Cantürk Genç / Genç Haber Merkezi / @canturkg

Tarih 12 Eylül 1980 Cuma, saat 04.00. Radyosunu açan insanlar her sabah olduğu gibi İstiklal Marşı’nı dinlediler, ardından anons yapılması gerekiyordu ama yapılmadı, onun yerine bir marş çalıyordu,“ Yaşa varol Harbiye! Yıkılmaz satvetinle…”. Ne olduğunu anlamak için kâhin olmaya gerek yoktu. Türkiye darbesiz bir yaşama ancak 20 yıl sabredebilmişti.

Marş bitmiş, Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren’in imzasını taşıyan bildiri okunmaya başlamıştı:

“…Aziz Türk Milleti, İşte bu ortam içinde Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanunu`nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti`ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur…”

Ve darbe yapıldı!

Ordu yönetime el koymuş, ülkedeki bütün siyasi faaliyetler yasaklanmıştı. Siyasi parti liderlerinden Bülent Ecevit ile Süleyman Demirel Gelibolu-Hamzaköy’de; Alparslan Türkeş ile Necmettin Erbakan ise İzmir-Uzunada’da misafir edileceklerdi. Türkiye’de sosyal yaşam durmuş, sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti.

Okuduğunuz satırlara kitaplardan, tartışma programlarından ve hatta dizilerden bile aşinasınız. Türkiye’yi bu noktaya getiren olaylar da aşikâr. Sağ-sol kavgasından kaynaklanan toplumda baş gösteren huzursuzluk, öğrenci çatışmaları, her gün gelen ölüm haberleri, ülkede güven ortamının kaybolması, cumhurbaşkanlığı seçiminin 115 tur oylama sonucu seçilememesi vesaire…

Bu açıdan bakınca Türkiye’nin bir müdahaleye ihtiyacı olduğu açıkça gözler önüne seriliyor. Ülkenin hiçbir parçası düzenli bir şekilde görevini yerine getiremiyordu. Aileler evlatlarını okullara yollamak istemiyordu. Ülkenin gençlerinin ideolojileri uğruna onlarla ters düşenlerle canları pahasına mücadele etmesi, her gün haberlerde geçen ölümler ülkenin kaosun tam ortasında olduğu gerçeğini gözler önüne seriyordu.

İdeolojiler ve insan hayatı

Devrin gençleri, yaşamlarını siyasi görüşleri çerçevesinde düzenleyip, ulaşmak istedikleri idealleri için yaşıyorlardı. İdealleri uğruna her şeyi yapabilecek, bütün suçları işleyebilecek, hayatlarını dahi ortaya koyacak vaziyetteydiler. Hatta başka görüşlere sahip olan gençlerin yaşamlarına kastedecek kadar... Hangi siyasi görüş bir insanın canından daha önemli olabilir ki? Cevabı basit aslında, hiçbir ideoloji insan hayatından önemli yahut değerli değildir.

Kısacası, sözü edilen tarihlerde Türkiye’de cereyan eden hadiselerden dolayı insanlar demokrasi, özgürlük gibi kavramları bir yana bıraktılar, bunun nedeni ise en büyük sorunlarının can güvenliklerini sağlamak olmasıydı.

O yıllarda görev alan komuta kademesinin inisiyatifiyle darbe kararı alınmış, Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma müdahale edilmişti. Ne kadar doğru veya yanlış olduğu tartışılır bir karar, ancak ordunun ülke yönetimine el koymasından sonra hayata geçirilen uygulamalar ise en hafif tabirle insanlık suçundan başka bir ifadeyle tanımlanamaz.

İnsan hayatı bu kadar değersiz olamaz

Ordu mensupları için en önemli kurallardan biri verilen emirin sorgulanmadan yerine getirilmesidir. Bununla beraber ülkelerini çok sevmeleri hatta bu sevgilerinin gözlerini kör edecek kadar çok olması da bir diğer etkendir davranışlarında. Belki o yüzden Türkiye’de yaşanan olayların siyasi çevrelerce çözülememesine anlam veremediler, kendi yöntemlerini kullanmak istediler, ancak yönetimi ele aldıktan sonra hayata geçirdikleri planlarına ise hiç kimse bir anlam veremedi. İnsan hayatı bu kadar değersiz olamazdı.

Gözaltına alınan insanların maruz kaldığı insanlık onurunu ayaklar altına alan uygulamalar, işkenceler, hakaretler, fişlemeler, idamlar…

Bunca yıl geçmesine rağmen darbe mağdurlarının hâlâ daha nefretlerinin azalmaması hatta giderek artması, görülen zulmün hangi boyutlara ulaştığını anlamamız için yeterli. Vatandaşlara uygulanan zulmün ise hiçbir geçerli açıklaması olamaz, çünkü insanlar devlet için değil, devlet insanlar için vardır.

 Kenan Evren`in 12 Eylül Darbesi TV Açıklaması

 


Cantürk Genç'ın Yazısı.