesi ise kurucularımızdan Ömer Karaoğlu Bey tarafından yapıldı.

Asım Gültekin: Birçok yazarımız, ilim adamımız, sanat adamımız YediHilal’den çok ümitli. Heyecanla onlar YediHilal’i bekliyor, biz de onları açılışımızla çalışmalarımıza bekleyeceğiz.

Hilmi Öztürk: Türkiye’de bir gençlik çalışması mutlaka lazım diyen herkes destekleyenimiz olabilir.

Ne gibi faaliyetler ağırlıklı olacak dernekte? Hangi konulara öncelik vereceksiniz? Özellikle neleri ve kimleri gündeminize almak istiyorsunuz?

Mustafa Enesoğlu: Faaliyetlerde gençlerin ilgi alanlarına göre çalışma grupları olacak. İlköğretimin ikinci kademesinden  itibaren  çalışma yapmayı planlıyoruz. Yaş gruplarına göre oluşturulacak gruplarda ortak okumalar yapılacak. Genç Müslümana dünya görüşü kazandırmayı hedefliyoruz. Önce Kur’an, Hadis, Siyer ve İlmihal,  tabii ki sonra bir ayağı bu topraklarda olan fikriyata öncelik vereceğiz. Akabinde dünyadaki diğer Müslümanlar, Batı ve diğerleri. Kısıtlamamız yok. Fakat öncelikleri olan bir külliyat hedeflenmekte. Aliya, Hasan El Benna, Ali Şeriati, Mehmed Zahid Kotku, Sabahattin Zaim, Necmettin Erbakan, Sezai Karakoç, Rasim Özdenören…

Asım Gültekin: 90 kadar özel çalışma grubumuz olacak inşallah. Ümmetin yüz akı isimlerle ilgili özel çalışma gruplarımız olacak. O grupların içine girecek gençler, dinamosunu kendilerinin oluşturdukları çok bereketli çalışmalar yapacaklar. Bir profesörden çok daha birikimli gençler… Hedefimiz, arzumuz bu. Birikim sahibi gençlerin iyice azaldığı bir dönemde birikimli genç altından kıymetli olacak, bunu biliyoruz.

Teşkilatlanma nasıl olacak? Kurulma aşamasında öncü seçilecek isimlerde nelere dikkat ediyorsunuz?

Mustafa Enesoğlu: Bir kere örfi idare üzerinden, siyasi partiler gibi örgütlenmeyi düşünmüyoruz. Öncü isimlerde de ümmetçi bir anlayışı benimseyip cemaat, kurum asabiyeti olmayan, aksiyon sahibi kişiler olmalarına özen gösteriyoruz.

Şubeler ve temsilcilikler için de kriterleriniz var mı?

Mustafa Enesoğlu: En temel kriterimiz, sırası ile; fikrî birlikteliğin, yeterli insan kaynağının ve maddi kaynağın birlikte oluşması sonucu şube ve temsilcilik açmaktır. Bu üç şartın yerine gelmediği X ilinde veya ilçesinde tabelamızın olmasına gerek olmadığı gibi, Y  ilçesinde kriterlerin yerine gelmesi halinde birden fazla şube açılabilmesini planlıyoruz. Bunun haricinde de fizikî standartlarımız var tabii ki.

Siyasi bir yanı olacak mı derneğin?

Mustafa Enesoğlu: Yedihilal olarak geçmişin tecrübelerini doğrusu ve yanlışı ile sahiplenmekle birlikte ‘Toplumsal dönüşümün yalnızca parlamenter siyaset kanalı ile değil, onu da kapsayan üst bir düşünce ile sağlanabileceğine’ inanıyoruz. Hatta onu destekleyen sanat-kültür-ticaret vb. tüm alanları doldurmadan yapılan bir siyasetin kadük bir siyaset olacağını düşünüyoruz. Siyasetle ilişkisi de  partilerin isimleri  üzerinden değil, yaptıkları işler üzerinden olacaktır. Dünya görüşümüzün uyup uymadığı ile bu milletin tarihi, medeniyeti ve  kökleri ile barışık olup olmamasıyla yakından ilgili olacaktır. Ama siyaset kendi kulvarında işini yaparken bizim de kendi kulvarımızda kendi işimizi yapmamız gerektiğini düşünüyor, siyasete olması gerekenden fazla bir anlam ve rol biçmiyoruz.

Hilmi Öztürk: Siyasi bir tercihimiz (açıkça, gizlice, ima yoluyla, pazarlıkla vb. hiçbir şekilde) olmayacak. Özellikle parti vs. şeklinde. Lakin dünya siyasetinde veya duruş anlamında taraf olmak boynumuzun borcu.

Arafat S. Aydıner: Siyasetten kastımız particilik olmasa gerek. Particilik anlamında hiç bir politik faaliyette bulunmayacağız. Bunun için üst yönetim kadrolarımıza politikada aktif olma yasağı getirdik. Ama elbette temel ilkelerimiz çerçevesinde her türlü siyasi durumda bizim de söyleyecek bir sözümüz ve projemiz olacaktır. Peygamber Efendimiz (sav) hayatı boyunca siyaseti bizzat kendisi İslam’ı yaşarken göstermiştir. Ülkede ve dünyada sorunlara etkisiz ve tepkisiz kalmak günümüz gençliğinin çoğunluğunun düştüğü bir durum ama biz inşallah ana kaynaklarımıza doğru ve sağlıklı yaklaşarak gençlerimize siyasetin güncel, kişisel ve asabiyetçi kavgalara takılmadan yapılması gerektiğini de göstermek durumundayız.

Asım Gültekin: Allah partilerden gençleri uzak tutsun. YediHilal’dekileri de…

Resmî açılış ve faaliyetler ne zaman? İlk faaliyetiniz ne olacak?

Mustafa Enesoğlu: Merkez binamızın resmi açılışını yeni öğretim yılında yapmayı planlıyoruz. Ama binamız temmuz ayından itibaren hizmet vermeye başlayacak. Ayrıca biz dernek ve binaya ihtiyaç olmadan da faaliyet yapılması gerektiğine inanıyoruz. 1,5 yıldır süren istişare sürecinde de bunu gösterdik. Müslümanların tüm kurumlarını bizim görüyoruz.

İlk faaliyetimiz ise üç ayların da başlangıcını vesile kılarak hadis halkaları oluşturmayı hedeflemek oldu. Bu faaliyetle önce kendimizin, sonra da tüm insanlarımızın sünneti yeniden ihya etmesi, hayatımıza tatbik etmesi gerektiğine inanıyoruz. Eser okuma merkezli bir çalışma ile evlerini, camileri, yurtları Efendimizin buyruğuna açmalarına vesile olmayı ümid ediyoruz.

30’dan fazla kuruluş ile birlikte yaptığımız bu seferberlik hakkında ayrıntılı bilgi içinwww.hadishalkalari.com adresinden istifade edilebilir.

Logonuzun ve isminizin anlamı nedir?

Mustafa Enesoğlu: YediHilal İstanbul merkezli bir çalışma. Yani yedi tepeden doğan, sahip olduğumuz değerleri de yedi kıtaya taşımak hedefinde bir hareket. Bu değerlerimizin  sembolü de hilal. Bir diğer anlamı da Yed-i hilal. Hilalin eli (temsilcisi).

Aydın Polat: “Yeditepeden yedi kıtaya.”

Asım Gültekin: İsmimizde Müslümanlığımızı çağrıştıracak bir kelimenin bulunmasını özellikle tercih ettik. Hilal oradan geliyor. Müslüman olduğumuz aman anlaşılmasın anlayışında gençlere gerek yok. Ne olduğunu saklama çabalarının devri geçti kanaatime göre.

Dünya gençlik çalışmaları ile irtibatınız var mı? Ya da olacaksa, nasıl olacak?

Mustafa Enesoğlu: Aslında isim ve logo bu soruya cevap niteliği de taşıyor. Evrensel olmayan, ümmetçi olmayan bir anlayışın uzun soluklu olmayacağını, çok önemli bir yanının eksik kalacağını düşünüyoruz. Artık dünya bir köy oldu. Uluslararası yardım teşkilatlarımız var, tacirlerimiz dünyanın her yerinde iş yapıyorlar. İşte tam da eksiklik burada. Dünya Müslümanlarının ürettikleri hareketlerden, organizasyonlardan, kültürel, sanatsal, bilimsel eserlerden yeterince haberdar olamıyoruz. YediHilal’in vizyonunda buradaki üretilen değerlerimizi Dünya Müslümanları ile, Dünya Müslümanlarınınkini de Türkiyeli Müslümanlarla buluşturma, haberdar etme, bu üretimlerle ümmetin ortak kültürünü/bilincini oluşturma hedefi var.

İrtibatta olduklarımız ve yeni irtibat kuracağımız dünya gençlik çalışmaları ile de bu vizyon üzerinden ilişki kuracağız.

Arafat S. Aydıner: Dünya ile irtibatı olmayan bir çalışma tabii ki yürütülemez. Çalışma birimlerimizden biri Uluslararası İlişkiler Birimimizdir. Bu birimin temel amacı tüm dünyadaki genç ümmet ile Türkiye’deki gençlik arasında bir köprü oluşturarak kardeşliğin pekişmesini sağlamaktır. Öğrenci mübadelesinden tutun da, ümmeti ve dünyayı ilgilendiren sorunlarda beraber hareket etme, plan ve projeler geliştirme gibi birçok hedefimiz var. Dünyada Müslüman olmayan ancak anti emperyalist, insanî tarafı güçlü organizasyonlarla da iletişim halinde olarak hak, adalet ve insani kavramlarda beraber hareket etme niyetimiz de var. Böyle bir yaklaşım gençlerimizin içinde bulunduğu manevi atmosferi bu tür platformlara aktarmalarını sağlayacak bir çalışmayı da beraberinde getirecektir ki, bunun da manevi temellerinin ve yöntemlerinin gençlerimize iletilmesi hususunda ciddi eğitim çalışmalarını planlamaktayız. Kuracağımız dünya bölge masaları ve bu masalarda görev alacak genç arkadaşlarımızın bu bölgeler ile yapacakları birebir çalışmalar ise inşallah ümmetin daha iyi kaynaşmasına, sorunlarımızın kollektif ama bölgesel yaklaşımlar ile çözümlenmesine katkı sağlayacak diye dua ederek harekete geçmiş bulunuyoruz.

Size katılmak isteyen kişileri hangi adrese yönlendiriyorsunuz?

Mustafa Enesoğlu: YediHilal’in merkezi Üsküdar meydandaki Yeni Valide Camii’nin avlusuna bakıyor. Uncular caddesi no:12. Üç katlı mekânımıza tüm dostlarımızı bekliyoruz. Ayrıca

www.yedihilal.org adresinden,

www.facebook.com/yedihilal,

https://twitter.com/#!/yedihilalorg dan da bizi takip edebilirler.

Bu röportaj dunyabizim.com `dan alınmıştır. Orjinali için tıklayın: http://bit.ly/LMrjI5

Yedi Hilal`in Tanıtım Filmi


GENÇ'ın Yazısı.