Rabia Bıçak

"Oku, insana bilmediğini öğreten, kalemle yazmayı öğreten Rabbin en büyük kerem sahibidir." (Alak 3,4,5)

Histoloji dersinde birinin aklında böyle bir ayet çınlaması size de garip gelebilir. Nitekim öyle de,gelin baştan başlayalım o zaman..

Önceki gün okuduğum bir makalede, uzayın derinliklerinde üç yıldızdan oluşan Algol adında bir yıldız takımı mevcut olduğu anlatılıyordu. Algol A ve B kendi eksenlerinde, birbirleri etrafında ve aynı zamanda Algol C’nin etrafında dönüyorlar. Bu yıldızların bu senkronize hareketleri esnasında içlerinden birinin bir saniye gecikmesi bütün sistemi alt üst etmeye yetecek nitelikte.

Bu maketi hayalimde canlandırdığım esnada Histoloji hocam insanın nefes alışverişi sırasında meydana gelen kimyasal reaksiyonlardan bahsediyordu.

Aldığımız her bir nefesin sadece %20.8’ini oksijen oluşturur. Aldığımız hava burnumuzdan nefes borumuza, buradan akciğerlerimizdeki zarımsı keseciklere gider. Burada sadece oksijen molekülü (yaratıcının hikmetidir) bu zarların etrafındaki kılcal damarlara geçer. Bu oksijen molekülleri kanda öyle serseri mayın gibi taşınamaz, kanda bulunan eritrosit hücrelerindeki demir kökenli hemoglobine bağlanır ve oksihemoglobini oluşturur ve bu şekilde vücuda dağılır. Yine soluk verme esnasında oluşan karbondioksit de önce bikarbonat iyonuna ve karbaminohemoglobine ayrışır. Karbondioksit damarlarda kendi başına dolaşmaya kalksaydı asit karakterinden dolayı ilk nefesimiz ve son nefesimiz aynı olacaktı.

Birçoğumuzun varlığından bile haberi olmadığı takımyıldızının ve daha milyarlarcasının eşzamanlı hareketinin idare eden kudret, yaratılmış her bir canlının her bir nefesinde ortaya çıkan kimyasal reaksiyonların gerçekleşmesini sağlamaya kadirdir.

Sonuç olarak, biz insanoğluna, O’na sonsuz hamd etmek ve yarattığı kâinat kitabını hakkıyla okumaya çalışmaktan başka ne düşer... 


GENÇ'ın Yazısı.