Niyetlerimiz ve Amellerimiz
Ayşe Tunçayak Gündüz
Bir hizmetimiz, bir uğraşımız bizi farzlardan alıkoyuyorsa muhtemelen o işi Allah rızası için yapmıyoruz.
Nasıl mı? Şöyle: İnsanlık adına çok güzel ve çok faydalı bir proje geliştirildi diyelim. Gecenizi gündüzünüze katıyor çalışıyorsunuz. Fakat öyle yoğunsunuz ki aklınıza hiçbir şey gelmiyor. Gönüldaşlarınızla hummalı bir çalışma içindesiniz. O kadar kaptırmışsınız ki kendinizi, ezan okunuyor… Aman Allah’ım namaz gitti! Namaz vakti geçiverdi. Şimdi bu noktada oturup düşünmeli insan. Ben bu işi Allah rızası için yapıyorsam, farzı nasıl kaçırırım böyle bir sebepten? Zihnimde Allah varsa, nasıl unuturum bu meşguliyet adına? Dinin direği olan, ilk sorulacak sorulardan olan namaz, nafile bir uğraş için unutuluyorsa orada Allah rızasının olup olmadığı epey bir sorgulanmalı. Şöyle bir durumdan da bahsedilebilir elbet. Belki genel olarak, başlangıç olarak halis niyetle Allah rızası için başlanmıştır da o meşguliyete, o an, o uğraşılan esnada rıza-ı ilahiden uzaklaşmıştır çabalar. Başka parazitler girmiştir araya. İnsanız neticede. Fakat hallerimizi ve kalbi durumumuzu da tefekkür etmeli sık sık, yoklamalı… Herkes kendini daha iyi bilir, diyeceğim ama galiba ne yazık ki en çok kendimizi bilmiyoruz.
Mesela önceliklerimizden biri de ailemizken, ailemizi önemsemeyip ve çok fazla ihmal edip dışarıda koşturmanın manası nedir düşünülmeli. Özellikle de bir kadın için en önemli hizmet mekânı evi iken, dengeler korunmalı. Beyler önce evinin manevi liderliğini üstlenmeli. Öyleyse farz vacip ve Allah’ın rızasının bulunduğu önceliklerimizi aksatıp, topluma yararlı olma adına hatalara düşmemeliyiz. Böyle bir durumda gönlümüzdeki gereksizleri tespit etmeli ve temizlemeliyiz.
Bir gencin, Peygamber Efendimiz`in (sav) “Öf bile demeyin” buyurduğu anne-babasına ateş püskürüp, dışarıda çok nazik, hoşgörülü olması nedendir ki? Evladını dinlemeyen, maneviyatını önemsemeyen, iletişim kurmayan bir anne babanın yetimlerle ilgilenmesini ne ile açıklayacağız? Yavrusuna merhamet edemeyen kime merhamet edebilir ki?
Allah için sevdiğimizi söylediğimiz bir dostumuzun bize hep Allah’ı hatırlatması gerekmez mi? Nasıl oluyor da onunla sohbet koyulaştığında namaz kaçıyor? Nasıl onunla heveslenip tüm paramızı (ihtiyaç dışında) kıyafete, şuna buna gereksiz birçok şeye yatırabiliyoruz? Allah rızası için sevilen dost, bu yolda engel olmaz, destek olur, teşvik eder. Fakat buradaki sorun karşımızdakinde değil; bizim sevgimizde, bizim kalbî durumumuzdadır.
Niyet ettim Allah rızası için derken ne dediğimizin farkında mıyız acaba? Sadece Allah için, sadece Allah sevsin beğensin diye, yalnız O’nun razı olması dileğiyle demektir bu. Bilinçsizlik mi dersiniz tüm bunlar? Hiç sanmıyorum. Bilmeyenler de vardır belki. Ama asıl sorun manevi hastalıklarımız. Bunların farkında olmak, Allah rızası için niyet etmeye niyet etmektir.
Niyetlerimizin Rabbe uzanan yollar olması dileğiyle…
GENÇ'ın Yazısı.