Beyza Karaöz
Bilim tarihinde,mikrobun hastalık sebebi olarak keşfi 19. yüzyılda Fransız bilgin Pasteur’a izafe edilirse de mikrop aslında 15. yüzyılda keşfedilmiştir. Ve kaşifi de büyük İslam bilgini ve hekimi olan Akşemseddin’dir.
İstanbul’un fethinde Türk ordusunun maneviyatını takviye ve idare göreviyle Fatih’e yardım etmiş olduğu için Bizans’ın manevi fatihi sayılan bu kahraman bilgin, 1389 tarihinde dünyaya gelmiş ve 1459’da Göynük’te vefat etmiştir. Akşemseddin dini ilimlerde olduğu gibi tıbbi ilimlerde de büyük bilgiye sahipti. Hastalıkların teşhisini yanılmadan koyar, ilacını da bizzat kendisi hazırlardı. Bitkiler üzerinde geniş araştırmaları vardı.
Akşemseddin o yıllarda binlerce kişinin ölümüne sebep olan bulaşıcı hastalıklarla da yakından ilgilenmişti. Resulullah Efendimiz’in (sas) ‘Ölümden başka her derdin devası vardır.’ sözlerini kendine rehber edinmekteydi. Hastalığın tedavisi hangi yollarla bulasıp yayıldığının tesbitine bağlıdır. Akşemseddin bu konuda araştırmalar yaptı. Ve Maddetü’l-Hayat (Sağlığın Sermayesi) isimli eserinde şu sonuçlara vardı: ’Hastalıkların insanlarda teker teker ortaya çıktığını sanmak hatalıdır. Hastalık insandan insana bulaşmak suretiyle geçer. Bu bulaşma gözle görülemeyecek kadar küçük, fakat canlı tohumlar aracılığıyla olur. ’Bu ifadeleriyle Akşemseddin mikrobun tarifini yapmış ve hastalıkları gözle görülemeyen canlıların meydana getirdiğini dünyada ilk kez öne sürmüştür. Mikroskobun 17. yüzyılın yarısından sonra keşfedildiği hatırlanırsa Akşemseddin’in bu fikrinin önemi daha iyi anlaşılır.
Akşemseddin’den 400 yıl sonra Fransız kimyacısı ve biyoloji bilgini Pasteur (1822-1895) yaptığı deneylerle aynı sonucu yakalayacak, mikrobun hastalık sebebi olduğunu dünyaya kabul ettirecekti. Böylece mikrobun tarifini ilk öne süren ‘Akşemseddin’ adı unutulacak yerini Pasteur alacaktı. İşte bundan sonra bize düşen, tarihin derinliklerindeki Müslüman bilim adamlarını araştırmak ve keşifleriyle isimlerini dünyaya yeniden hatırlatmak olmalı..
GENÇ'ın Yazısı.