Mehmet Emin Gül / Genç Haber Merkezi / @mehmetemingul

Sessiz sedasız, ülkemizde bir siyasi parti daha kapandı geçen hafta. Evet, Abdüllatif Şener’in partisinden, Türkiye Partisi’nden bahsediyorum. Daha önce kurucularından olduğu AK Parti ile yollarını ayırdıktan sonra Türkiye Partisi ile bir de muhalefet deneyimi yaşadı Abdüllatif Şener. Fakat muhalefet denemesi, Ak Parti dönemi kadar başarılı geçmedi. Abdüllatif Şener’in partisinin kapandığını açıklarken yaptığı konuşma bana yakın tarihimizden bir başka partiyi anımsattı.

Tarih Tekerrürden mi İbaret?

1930 senesinde Mustafa Kemal Paşa, Ali Fethi Bey’den muhalif bir parti kurmasını rica etmişti. Ali Fethi Bey, bu doğrultuda çalışmalara hemen başlamış ve böylece temelleri atılmıştı Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın. Partinin kuruluş amacı, halktan gelen muhalif sesleri bir nebze olsun dindirebilmekti. Parti, CHF’nin kontrollü muhalefeti olacaktı.

Halk CHF’nin katı politikalarından usanmış, alternatif arayışı içine girmişti. Bu sebeple SCF, halk tarafından büyük ilgi ile karşılandı. Özellikle Fethi Bey’in 7 Eylül’de İzmir’de yaptığı konuşmasını 50 binin üzerinde kişinin izlemesi, bu durumun en büyük kanıtıdır.

Nitekim bu dönemde yapılan belediye seçimlerinde SCF 22 belediye başkanlığını kazanmıştır. Bu durum yeni kurulmuş bir parti için büyük başarı sayılabileceğinin yanında bir de seçimlerde CHF lehine baskı ve hile yapıldığına dair güçlü iddialar mevcuttur.

Fethi Bey, TBMM’de fesat ve yolsuzluk iddiaları üzerine Dâhiliye Vekili Şükrü Bey’e bir gensoru önergesi vermiş ve 15 Kasım’da ateşli tartışmalardan sonra 10 muhalife karşı, meclis çoğunluğu bakana güvenoyu vermiştir. Bütün bu olanlar üzerine Fethi Bey “Mustafa Kemal Paşa’ya muhalefet yapmanın imkânsızlığı” gerekçesiyle Serbest Cumhuriyet Fırkasını feshettiğini açıklamıştır.

Yorumu Sizlere Bırakıyorum

Abdüllatif Şener açıklamalarında muhalefetin kendini ifade edebileceği demokratik ortamın bulunmadığını söylemiş. Yeterli hazine yardımı alamadıklarını ve bu yardım olmadan iktidara karşı durmanın imkânsızlığından bahsetmiş.

Benzerliği yorumlamayı siz okurlarımıza bırakıyorum.


Mehmet Emin Gül'ın Yazısı.