Saygını ve Saygınlığını Kaybetme!
Mehmet Sadık
Toplum içerisinde yaşamanın, toplumun bir parçası olmanın insana yüklediği bazı sorumluluklar vardır. İnsanlarla etkileşim içerisinde olmak, aynı mekanda aynı zamanda aynı havayı solumak… Aslında hepsi bir sorumluluk içerir. Peki nedir bu sorumluluklar? Toplum insandan ne bekler?
Evvela toplum kuralları, sosyal normlar ve ahlaki kurallar kendilerine tâbi olmayı bekler."Benim içimde varlık sürdüreceksen bana uymalısın." der toplum. Hatta zorunlusun buna bile diyebilir. Evet bu bir zorunluluktur. Bu, `İnsan olmanın zorunluluğu`dur.
Toplum kurallarının uyulması gereken en önemli kuralı tartışmasız ‘saygı’dır. Saygı unsurunu içermeyen bir toplum, toplum olmaktan çıkar bir muharebe alanı, bir cenk meydanına dönüşür! İnsanların sürekli tartıştığı, birbirlerine hoşgörü göstermedikleri bir buhran yuvası olur.
Biraz da hoşgörü…
Hoşgörü kavramı çok derin bir manaya sahiptir. Toplum kurallarının en önemli gereksinimlerinden olan hoşgörü, insanları bir arada tutan saygı zincirinin en önemli halkasıdır.
Saygı kavramı ve hoşgörü anlayışı toplum kurallarına din normları ile geçmiştir. Bütün dinlerde ortak olan ve tartışılmayan tek görüş ‘hoşgörüdür’. Toplumların oluşmasındaki en büyük etmenlerden olan dinler, hoşgörü kavramıyla iç içedir. Hiçbir din hoşgörü kavramından yoksun, saygı kurallarından bağımsız olamaz.
Topluma saygı duy!
Peki toplum içerisinde saygı ve hoşgörü kurallarına uymak nasıl olur? Bunun cevabı çok açıktır aslında. Mesela toplu taşıma araçlarını ele alalım. Ayakta yolculuk yapan hamile bir bayana yer vermemek, yaşlılara ve engellilere öncelik tanımamak toplu taşıma araçlarındaki saygı anlayışını bitirir ve hiçbir toplum kuralıyla açıklanamaz!
Toplum kurallarındaki saygı ve hoşgörü sadece bunlardan ibaret değildir. Üzerinde dikkatle durulması gereken bazı hususlar vardır. Örneğin doğuştan veya sonradan olan bir kaza sonucu sakat kalmış bir insana ‘özürlü’ yakıştırmasını yapmak, biz dikkat etmesek bile o insanı derinden yaralayabilecektir. İşte tam da bu noktada duyarlı davranarak ve o insanın da ‘toplumun bir parçası’ olduğunu hatırlayarak daha dikkatli davranmalıyız. Özürlü kelimesi yerine ‘engelli’ kelimesi kullanılabilir. Bu şekilde daha saygılı bir ifade kullanılmış olup, toplumun bir bütün olmasını ve herkese eşit şekilde hoşgörü duyulmasını gerçekleştirmiş oluruz.
Toplum bir bütündür
Toplum bir bütün halindedir. Tek bir kalıpta ve sabit fikirlerle değerlendirilemez. Aşılması ve unutulması gereken en önemli davranış toplumu kalıplara sokarak oluşturmaya çalışmaktır. Farklı dinler, ırklar ve diller toplumun bütünlüğünü oluşturmaktadır. Aynı şekilde toplum içerisinde farklı düşünenler, farklı giyinenler ve kendine özgün duruş benimseyenler toplumun bir bütünlüğüdür. Bu bütünlüğü kalıplara sokmak toplum yapısını bozacak ve saygı kurallarını bertaraf edecektir!
İnsana saygı, kendine saygıdır!
Yaşadığı coğrafyanın etkisiyle ten rengi siyah olan bir insana ‘zenci’ ifadesini kullanmak, geçmişi ve hayat yapısı toplayıcılık ile geçmiş bir insana ‘çingene’ yakıştırmasını yaparak onları, toplum içerisinden soyutlamaya çalışmak hiçbir saygı ve hoşgörü kuralı ile açıklanamaz. Herhalde ‘zenci’ ifadesini kullandığımız bir insana ‘siyahi’ kelimesini kullanmak çok da zor olmasa gerek… Bunu yapmak yıllarca sömürülmüş ve hakları gasp edilmiş o insanlara yapılan en büyük iyiliklerden olacaktır. Aynı şekilde toplumun bir parçası olan ve sadece biraz saygı diyen bizlerin ‘çingene’ yakıştırmasını yaptığımız insanlara ‘roman’ ifadesini kullanmak toplumda saygı ve sevgiyi arttıracak, hoşgörünün baki kalmasını sağlayacaktır.
Velhasıl, her birey içerisinde yaşadığı toplumun bir parçasıdır. Ve toplumlar bu parçalarla bir bütün haline gelir. İşte tam da bu noktada eğer toplum kurallarına riayet edilmez ve saygı, sevgi unutulursa toplum zarar görecek hatta bertaraf olacaktır.
Saygının ve hoşgörünün baki olduğu bir toplum temennisiyle…
GENÇ'ın Yazısı.