Huzur İsyandadır!
Mehmet Erturan / Genç Haber Merkezi / @ErturanMehmet
"Suriye`de Savaş!" filmi, mükellef olan her mümin için hafta boyunca her gün yayınlanmaya devam ediyor.
Saat: Allah’ın her anı, 7/24
Kanal: Gözümüzün önü, kalbimizin içi, vicdanımızın sesi…
Başrol: Esedgiller, Mücahidlere ve Görünmez Ordulara Karşı
Yapım: 2012
Süre: “Allah bilir, siz bilmezsiniz”
Konu: Tunuslu Müslüman bir genç, yılların verdiği acı tecrübeler sonrası dile getirmeye çalıştıklarının ardından yetkililerce dikkate alınmaması ve işsizlikle mücadele içerisinde geçen gençliğinin verdiği ağır psikolojik sarsıntılarla kendisini ateşe verir. Daha önce de birçok kişi kendini yakma eyleminde bulunmuştur ancak medyanın ve halkın ilgisi bu son olayda olduğu kadar hiçbir zaman bu gibi eylemler üzerinde yoğunlaşmamıştır.
Geçmişte kalan denemelerde failler sadece gazetelerin üçüncü sayfalarında kendilerine yer bulurken bu kez hiçbir şey eskisi gibi değildir. Son yakma eylemi sonrası gerçekleşen olaylar ve ardından oluşan kargaşanın halk ayaklanmasına dönüşmesiyle kendini yakma eylemleri, yani intihar, yani haram, iri puntolarla manşetleri işgal ve meşgul edecektir. Bu işgal, sayısız tartışma programına konu olacak ve müstekbirlerce her ne kadar istenmeyen davranış ilan edilse de zihinlerde ve meclislerde zoraki değişimlerle sonuçlanacaktır.
Tunus`ta kendini gösteren kıvılcım Doğu`ya doğru komşu ülkeleri de ısıtmaya ve bir müddet sonra kaynatmaya başlayacaktır. Kaynama derecesine ulaşan ülkelerin halkı ne olup bittiğini anlamaya gerek duymadan fokurdayacak ve on yıllar boyunca diktavârî yönetimlerinden bıktıkları idarecilerine karşı isyan edecektir. Sokaklardaki öfkeli kalabalığı oluşturan her bir fert kınından çekilmiş kılıç gibi keskin ve zalimler için göz korkutucudur.
Meydan ehlinin sevdası
Alışmış kudurmuştan beterdir hükmünce kimisi çeyrek, kimisi de yarım asra varan sürelerce oturdukları koltukla birlikte ülkelerinin demirbaş listesine kaydedilmeye hazırlanan zalim yöneticiler pes etmeyecek ve kendi halkı ile çatışmaya girecektir. Yeryüzünün damarlarına kan verildikçe mücadele şiddetlenecektir. Meydanları dolduran ve bedel ödemeye hazır olan halklar hürriyetin tadına bir kaşıkla veya yudumla da olsa bakmıştır artık… Ve ufukta ışığını gördükleri özgürlüğü bir an önce aralarına buyur etmeye yeminlidir. Meydan ehlinin sevdasının adı berrak, sonu topraktır. Dönene ise alçak demek yakışır.
Tunus, Cezayir, Fas derken Osmanlı tabiriyle Garp Ocakları`nı kaynatan kıvılcım Libya ve Mısır`a da hicret eder. Libya`da halk, kendi göbeğini kendi kesmeye hazırlanırken gücünün buna tam olarak yetmediğini görünce neo-haçlılardan gelen yardım talebi mesajına “istemem yan cebime koy” karşılığını verecek, zahirde ve manşetlerde göbeğini kendi elleriyle kesme şerefine nail olacaktır.
Dipnot: Göbeği kesen makası tutan el Libyalılarındır. Ancak göbeğin yerini gösterenler ve makasın sahipleri Libyalı değildir. Zaten maksat hâsıl olunca isimler ve cisimler unut/tur/ulacaktır. Makas sahipleri kendi plan ve projesi dâhilinde eski kılığına geri dönecek, ikiyüzlü politikasıyla ilgilenmeye devam edecektir. Sonuçta, Libya Libyalılarındır, Libyalılara teslim edilmiş ve Libyalıların da olmuştur. Gerisi teferruattır.
Mısır`da ise Tahrir isimli meydan tezahüratlarla, tekbirlerle ve lâmübarek sloganlarla, pankartlarla hırçın bir deniz gibi gece gündüz dalgalanacaktır. Batı`nın Arap Baharı dediği, Doğu`nun ve olayı gerçekleştiren halkların ise öze dönüş/uyanış olarak değerlendirdiği ve ümit ettiği ve bu niyetle hareket ettiği olayların köşe başlarına konan mecazî manadaki zaman ayarlı bombaları fail-i meçhul kişilerce tayin edilen eşref vaktinde yıkıcı patlamayı ve yok edişleri yerine getirecektir.
Tek kale maç
Tağutlar ve Müslümanlar arasındaki sıcak savaş diğer ülkelerde de şubesini açacak ve hızla faaliyetlerine devam edecektir. Suriye, bu faaliyetlerin ve savaşların en yoğun, sıcak ve kanlı piyasasının yaşandığı bölgelerdendir. Nusayrî Esedgillerin arka bahçesinde İran, Lübnan/Hizbullah, Irak, Çin ve Rusya aynı takımda farklı üniformalar ile tek kale maç yapmaktadır. Mezkûr güçler, Esedgillerin kurduğu zalim cümlelerde yer alan gizli öznelerdir. Mücahidlerin ise en büyük destekçisi, kendilerinden büyük ve esaslı işler başarmasını bekleyen ümmetin diğer fertlerinin gönüllerinden kopan dualardır.
Bu manevi desteğin yanında maddi olarak, kendi çapında Esedgiller aleyhinde tuzaklar kuran ve Suriye’nin geleceğinde geçmişinde olduğu gibi söz sahibi olmak isteyen Batılı ülkelerin gönderdiği mühimmat ve harçlıklar vardır. Olup biten bütün bu olayların tam da Batı’nın planladığı gibi gittiğini ve sonuçlanacağını ve öyle de kalacağını söyleyenlere karşı en güzel cevap ise “Tuzak kuranların en hayırlısının Allah olduğu” referansıdır.
Son’a doğru tağutlar zalimliğine her zaman olduğu gibi devam eder ve "yıkılmadım, ayaktayım" parçasıyla çırpınmaya çalıştıkları her anda biraz daha dibe yaklaşmaktadır. Nihayetinde ise boğulmaya, kaybetmeye mahkûmdurlar.
Film, Allah`ın izniyle mutlu sonla bitecektir. Allah`ın vaadi haktır ve kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır. Yani iyiler/ebrâr her zaman kazanır.
Yıllar sonra bir gün, şehid ve gazilerin çabaları ve Allah`ın görünmez ordularının yardımıyla gelen muvaffakiyetin ve muzafferiyetin gölgesinde demlenen hür kokulu çayları ümmetin yiğit evlatları ailecek yudumlarken, verilen mücadeleleri her hatırladıklarında ve çocuklarına besmele ile anlatmaya kalkıştıklarında gözleri belki de uzaklara dalacak ve dudaklarında cihadın ruh bulduğu kutlu doğum mısraları hamd niyetine mırıldanacak:
Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakk’ın,
Kim bilir? Belki yarın, belki yarından da yakın!
GENÇ'ın Yazısı.