Sedat Albayrak

Niçin mefhum-ı muhalifinden başladık? Çünkü hocalarımız yıllarca “Üniversite nedir?” sorusuna cevap aramaya gayret ettiler fakat tatmin edici cevaplar veremediler ve bizler mezun olduk. Kampüsün büyükçe amfilerinden birinde ilk gün derse cübbesi ile gelen akademisyen muhtemelen söze şöyle başlar: “Üniversiteler üniversal kültürün öğretildiği yerlerdir.” Nedir üniversal kültür? Sonra hocamızı zevkyâb edecek hatıralar başlar; “Geçen hafta Monaco’da Tokyolu dostlarımla berbaber bir sempozyumdaydık...”

Yerel olanın ne olduğu ve kıymeti anlatılmadığı gibi üniversal olanın da izahı mümkün müdür? Aslında üniversitenin programlı bir maksadı yoktur, kurulduğu zemin itibariyle bir seyl-i huruşan olarak herkesi bir yere sürükler. Özetle şöyle söylenmesi daha makbuldür; “Üniversiteler küresel ekonomik düzene uyumlu fertler yetiştirir.” Bu cümle eğitimcileri kızırabilir, keşke netice farklı altenatifler sunabilseydi.

Güzel Bir Kız Öğrenci!

İstinasız bütün üniversitelerin katalog ve internet sitelerindeki tanıtımında üniversite, güzel bir kız öğrenci ile tasvir edilir. Niçin? Yakın çağ Avrupası için bütün nimetler, imkanlar böyle tanıtıldı. Hürriyet, adalet, eşitlik, demokrasi, cumhuriyet hepsi ortayaşlı güzel kadınlardı. Kimbilir belki şimdi hepsi de yaşlanmış ve çirkinleşmişlerdir. Maksat ve malzeme tartışması uzayabilir fakat ciddi bir pazarlama başarısı ile karşı karşıyayız. Üniversite reklamını böyle yapıyor, maatteessüf arayış ve talep ekseriyetle bu minvalde gerçekleşiyor.

Üniverse yani kaninat. Üniverse yani eşsiz ayet. (uni: tek/eşsiz, verse: ayet) Üniversiteler bize müspet (pozitif) ve beşeri (sosyal) bilimler aracılığıyla kaninatı ve özünde de kendimizi tanıma fırsatı verseydi. Kendindeki alemleri keşfeden ferdin aleme sunabileceklerine tarih şahit. Ama ne yazık ki olmadı. Modernitenin mabedlerinden biri olan bu yer en çok da varlık sorusuna cevap arayanların yalnızlaştığı yerler oldu. Halbuki günümüzün en köklü mektepleri (Oxford, Harvard vd.) teolojik problemleri çözümlemek amacıyla kilise tarafından kurulmuş veya desteklenmişti. Bizde ise yakın tarihin üniversite sicili gayet karanlık. Ayrımcılık, inkar, dayatma gibi sayısız fanatik politikalar. Maddi başarılardan bahsetmiyorum, erdemli fertlerin yetişebildiği bir zemini sorguluyorum.

Ne Ahmakmış ki Firavun, Üniversiteler Kurmayı Hayal Edemedi!

Bugün aradığımız erdemlerden yoksun, süfli bir keyfiliğin hegemonyasına yenik düşmek üzere olan üniversite hakkında meşhur Bangladeşli şair Ekber İlelebedî’ye kulak vermek gerekecek: "Ne ahmakmış ki Firavun, üniversiteler kurmayı akıl edemedi; / Oysa nesilleri yok etmenin en kestirme yolu bu idi! / Neden böyle davranmadı ki; böyle davransaydı şayet, / Tarihe kötü bir nam da bırakmış olmayacaktı, hayret!"

Yitilmiş cennet için bir tarif yapmaktan sakınıyorum. İzafilik bu ya herkesin farklı bir üniversite tasavvuru olabilir, Steve Jobs’un üniversitesi, Hacışakir’in üniversitesi.

Üniversite Bir Ütopya Ülkesi Değildir!

“Benim üniversitem” yok fakat "Üniversite ne değildir?"in cevapları var:

Renkli gözlü bir kız değildir. Monopoli ya da iskambil oyunu da değildir. Eğlencenin hesapsız olduğu yer hiç değildir. Ciddiyetsizliğin rağbet gördüğü ucuz bir pazar değildir. Her şeyin kolayca öğrenilebildiği bir yer değildir. Birkaç lisanın ha deyince öğrenilebildiği bir merkez değildir. Çimlere serilip kahkahalarla finallere hazırlanmak değildir. Altı ay Viyana’da diğer altı ay da Boston’da okumak değildir. Makbül eşin bulunduğu yer değildir. Her şeyin pür ilmi olduğu mekan da değildir. Herkesin klasikleri okuduğu bir hayal değildir. Sabahlara kadar film ve dizi izeleyenlerin muvaffak olduğu bir düzen de değildir. Kantin olmadığı gibi yanlızca kütüphane de değildir.

Hasılı üniversite bir ütopya ülkesi değildir. İlimle meşgul olma fırsatı sunması ve güzel insanlar tanımaya vesile olması bakımından üniversite büsbütün sevimsiz de değildir...


GENÇ'ın Yazısı.