Fadime Türkölmez

Zamanda bir yolculuğa, sabanların devrine, insanların elinin emeğini yediği günlere gitmenin kısacık bir yolu Toprak Ana. Yapmanız gereken sadece sessiz bir mekân bulup; sayfalara kendinizi canı gönülden bırakmak. İçinde bir genç kızın mutluluk tarifini bulacağınız bu eser; bir roman olsa da okurken; yani bir soluk sonra, bu bir masaldı demekten asla kendinizi alamayacaksınız.

Cengiz Aytmatov’un bu eseri; II. Dünya Savaşı’nın yaşattığı acıları ve parçalanmaları anlatırken, toprağın evlatlarına olan seslenişi bugünün insanları içinde pek çok şey söylüyor:

“Durun! Birbirinizin kanını dökmeyin! Toprak mı? İşte ben, buradayım! Hepiniz içinim ben, hepiniz benim gözümde eşitsiniz.”

Hayatın içinde acının ve mutluluğun bir çarkın dişlileri gibi takip etmesi, kiminin hissesinde mutluluğun, kimininki de ise hüznün daha fazla kalmasının bir kez daha gözler önüne serildiği bu kitap; biraz da karanlığa haykıran bir kadın sesinden bir dramı seyre dalmak gibi. Kitapta genç ve güçlü Tolunay’ın mutlu olabilmek için eşiyle kurduğu ve arzuladığı hayatın yanı sıra bir çiftçinin nasırlı ellerinden yediği ekmeğin kokusunu da bulmak mümkün. Ve tabi ki savaş denen, insan icadı, en aptalca ölüm makinesinin, genç bir gelini solduruşu, bir ananın eşiyle ve evlatları ile sınanmasını da.

Kısaca içimizi ısıtan, yabancısı olmadığımız, türkülerle büyüyen bir neslin çocuklarına; hatta o türküleri yaşayan büyüklere, okudukça bir derin nefes aldıracak bir eser bu. Çünkü toprak biziz ve toprağı vatan kılanda onu değerli kılan kanlar, şerefli kılan gelinler ve güçlü kılan analar.

Toprak Ana dediğimiz hammaddemizi incitmemek ve içimizi dökebilecek kadar yakın olabilmek dileği ile.


GENÇ'ın Yazısı.