Bu Çay Çöreksiz Olmaz!
“Namaz dinin direğidir, hayat veren yüreğidir, sonsuzluğun süreğidir, hazinenin küreğidir, müslümanın ereğidir, latifeyi biraz hoş gör, îman çaysa çöreğidir.”
Geçtiğimiz ayın son günlerinde, Namaz Gönüllüleri Platformu’nun davetlisi olarak Ankara Kızılcahamam’daydık.
Türkiye’nin neredeyse her noktasından, kendi memleketlerinde bu platformdan aldıkları ilhamla “Namaz Gönüllüsü” olarak bir şeyler yapmaya çalışmış eğitimci, esnaf, akademisyen, sivil toplum kuruluşu başkanı, üyesi, gönüllüsü yaklaşık iki yüz kişi, oradaydı.
Bundan beş yıl önce, Mîraç Kandili arefesinde başlatılan, toplumu, Allah’a en yakın olma durumundaki hâli temsil eden namaz ile diriltme ve diri tutma projesinde nereden nereye gelindiği ve bundan sonraki çalışmaların neler olması gerektiği hususları masaya yatırıldı.
Senai Demirci’nin moderatörlüğünde gerçekleşen oturumlarda, Abdullah Yıldız, Ramazan Kayan ve Ahmet Bulut’un kısa ve özlü konuşmalarıyla davetlilere arz edilen geçen beş yılın hikayesi, programın ikinci kısmında söz alan misafirlerin ortaya koyduğu düşünce ve proje teklifleriyle daha güzel bir boyut kazandı.
Küçük bir ekip tarafından daha birkaç yıl önce İstanbul’da, sonra Anadolu’da, daha sonra yurt dışında arz edilen Namazla Diriliş Buluşmaları’nın, kısa zamanda il merkezlerinden ilçelere hatta daha küçük yerleşim yerlerine kadar sıçradığının ifade edildiği programın en dokunaklı bilgilerinden biri, şimdiye kadar 81 vilayetten sadece birine gidilemediği, diğer 80 vilayette, bir çok ilçe, kasaba ve yurt dışında beş bine yakın programın gerçekleştirildiğiydi.
İşte, güzelim Anadolu’nun, nereye çağırsan gelen o güzelim insanları, secdeden kaldırdıkları başlarını, bir başkasının da secdeye başını koydurmadıkça göğe doğrultmama zihniyetiyle, kendi memleketlerinde, onca insanın Rabb’imizin huzurunda kendilerine kısmet bulmalarına vesile olmuş olmalarına rağmen, doymayarak, içlerindeki bu dert ile ‘daha fazla ne yapabiliriz’in peşinde, kimi çevrilmiş simsiyah sakalıyla genç, kimi de çoğu dökülmüş ak saçlarıyla, namazı üstte tutmanın gayreti içerisinde yine nereye çağırılmışlarsa, kalkmış gelmişler..
Aslında bir bakıma, “ilk” oluşuyla bir sonrakine daha bir verimliliğin ümidiyle sona erdirilmesi de düşünülen bu buluşmada, misafirlerin duyarlılık ve kalite seviyesi yüksek katılım, talep ve teşvikleri yüzleri beklenenden ziyade güldürdü.
Özellikle, Namazla Diriliş Gönüllüsü olmanın, evvelâ kendi kıldığı namaz ile Allah’la aradaki bağı sürekli yükselen bir grafikte tutmak ve bu konuda numune-i imtisal olmakla direk ve doğrudan bir alakanın bulunması paylaşımı, farklı renk bir kalemle, daha kalın bir yazıyla not alınması gereken fikirlerden biriydi.
Bununla beraber, namaz ve cami bütünlüğü düşünüldüğünde İmam-Hatip ve Müezzin-Kayyım olarak görev yapan tüm kardeşlerimizin ve eğitim-öğretim gibi yeni bir neslin inşâsında ustabaşı olarak görevli, bu duyarlılığı üzerinde taşıyan, taşıması gereken her bir öğretmenin üzerine her geçen gün biraz daha fazla görev düştüğü vurgusu da bir o kadar önemliydi.
Programa katılan misafirlerden, altı çizile çizile, tekrar edile edile, bulundukları bölgelerdeki özellikle liselerde, öğrenci ve öğretmenlerin kullanacağı mescitlerin açılması için okul müdürlüklerine, Milli Eğitim müdürlüklerine, hatta mümkünse daha yüksek mercilere dilekçe verilmesi tavsiyesi iletildi.
Yurdumuz genelinde çeşitli bölgelerde yapılan çalışmaların örneklerinin arz edildiği bölüme geçildiğinde, hem kulaklarımıza hem de gözlerimize inanmakta güçlük çektik. Kulaklarıma inanırken neler hissettim hatırlamıyorum ama gözlerime inanırken yanaklarıma da inandığımı söyleyebilirim. :)
Özellikle İzmir Beş Kubbeli Cami, İstanbul Güngören Kuyulu Camii, Seydişehir Haydi Çocuklar Camiye Projesi Yürütücüleri, Osmaniye Ensar Vakfı Temsilciliği’nin yaptığı çalışmalar, parmak ısırttı.
Öyle ki, sabah ve yatsı namazına 30’ar, öğle ikindi ve akşam namazına 10’ar puanın verildiği, bu puanların, herhangi bir yanlışlığa (!) mahal bırakmamak için etiket usulü ile, elinde kartı namazdan sonra imam veya müezzinin önünde sıraya giren her bir çocuğun, gencin elindeki karta hocaefendi tarafından yapıştırıldığı, en az 90 gün gibi belirli bir süre için belirlenmiş bu projede birinci, ikinci, üçüncü ve diğerlerine bilgisayar, bisiklet, altın gibi ödüllerin verileceği, ne müthiş ve ne gariptir (!) ki, aradan 70 gün geçmiş olmasına rağmen hâlen 800’den fazla kişinin birinciliği paylaştığı bir proje..
70 gün olmuş, 5 vakit namazı bu çocuklar bir türü bırakmıyorlar.. Hem de çoğunu –sabahlar dahil- camide kılıyorlar.
Bu atmosferin sindire sindire tadına varınca, not defterimin bir köşeciğine içimden gelenleri şöylece döküvermişim:
“Namaz dinin direğidir, hayat veren yüreğidir, sonsuzluğun süreğidir, hazinenin küreğidir, müslümanın ereğidir, latifeyi biraz hoş gör, îman çaysa çöreğidir.”
Halit Yasir Özoğul'ın Yazısı.