Tek Rakibim Süleymaniye!
Kürşat Yılmaz / Genç Haber Merkezi
Bildiğimiz üzere Çamlıca Tepesi Cami tartışmaları çıktı ve hâlâ sürüyor. Herkes doğal olarak görüşünü belirtme derdinde.. Peki, nedir bu tepkiler? Mimarlar neden bu kadar tepkililer?
İşin tepki alan tarafı Mimar Hacı Mehmet Güner’in ‘Ecdadın yaptığından da geniş kubbe kullanacağız. En az 6 minaresi olacak ve minareleri dünyadaki en yüksek cami olacak’ açıklamaları oldu. 6 minareli, kubbe genişliği bakımından ecdadın yaptığından daha geniş, minareleri dünyada ki en uzun minareler olan bir cami gerekli miydi?
Osmanlı Cami’lerinin tarihi yarımadada tepenin üzerinde konumlandığını biliyoruz. Ben İstanbul’da kalan en yüksek tepenin üzerine camii yapma isteğinin Osmanlı Cami’leriyle yarışma isteği gösterdiğini düşünüyorum. Caminin kalitesi boyutuyla tanımlı değildir. Büyük kubbe, yüksek minare yapmak metrekareyi artırmak marifet değildir. Marifet başka şey.
Mesela Süleymaniye’yi Süleymaniye yapan şey metrekaresi ve minarenin büyük oluşu, tepenin üzerinde konumlanışı değildir. Dinimiz için mukaddes olan bir mekânla yarışmıyoruz. Onun mukaddesliği 6 minareden 8 minareden gelmez. Bu tür yarışmanın ben doğru olduğuna inanmıyorum. Bugün yapılacak caminin günümüzün mesajlarını taşıması gerektiğini düşünüyorum. Geçmişin kopyasını vermenin taraftarı değilim. Çamlıca Tepesi geniş ve yayvan bir tepe. Oraya Süleymaniye`nin iki katı büyüklüğünde bir kubbe yapsanız tepenin üzerinde etkisi İstanbul silueti kadar zaten etkili olmaz. Çünkü camiyi ne kadar büyük yapsanız doğal da tepenin Boğaziçi`ne egemen boyutlarıyla boy ölçüşemez. Cami, kent içinde güzel ve anlamlıdır.
Cami Mimarisi Farklı Olmalı!
Endonezya`dan Atlantik Okyanusu`na uzanan bir coğrafyada İslam kültürü kendi ortaçağ kültürünü geliştirmiş, mimari alanda özgün, insancıl, rasyonel ve bölgesel kimliği olan üsluplar oluşturmuştur.
Sumatra`daki bir caminin Pekin ya da Sian`daki bir cami ile benzerliği yoktur.
Babüroğulları’nın yaptıkları camilerin Şah Abbas`ın İsfahan’daki Camisi ile onun Divriği Ulucami’si ile onun da Şehzade ile bir üslupsal ilişkisi yoktur.
Arapların geliştirdikleri ilk cami mimarisinin bazı planimetrik özellikleri (çok ayaklı iç mekân gibi) İslam dünyasında yaygınsa da bu mimari üslupları bütünleştiren bir özellik olmamıştır.
Özetlemek gerekirse Gotik gibi Batı`da kilisenin birleştirdiği bir ortak üslup İslam`da yoktur. Eğer günün birinde İslam toplumları baskın taklit yetisinden kurtulurlarsa, Batı kültürünün megalomanyasından kurtulabileceğine inanıyorum.
Sultanahmet`in daha büyüğünü yapınca da kimse bize `Ne büyük yapı!` demeyecek, `Ne büyük agrandisman’ diyecek belki de..
Çok Minare Simge Olmaktan Çıkar
Mimar Sinan, minare düşkünü değildi elbet. Merkezi planlı olmasına karşın Şehzade Cami’de iki minare uygun gördü. Süleymaniye`nin dört minaresi uzunluğuna şemaya avluyu katmak içindi. Selimiye’nin dört minaresi ise mutlak simetriyi vurgulamak ve kubbenin egemenliğini minarelerle dengelemek içindi. Çok minare simge olmaktan çıkar. Süs olur.
Camiler kentlerde halkın en kolay ulaşacağı yerlere yapılır. İlk Fatih külliyesinin konumu simgeseldir. Süleymaniye, Şehzade, Bayezid, Sultanahmet, Yeni cami hepsi kent merkezinde çarşılar, kalabalıklarla yaşarlar.
Tarihe baktığınızda mütevazılık, sadelik ve çevreyle uyum Sinan yapılarının en önemli özelliklerindendir. Bana göre de tarihle yarışmak değil, tarihi birikime sahip çıkmak gerekiyor.
GENÇ'ın Yazısı.