Sultan Abdülhamid`in Aşiret Mektebi
Sultan Abdülhamid devri Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde eğitimin altın çağı olarak gösterilir. Sultan Abdülhamid Osmanlı Devleti’nin geleceğini kurtarmanın tek yolunu eğitim ve öğretimden geçtiğinin görüp, eğitim ve öğretime müthiş bir yatırım yapmıştı. Sultan Abdülhamid devrinde okul sayısı %150 artmış, öğrenci sayısı ise 900 bine dayanmıştır. İmparatorluğun o dönemdeki en büyük dertlerinden birisi ise aşiretlerdi. Bahsi geçen aşiretler imparatorluğun parçalanması adına yabancı devletlerin ellerine geçen bulunmaz bir fırsattı.
Sultan Abdülhamid aşiretlerden dolayı meydana gelen sorunları çözmek adına Hicaz ve Yemen bölgelerinde valilik görevlerinde bulunmuş Osman Nuri Paşa’nın dile getirdiği çözümü kabul ederek Aşiret Mektebi projesini hayata geçirmeye karar vermiştir. Bu proje sayesinde Arap aşiretlerinin önde gelenlerinin ailelerinin çocukları aşiret mekteplerinde eğitim göreceklerdi. Aldıkları eğitim sonucunda devlet kademelerinde göreve gelerek Arap aşiretlerinin denetimini sağlayacaklardı.
12-16 yaş arası zeki, kabiliyetli ve aynı zamanda aşiretlerin ileri gelen ailelerinden çocuklar seçildi. Öğrenciler Harbiye ve Mülkiye okullarına eş değer şartlarda eğitim görüyorlardı. Öğrenciler okulda yatılı kalıyor, aynı tarzda adeta birer üniforma giyiyorlardı. Öğrenciler yılsonunda memleketlerine gönderilerek kazandıkları ahlak ve aldıkları terbiyenin aşiretlerin geneline yayılması amaçlanıyordu.
21 Eylül 1892 tarihinde açılan okulda öğrenciler iki yönlü eğitime tabi tutuluyorlardı. Kuranı Kerim, Fıkıh, İlmihal gibi din bilgileriyle beraber Fransızca, Türkçe, Coğrafya, Tarih, Edebiyat ve askeri dersler de okutulurdu.
Tarih derslerinin müfredatı ise özenle seçilmişti. Genellikle Osmanlı Devleti’nin başarıları, Osmanlı padişahlarının adaleti, merhameti ve hayatları ayrıca Osmanlı Devleti’nin İslam dünyasında sahip olduğu önemli mevki de anlatılırdı.
Bütün bunların yanı sıra Abdülhamid Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan insanları bir arada tutmanın yegâne yolu olarak İslam dinini görüyordu. Bunun nedeni ise çok geniş bir coğrafyada bulunan Osmanlı Devleti’nin halkının tek ortak paydası İslam olarak göze çarpıyordu bununla beraber Osmanlı Devleti’nin ana hedefinin İslam’ı yüceltmek olması, Aşiret Mektebi’ne de yansıyor bütün namazların cemaatle kılınmasına ayrı bir özen gösteriliyordu.
Mektep bir süre sonra külliye halini aldı. Mektebin çevresindeki binalar cami, hastane, çamaşırhane, dikimhane haline getirildi. Mektep yavaş yavaş Sultan Abdülhamid’in istediği hale geliyordu. En başta Arap aşiretleri için açılan okul zamanla ünlenmiş bunun neticesinde okula Kürt ve Arnavut aşiretlerinin çocukları da okula kabul edilmeye başlanmıştı.
Ancak her şey beklenildiği gibi gitmemeye başladı. Sultan Abdülhamid aşiret mektebini idare edecek kabiliyette idareciler bulamıyor, artan mevcut yüzünden masraflar karşılanamıyordu. Kürt ve Arap öğrenciler arasında çıkan tartışmalar da bu duruma tuz biber ekiyordu, hatta bu tartışmalar öyle bir boyuta gelmişti ki okul bahçesine geniş bir karakol binası inşa ettirildi.
Sultan Abdülhamid’in Osmanlı Devleti’ndeki ayrılmaları, kopmaları önlemek amacıyla kurduğu Aşiret Mektebi yabancı ülkelerin dikkatinden kaçmamıştı. Osmanlı Devleti bu projede başarılı olduğu takdirde aşiretlerin devlete bağlılığa artacak ve Osmanlı Devleti’ne karşı yürütülecek ayrılıkçı politikalar ağır darbe alacaktı.
Yabancı ülkeler bu durumun hemen farkına varıp mektebi karıştırma amacıyla mektebi bütün dünyaya kötüleyen haberler yapmaya başlayarak Sultan Abdülhamid’i baskı altına almaya çalıştılar, ayrıca mektebi karıştırmak adına birtakım ajanlar da görevlendirdiler.
Yabancı ülkelerin oyunları, maddi yetersizlik ve öğrenciler arasında yaşanan tartışmaların çoğalması üzerine Aşiret Mektebi 1907 yılında kapatıldı.
Sultan Abdülhamid’in çok inandığı Aşiret Mektebi projesi günümüzde hiçbir işe yaramamış girişimler kategorisinde gösterilmesine rağmen günümüzde hala devam eden sorunlara çok önemli çözümler sunmakta idi. Sultan Abdülhamid kendilerini Osmanlı Devleti’ne bağlı hissetmeyen aşiretleri eğitim yoluyla Osmanlı Devleti’ne bağlamak istemiştir ve bu yöntemle bir süre başarılı olmuştur. Bu başarıyı gören yabancı ülkeler ise Aşiret Mektebi’ne müdahale etmekte geç kalmamıştır.
Osmanlı Devleti’nin son yıllarında meydana gelen bu olaylar bize gösteriyor ki devletler sorunlarını çözmek için eğitim ve öğretimi kullanmalıdırlar. Günümüzde kendisini Türkiye’ye ait hissetmeyen kesimler olduğu aşikârdır. Adı geçen bu kesimleri devletimize bağlamak için eğitim ve öğretim yolu denenmesi ülkemiz açısından da çok önemlidir. Eğitim ve öğretim yoluyla onların da bu vatanın ayrılamaz fertleri olduğu anlatılmalı; Aynı toprakları asırlardır paylaştığımız, beraber yaşadığımız insanlarla nedensiz bir ayrışma içine girmemizi engellemek adına Sultan Abdülhamid’in yüz yıl önce meydana getirdiği yol haritasını kullanmak gerekmektedir.
Cantürk Genç'ın Yazısı.