Ümmügülsüm Şahin

Zalimlerin hükmünü sürdürdüğü diyarlarda, çocuk olma bahtiyarlığına erenlere… Ve oturduğu yerden onları seyreden bizlere…

Ey çocuk!
Adın Filistin, adın Suriye, adın Irak, adın Bosna ve adın zulüm ey çocuk!
Dünyanın en masumusun.
Ama bütün bombalar senin başında patlıyor.
Bütün cezalar sana kesiliyor.
Bütün hesapları sen ödüyorsun.
Kanın bütün hesapları kapatmaya yetmiyor ey çocuk!
Daha çok istiyor birileri.
Ve sen veriyorsun onlar istedikçe, istediklerini.
Yaşın belki on bile değil.
Ama sen dünyanın bütün yükünü tek başına yükleniyorsun.
Gözlerin ışıl ışıl parlamalıyken, gözlerinde yaş var ey çocuk!
Bedenin oradan oraya sıçramalıyken, sen bedenine sıçrayanları taşıyorsun ey çocuk!
Modern zamanların Davud`usun sen.
Güneşli günler beklerken, kuşlarla oynamayı beklerken,
Başına düşen kurşunlarla dans ediyorsun.
Biz sapan taşlarıyla kuş avlarken, sen düşman vuruyorsun.
Geceleri uyku için sanıyoruz biz.
Ama sen uyanık kalmak zorunda olduğunu biliyorsun.
Biz duayı geleceklerimize endekslerken,
Sen yaşadığın her ana pay ettiğin tek duayla yaşıyorsun.
‘Zalimler için yaşasın cehennem!’ diyorsun.
Ey çocuk!
Söylesene sizin oralarda rahat rahat nefes alınamazken,
Sen yüzünü semaya dönüp Rabb`in`den ne istiyorsun?
Özgürlük mü?
Senin için özgürlük ne ey çocuk?
Oyuncaklarınla rahat rahat oynayabilmek mi?
Yoksa büyüklerinin uğruna döktüğü kanı mı?
Mücadele mi? Yoksa ölmek mi?
Sen uzak diyarlarda sadece ölmek için doğuyorsun ey çocuk!
Ve biz seni sadece izliyoruz.
Senin için yola çıkanlarımız da seninle aynı kaderi paylaşıyor.
Senin diyarında nefes almak nedir ey çocuk?
Var olma mücadelesi vermek mi?
Yoksa her an başlayabilecek bir saldırıyı, korkuyla beklemek mi?
Yoksa başına düşen bir bombayla can vermek mi?
Ölüm nedir senin için ey çocuk?
Öylece ayrılmak mı hayat sahnesinden?
Yoksa aniden başlayan bir saldırıyla toprağa düşmek mi?
Yoksa gerçekten yaşamak için atılan bir adım mı?
Söylesene canın yandığında ne hissediyorsun?
Kızıyor musun mesela?
En çok kime kızıyorsun?
Söylesene bize beddua ediyor musun?
Sana karşı boynumuz bükük ey çocuk!
Yüzüne bakmaya cesaretimiz yok.
Çünkü biz sahte sözlerle kahramanlıklar yaparken,
Sen bedeninle ve ruhunla bize kahramanlığı gösteriyorsun.
Hiç korkmadan ölüme giderken sen,
Biz cesareti ve umudu sende görüyoruz.
Söyle ey çocuk, senin diyarında kahraman olmayan var mı?
Söyle senin diyarında kahraman olarak doğmayan var mı?
Söyle, senin durduğun yerden bakınca bizler nasıl görünüyoruz?
Söylesene bize kızgın mısın?
Ey çocuk!
Adın Afrika, adın Patani, adın Türkistan, adın mazlum ve adın sabır ey çocuk!
Senin gücün imanın ve sen imanın en güzel gülüsün ey çocuk!
Bir nefes al ve haykır bütün dünyaya.
Ey zalimler!
Sizler hiç ölmeyen bir ölümle öleceksiniz.
Ve bizler hiç ölmeyecek bir hayatla dirileceğiz.
Sizler yüz üstü cehenneme atılırken,
Bizler cennetten sizleri seyredeceğiz.
Sizin ameliniz zulüm, bizim amelimiz direniştir.
Ve ey çocuk!
Biz yüzleri ayrı, ama özleri aynı bir ümmetiz.
Bizim nişanemiz alnımızda saklıdır.
Biz birbirimizi alnımızdaki secde izinden tanırız.
Ve bizim parolamızdır tevhidimiz.
‘La ilahe illallah’ der ve yürürüz.
Ve siz ey zalimler!
Biz ölürken diriliyoruz, sizler bizim dirildiğimiz yerde ölüyorsunuz.
Bekleyin, biz de bekliyoruz…
Bak yine oturduğum yerden seni andım ey çocuk!
Yanında olamıyorum diye kızma bana… 


GENÇ'ın Yazısı.