Peygamber Efendimiz (s.a.v.), köpekler hakkında pek çok ve pek de iç açıcı olmayan sözler söylemiş. Bu hadisleri gören; mesela İslam’ı bilmeyen ama yeni yeni tanımaya çalışan yahut çağdaş kesimden (!) kişiler, şu şekilde bazı düşüncelere kapılabilirler: “Peygamber de (s.a.s.) amma köpek düşmanıymış. Hatta hayvanları hiç sevmiyormuş galiba.”

Hz. Cabir İbnu Abdullah’tan (r.a.) rivayetle şöyle bir hadis var: “Resulullah (a.s.) bize köpekleri öldürmeyi emrettiler. (Bunun üzerine biz) çölden gelen kadına refakat eden köpeğe varıncaya kadar (bütün köpekleri) öldürdük. Sonra (aleyhissalâtu vesselâm) köpekleri öldürmeyi yasakladı ve: “Halis siyahını (ve gözlerinin üstünde iki nokta gibi beyazı olan) iki noktalısını öldürün, zîra o şeytandır!” buyurdular. Aynı hadisin bir başka versiyonu da şöyle: Abdullah b. Mugaffel’den (r.a.) rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Köpekler de diğer toplumlar gibi başlı başına bir soy (ümmet) olmasaydı hepsinin öldürülmesini emrederdim. Siz köpek öldürecekseniz onlardan simsiyah olanları öldürün.” (Ebû Dâvûd, Sayd: 21; İbn Mâce, Sayd: 1) Bir başka rivayet ise şöyle: Tüm kara köpekleri öldürünüz. Çünkü onlar şeytandır. (Hanbel 4/85; 5/54)

Görüldüğü gibi Peygamber Efendimiz (s.a.v.), köpekler hakkında pek çok ve pek de iç açıcı olmayan sözler söylemiş. Bu hadisleri gören; mesela İslam’ı bilmeyen ama yeni yeni tanımaya çalışan yahut çağdaş kesimden (!) kişiler, şu şekilde bazı düşüncelere kapılabilirler: “Peygamber de (s.a.s.) amma köpek düşmanıymış. Hatta hayvanları hiç sevmiyormuş galiba.”

Bilgisiz yahut çağdaş (!) insanların böyle düşünmesi normal.

Ancak bazı İslam âlimlerimiz de (çok ünlü bazı âlimler) yukarıdaki bir kısım hadislere dayanarak, köpekler hakkında pek de iç açıcı olmayan fetvalar vermişler. Üstelik mesela Mekke’nin fethinde, yavrularını emziren bir köpeğin rahatsız olmaması için bütün bir orduyu onların çevresinden dolaştırdığı bilindiği halde. Yahut şu şekildeki başka bir hadisin varlığına rağmen: “Kötü yolda olan bir kadın, sıcak bir günde, bir kuyunun etrafında dönen bir köpek gördü, susuzluktan dilini çıkarmış soluyordu. Kadıncağız mestini çıkarıp onunla onu suladı. Bu yüzden bağışlandı.”(Müslim, Tevbe, 155).

Yukarıdaki hadisleri kullanarak (en yukarıdakileri); Efendimiz’i (s.a.v.) veya İslam’ı kötüleyenler var. Yahut köpek öldürmeyi zevk edinen, kendilerine karşı çıkıldığında “Ne olacak ki bunların yaşaması haram zaten” diyen sadistler var. Bir de; vicdanları elvermediği için söz konusu hadislerin sahih olup olmadığını bir umutla sorgulayan ama araştırmaları sonunda hayal kırıklığına uğrayanlar var. Çünkü gerçekten de sahihler. Sorun yanlış anlaşılmalarında. Çünkü biz Müslümanlar, Efendimiz (.s.a.v.) bir söz söylediğinde onu hangi şart altında kime, neden, nasıl söylemiş, bunlara hiç bakmıyoruz. Söyleneni şekil olarak birebir anlamlandırma yahut uygulama eğilimindeyiz. Oysa Allah ve Resulü (s.a.v.) nice hakikatleri nice mecazlara bürüyor da gözümüzün önündekini görmez oluyoruz. Görmezliğimiz; bilgisizliğimizden, araştırmadan uzak oluşumuzdan ve suretperestliğimizden kaynaklanıyor. Çoklukla.

Mesela yukarıdaki hadisleri yeterince araştırıp, bilgisizliğimizi gidersek, şunu görürüz: Efendimiz’in (s.a.v.) bilhassa kara köpekleri öldürme emrini vermesinin sebebi; o esnada Medine’de köpeklerden yayılan bir salgının zuhur etmesi. Efendimiz (s.a.v.) bilhassa kara köpeklerin öldürülmesini istiyor. Çünkü hastalık; üyeleri siyah hatta detaya inecek olursak “gözlerinin üstünde iki nokta gibi beyazı olan” bir köpek ailesinden yayılıyor.

O kara köpeklere şeytan demesinin sebebi ise mikrop taşımaları. Şeytan olarak asıl nitelendirilenler de köpekler değil taşıdıkları bu mikroplar. Mikroplara yahut bunları yayan köpeklere şeytan denmesinin ise iki sebebi var. İlki; şeytanın temel sıfatı olan “zarar vericilik” özelliği taşımaları. İkincisi ise o zaman, kültür ve bilgi düzeyinde; tutup, insanlara mikroplardan söz etmenin yersizliği. Efendimiz (s.a.v.) mikrobun ne olduğunu, nasıl yayıldığını ve etkilerini gayet biliyordu. Hatta itlaf ve karantina gibi günümüz modern tıbbının da kullanmakta olduğu uygulamalardan da haberdardı. Ancak çevresindeki insanlar –tamamen o çağın gereği olarak- bilmiyordu. Temel biyoloji dersi vermektense tabii ki onların akıllarına en kolay yatacak şekilde izah edecekti konuyu: Mikroba şeytan diyerek. Bu tavır; Efendimiz’in (s.a.v.) iletişim bilimindeki yüksek seviyesinin de göstergesidir ayrıca. Kanaatimce. Hal böyle iken günümüzde insanlar hâlâ sevaptır diye kara köpek öldürebiliyorlar.

Biz bu dinin de Peygamberinin de çok gerisindeyiz. Tarlasına inen uzay gemisine taş atan köylülerden farkımız yok.


Sinan Özgenç'ın Yazısı.