Muhammed Yasir Yaman / Genç Haber Merkezi

Son günlerde PKK terör örgütünün şehirleri kana bulamak adına yapmış olduğu bir dizi eylemi gözlemledim. Bu eylemlerden en dikkat çekicisi  "Gaziantep`te sivil halka yönelik" yapılan eylemdi. Aslında terör örgütü kendi tabiriyle TC`ye karşı silahlı direniş içerisinde olan bir örgüttü. Ancak son yıllarda iyice köşeye sıkıştırıldığı için "canlı bombalar, sivil halkı hedef almalar" bu yok olmanın eşiğindeki örgütün son çırpınışlarıydı. Doğal olarak bu psikolojiyle hedef tahtasını da iyice genişletti.

Eceli gelmiş köpeğin cami duvarıyla imtihanı olsa gerek, yıllardır gerilla taktiğiyle hareket eden örgüt, son aylarda savaş taktikleri uygulamaya başladı. İran`ın bölgedeki PKK kamplarını açıp işletmesiyle maddi ve manevi desteğini de alan örgüt, Hakkari`de 15 gün boyunca sıcak çatışmaların yaşanmasına neden oldu... Ve hiç kuşkusuz vur-kaç taktiğiyle belki de hiç zayiat vermeyen örgüt bu sürekli ve kararlı savaş modeliyle 1 haftada 53 militanını kaybetti.

Etki-Tepki

Peki tüm bunların sebebi PKK`nın strateji değişikliği miydi? Kesinlikle hayır. Bakınız, PKK bu strateji değişikliğini yaparken Türk Silahlı Kuvvetleri de Anti-Gerilla modelini Bordo Bereliler`le hayata geçirdi. Şu an bir nevi bölgede rol değişikliği yaşanmış oldu. Ve bu rol değişikliği de PKK`yı bitirecek son adımdır. Türkiye, konumu itibariyle bu coğrafyada tahterevallinin ortasına oturmuş gençtir. Ve bu tahterevallinin bir ucunda Avrupa, diğer ucunda Ortadoğu oturmaktadır. Bizim yapacağımız en ufak harekette dengeler değişmektedir. Bu değişikliklere örnek vermek gerekirse, komşumuz İran`a karşı Amerika`nın yalvarışları sonucu topraklarımıza kurulan "Füze Savunma Sistemi" buna karşı cevap olarak da İran`ın bölgedeki 7 PKK kampını açıp işler hale getirmesi. Gördüğünüz gibi etki-tepki... Biz bu noktada dengeleri elimizde tutmaya çalışmalıyız. Kimin düşeceği ya da kimin yükseleceği yine bizim elimizdedir...

Tüm bu gelişmeler yaşanırken sosyal paylaşım platformları bir haber ile çalkalanmaya başladı. Emniyet birimlerince duyurulan bir kaç "otomobil plakası" ve bu plakalara ait araçların bomba yüklü olduğu yönünde bir istihbarat. Klavye başından vatan kurtaran gençlerimiz tam da şu sıralar terörü lanetlerken bu haberi gördüler. Ve olabildiğince çabuk bu plakaları yüz binlerce kişiye ulaştırdılar.

Sır gibi saklanmalıydı

Peki ya sonra? Sonrasını ben anlatayım; plakaların deşifre olduğunu öğrenen teröristler araçların plakasını değiştirdi. Ve şu an gönül rahatlığıyla gidip bu bombaları patlatabilirler. İstihbarat halka ifşa edilecek bir mevzu değildir. Emniyet birimlerince sır gibi saklanması gereken gizli bilgilerdir. Şayet ülkemizdeki istihbarat zayiatı öyle noktalara uzandı ki, artık MİT bir İstihbaratı analiz edemeden o istihbarat ertesi gün ülkenin en çok satan gazetesinde sürmanşet olarak verilmeye başlandı. Bu noktada bir dizi önlemler almak farz olmuştur. Kişileri veya kurumları hiçbir zaman hedef almadım. Ancak ben yaklaşık üç aydır Milli İstihbarat Teşkilatımıza tavsiye mahiyetinde elektronik postalar göndermekteyim. Halk gerektiğinde kendi kurumlarına tavsiyeler verebilmeli, gerektiğinde onları övebilmeli ve yerine göre belli üslupta eleştirebilmeli. Bu anlamda daha çok yol kat etmemiz gerekecek...

Unutmayalım ki vatan klavye başından kurtarılmaz. Terör asla ve asla lanetleyerek bitirilmez. Terörü bitirmek büyük bir strateji işidir. Terör, hem siyasi hem de askeri bir oluşumdur. Her iki konuda uzmanlaşarak terör bitirilebilir. Ve Siz gençlerimiz okuyup güzel yerlere geldikçe, bu ülke için birtakım projeler icra edince, işte o zaman terör güçsüzleşecek ve yok olacaktır.


GENÇ'ın Yazısı.