Mısır`ın Dördüncü Piramidi
Arap dünyasına Perşembe günlerini iple çektiren kadın, Fas`tan Filipinlere kadar bütün zamanların en büyük Arap sesi, radyolu zamanların sihri, seslerin en güzeli, büyük doğaçlama ustası, "sesi tam anlamıyla taklit edilemez" denilen kişi, hem burjuvayı hem de fukarayı kendine hayran bırakan zarif insan; Ümmü Gülsüm.
Tahrir meydanındaki mitingler vesilesiyle tekrar hatırladığımız, Mısır’ın ve Arap dünyasının en önemli, dünyanın da sayılı ses sanatçılarından olan Ümmü Gülsüm, yoksul bir ailenin son çocuğu olarak Mısır’ın bir köyünde doğar. Doğum tarihi konusunda ihtilaflar vardır, ama çoğu kaynak 1904 olduğunu söyler. Babası köy camisinin imamıdır. Ümmü Gülsüm de ilk eğitimini babasından alanlardan. Hafız olan babası, ek gelir sağlamak amacıyla kendi köyünde ve çevre köylerde ilahi ve kasideler okuyan biridir. Ümmü Gülsüm’e de ilahiler ve Kur’an okutur. Kısa sürede Gülsüm’ün etkileyici ses güzelliği kulaktan kulağa yayılır. Daha iyi ses eğitimi alması yönündeki ısrarlara dayanamayan ailesi Kahire’ye taşınır. Şimdi olduğu gibi o dönemde de Kahire, Arap müziğinin başkentidir. O aralar, Kahire’de zengin ailelerin evlerine giderek şarkılar okumaya başlar. Tüm Ortadoğu’da tanınması ise, Mısır Radyosu’nun 1934’de kurulmasından ve Ümmü Gülsüm’ün şarkılarına yer vermesinden sonra olacaktır.
Devrimi Erteleyen İsim
1937’den sonra konserlerini canlı olarak yayınlaması için Mısır Radyosu ile anlaşma yapar. Böylece kendisini görmeyi hayal bile edemeyecek kadar yoksul olan geniş olan halk kitlelerine ulaşır. Ümmü Gülsüm, geldiği yeri asla unutmaz. Hayatı boyunca 200 fakir aileye maddi destekte bulunur. Zerafetinden ve hanımefendiliğinden ödün vermez. Siyah-beyaz kayda alınmış ender birkaç videosunda da bunu zaten görüyoruz. Belki bu yüzden Tahrir’de Mısır’ın sesi, devrimin bir anlamda motive edicisi olacaktır. Çünkü o yoksul bir aileden gelmişti ve devlet erkanını bile derinden etkilemişti. Yükselen Arap milliyetçiliğinin etkisiyle 1969’da Libya’da, Muammer Kaddafi ve Abdüsselam Callud liderliğinde planlanan darbe gününde Ümmü Gülsüm’ün Bingazi’de verdiği konsere geniş halk kitlelerinin yanında kraliyet ailesinin ve darbe planlayıcılarının da katılması üzerine tam beş ay ertelenir. Türkiye’de ve dünyanın hemen her bölgesinde, halkının ve devlet adamlarının ortak sevgisini kazanmış, darbe bile erteletebilecek kadar güçlü bir sanatçı var mı bilmiyorum. Kur’an Mekke’de indi, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı kadim öğretisinin Mısır kısmı önemli. Zira Rabbimiz bu bölge insanlarına ‘Davudî’ ses denilen bir ses yeteneği bahşetmiş. Abdussamed’i bilmeyenimiz yoktur. Hepimiz onun ‘kısa sûreler’ kasetiyle büyüdük ne de olsa. Onu ayrı bir yazı konusu yapabiliriz. Ümmü Gülsüm de işte böyle bir ortamda yetişir. İffeti ve ailesi ile olan sıkı bağı sebebi ile Arap kızlarına örnek teşkil eder.
“Sen Benim Ömrümsün”
Arap ülkeleri dışında pek konser vermeyen Gülsüm, 1967 Kasım’ında Paris Olympia’da Avrupalı dinleyicilerinin karşısına çıkar. Avrupa’nın her yerinde bilet almak için saatlerce kuyrukta bekleyen insanlar görülür. O Arap kimliğinin ete kemiğe bürünmüş halidir. Aynı zamanda sıkı bir vatanperdir. Mısır-İsrail (1948) savaşında orduya moral için konserler verir. 1952’de Müslüman Kardeşlerin de desteği ile Abdünnasır devrim yaptığında devrimi de çoşku ile karşılar. 1967’de ise Arap-İsrail savaşında yine halkına büyük destek verir. Sevenleri için Gülsüm, Mısır’ın her şeyidir. Bir Arap ülkesi olmayan Türkiye’de de kendisini severek dinleyen ciddi bir kitle vardır.
“Ente Ömri-Sen Benim Ömrümsün” Ümmü Gülsüm’ün en önemli eseridir. Bugün bile büyük bir keyifle her yerde dinlenir. O’nun şarkı girişlerinde kullandığı arabesk tonlar Türk arabeskinde (eğer varsa böyle bir şey) de bir çok şarkıya örnek teşkil eder. Bütün hayatını şarkılarının arkasına koymuş bir isimdir Ümmü Gülsüm. Mısırlılık bilincinin oluşmasına büyük katkı sağlamış bir kadın ve büyük bir doğaçlama ustasıdır kendisi. Hiç beklenmedik bir anda sözcükleri uzatır ya da cümleyi tekrarlar. Şarkılarında etkileyici bazı bölümleri o kadar ustaca tekrarlar ki seyircilerin heyecandan ayağa kalkıp alkışladığını görürsünüz.
Makamla bestelenmiş şarkıyı süslemek için, makamsal kurallar bütününü bozmadan belirli melodi pasajlarını katı ritmik biçimlerinden ayırarak kendi yorumu ile dinleyicilere sunardı. Böylece beste ile beste içinde kendi seçtiği bölümlerin yorumları karşı karşıya gelir, ortaya çıkan gerilimse dinleyicilerde Arapların ‘tarab’ dediği bizim vecd-sevinç diyebileceğimiz bir coşku oluşurturur. Tiz yükselişinin ardından ‘Allah!’ seslerini duymanız mümkün. O’nu ilk defa dinleyen ve adını bilmeyen, kadın mı yoksa erkek mi olduğunu ayırt etmekte zorlanabilir. Bu durum ve etkileyiciliği için ‘tam anlamıyla taklit edilemez bir sesi var’ denilir.
Ümmü Gülsüm’ü iyi araştırmış, sıkı dinleyiciliğini yapmış ve O’nu farklı yerlerde yazmış ve anlatmış biri olan akademisyen Murat Özyıldırım onu tanımlarken bakın ne diyor: “Ümmü Gülsüm için bir tanımlama bulmakta zorlanıyorum. Malumunuz, şark memleketlerinde insanlar duygusaldır. Nefretleri de aşkları da hep en uç noktalarda tarif edilir. Ümmü Gülsüm, bu tanımlamalar içinde sadece sesiyle değil, her yönüyle sevilen bir insan olarak, kendinden en çok söz ettiren sanatkâr hanımefendi olarak karşımızda -ölümünden yaklaşık otuz beş yıl sonra bile- dimdik durmayı başararak diğer bütün rakiplerini geride bırakan bir figürdür.”
Biz de, Perşembe geceleri sokakları ıssızlaştıran bir dizi vardır. Sokaklarda rahat rahat dolaşma imkanı sunar bize. Mısır’da da radyolu ve Ümmü Gülsüm’lü yıllarda Perşembe geceleri hasretle beklenir. Herkes radyosunun başında Ümmü Gülsüm’ü dinler, kendince mest olur. Ümmü Gülsüm’ün oynadığı filmler de vardır. 40’lı yıllarda, Arap-Amerikan gerginliği dolayısıyla, Amerikan filmleri gelmez Ortadoğu’ya. Film piyasasına Mısır hakimdir. Türkiye’de de gösterilen filmler, “Türkçe’ye ilgiyi azaltabileceği” gibi saçma sapan bir nedenle yasaklanır. Ümmü Gülsüm’ün oynadığı (aynı zamanda şarkılarını okuduğu) 6 film de bundan nasibini alır.
Ocak 1975 sonlarında, Al-Ahram gazetesi günlük sağlık bültenleri yayınlar. Ümmü Gülsüm böbrek rahatsızlığı dolayısıyla hastanededir. Ulusal Suriye Radyosu hastaneden kurduğu telefon bağlantıları ile son durumu aktarır. 4 Şubat 1975’te ise Mısır radyosu aralıksız Kur’an yayını yapacaktır. Ümmü Gülsüm kalp yetmezliği dolayısıyla vefat eder. Çeşitli ülkelerden devlet adamları ile tam 5 milyonluk halk kitlesi katılır cenazesine. Allah rahmet etsin.
Yusuf Temizcan'ın Yazısı.