Ahmet Kaya / Genç Haber Merkezi / @ahmttalha

Gözlerindeki o vahşet dolu manzaraya isyan dahi edemiyorlar. Ne olduğunu anlamadan kaldırımların üstüne yığılmış moloz yığınlarından zorla geçip evlerine gitmeye çalışıyorlar. Hayır, aslında onların evi de yok, çadırları var artık. Tek odalı, içerisinde 8-10 kişinin tıkış tıkış kaldığı, uyumak için birbirlerinin üstüne yığıldığı, oyuncak dahi olmayan çadırlar. Bilmedikleri dünyanın içine sıkıştırılmış, özgürlüklerine kepenk vurulmuş, ağızlarında mühür olan insanlar bunlar.

Ellerindeki taşları silah, arkasına sığındığı babasını kalkan yapıp ufacık yüreğinin biraz daha atmasını sağlamak için çırpınırlar.

Kim bunlar?

Onlar savaşın çocukları. Onlar cehaletin, ezilmişliğin çocukları. Dünyanın her tarafında doğanın insanlara dayattığı orman kanunlarının geçerli olduğu sahada hep beraberler. Tek fark sadece biri diğerinden biraz daha vahşi, biraz daha aç gözlü. Doymak bilmeyen iştahlarını güçsüze karşı kullanmaktalar. Olanlar yine zayıflara, yani çocuklara olmakta.

Şu an Irak`ta, Suriye’de, Libya’da, Arakan`da ve daha bir çok ülkede insanlar katlediliyor. Dinlerin hepsi vahşeti yasaklıyor. Zorunlu şartlar gerekmedikçe ölümü meşru göstermiyor. Soruyorum kendime bu insanların derdi ne? "Para kardeşim" dediğinizi duyuyorum. Ancak bu kadar vahşi olmak insan nesline yakışmayacak kadar da kötü.

Vahşi doğada, kurtlar avlanmak için sabırla bekler ve hareket halindeki avını ise zayıf düşene kadar takip ederler, zayıf anını yakaladıkları an üstüne çöker ve kendilerini hiç sıkmadan tadını çıkartarak afiyetle yerler. Vahşi doğanın gereklerini taklit etmeye çalışan güçlüler imparatorluğunun sözde hükümdarları güçsüz insanlar üzerinde resmen bunu yapmaya çalışmaktadırlar. Önce kendi içlerinde birbirlerine kırdırdıkları insanları güçsüz ve aciz bırakıyor, daha sonra özgürlük, demokrasi vaadleriyle kendileri işgal ediyor. Savaşa sessiz kalan dünya ise vahşet karşısında alkışlamaktan fazlasını yapmamakta.

Gelecek payeleri ellerinden alınmış çocuklar, ellerindeki ufacık taşları üzerlerine gelen demir yığınlarına olanca güçleriyle atmakta. Savunmasız bir şekilde kendisini ortaya koyarak elinden geldiğince çabalamakta.

Ne olduğuna anlam veremeyen küçücük yüreklere sessiz kalmamamız için Mehmet Akif yıllar öncesinden tüm insanlığa seslenir gibi ne de güzel ifade etmiş olanları.

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.

Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım! ...

-Boğamazsın ki!

-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.

Batılı yaşıtları okulun, eğlencenin tadını çıkarırken, savaşın tek şahitleri; arkalarına kattıkları düşman çehrelerle tavşan tazı oyunu oynamaktadırlar.

Sessiz kalmayalım...


GENÇ'ın Yazısı.