Buyurun Cenaze Namazına
Sakine Uğur
Doğdu bebek… Nereye doğduğunu bilmeden sıktı yumruklarını. Bu bir imtihandı. Ağladı, gelecekte yaşayacaklarına, nerelerden geçeceğine, neler atlatacağına, kimlerle tanışıp ayrılmak zorunda kalacağına, kimileri hayatından çıkarken yeni gelenlerle gidenlerin nasıl da kolay unutulduğuna!
Doğruyu mu seçecekti yanlışı mı? Rabbine mi yaklaşacaktı yoksa dibe mi inecekti? Bu bir imtihandı. Burada var olan her şey aslında yoktu, hesap kalacaktı bir tek geriye. Çok zordu aslında. Kıldan inceydi, kılıçtan keskin. Allah öyle bir yaratmıştı ki; isterse kâmil insanlığı da aşıp meleklerden üstün olabilecekti, ya da dibinde dibine inecekti.
Hayatında, öncesinde ve sonrasında ne öncü insanlar görecekti. Gözlerini yummuş, Rablerinin yoluna sırf Rableri için hayatını, tüm sevdiklerini arkasına alan ve şehadet şerbeti içen insanlar… Ve öyle insanlar da görecekti ki her gün biraz daha üzerindeki Allah’ın rahmet ve merhameti kesilen ve en sonunda da “Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar (gerçekleri) işitmezler.(Araf 100)”AYETİNDE anlatılan mühürlülerden olan insanlar… Bu bir imtihandı.
Ailesi olacaktı belki vefalı anne babaysa, onu minicik elleriyle bir cami avlusuna bırakmayacaksa. Ve yine ailesi olacaktı belki onun insanlık aşamalarının temelini atan, ilk önce sevgiyle imanla ve sabırla. İstikamet rehberi Kur’an olacaktı yürüdükçe yolunu aydınlatacak Kur’an. Ya da sorumsuz kalpsiz ve hissiz kısacası nasipsiz bir insan olacaktı. ”Göğün boşluğunda Allah’a boyun eğerek uçuşan kuşları görmüyorlar mı? Onları Allah tan başka tutan ne? (Nahl79)”ayetindeki kuşların sırrını asla idrak edemeyecekti. Bu bir imtihandı ve nasip önce hak edilmeliydi.
Zaman geçtikçe daha fazla insan çemberinin içine girecekti, şekillenecekti yine, etkilenecekti ve etkileyecekti. Ya artı katacaktı insanlara ya da eksiltecekti onların yaşamından. Üzülecekti ulaşamadığı hayallerine, mutlu olacaktı sahip olduklarına. Belki okuyacaktı, kariyer üstüne kariyerler yapacaktı. Belki de bir anne veya bir baba olacaktı. Bu yıllarını da ya Rabbi için koşturacaktı ya da nefsi için. Bu bir imtihandı.
Yaşlanacaktı elbette. Geçen yılların tozunu üstünde taşırcasına bembeyaz kalan saçlarına aynada bakarken artık ölümü hatırlayacaktı. Dizleri tutmayacaktı belki. Dikiş yaparken iğneden ipi torunları geçirecekti. Yanındakiler ona aynı şeyi birkaç defa, ya da yüksek sesle söyleyecekti belki. Her gün yeni bir hastalık keşfedecekti bedeninde. Çünkü dönüş vaktiydi ve bunun farkına varacaktı.
Kaybettiklerini hatırlayacaktı ama geri dönemeyeceğini anlayacaktı. Mesela bir kez bile Allah a dua etmeden koca bir ömrün nasılda hızlı aktığını anlayıp Rabbim gerçekten varmışsın diyecekti fakat artık bunun için de artık çok geç olduğunu anlayacaktı. Ya da verilen ömrünü âlemlerin Rabbi yolunda harcadığı için O’na kavuşma heyecanıyla kalbi huzur dolacaktı. Melekler ona; korkma diyecekti. Rabbine kavuşacaksın. Bavulu iman yüklü yeni yurduna göç edecekti belki. Tek nefeslik dünyada aldığı ödünç nefesi geri verecekti Allah’a ve adım atacaktı cennet yoluna, Rabbine kavuşmak için koşarcasına…
GENÇ'ın Yazısı.