Gölgeler Koridoru`nda; Sâde ve Güzel Bir Mürid
Muhiddin Şekur’un Su Üstüne Yazı Yazmak’ını farklı kılan yalnız bir dervişin serüvenini yine onun nazarından anlatılmasıydı, ferd olarak insan ruhunu çok iyi tanıyan biri sizi kendi kalp haritasında gezdiriyordu. Kendinden bahsetmiyor fakat merakla kendini hissettiriyordu.
Yıllar önce Atik Valide günlerinde seyr-i süluk hatıraları okumayı düstur edinmiştim. Üstad’ın O ve Ben’i baş köşede dururken Martin Lings’in şeyhi Alavî’yi tanımış, Carl Wett’in Tekke Günlüğü ile hayal kırıklığına uğramış, Michaela M. Özelsel’in Halvet Günlüğü ile şaşkınlığımı gizleyememiştim. Üstad’ın üslubundaki lezzeti ararken henüz tanımadığım bir müellifin “Su Üstüne Yazı Yazmak” başlığıyla tercüme edilen eseri tavsiyesizce elime geçti. Hepimizin adını zer u sim ile taşa nakşetmeye çalıştığı şu demlerde suda iz bırakan kim olabilirdi? Kişisel gelişim hikayelerinden kaçıyordum, ben yaptımdan ‘sebep oldu’ya sığınıyorum. “Kitaplarla terakki olmaz yeğen” diyen büyüklerime eyvallah diyerek sayfalarda seyre koyuldum, bitmesin diye dönüp dolaştığım bu hatırat bize herkesin kendi hikayesinin olduğunu iddiasızca ifşa ediyordu. Burada; kanunlar, dönülmez yollar, çekilmez çilelerden evvel razı olacağın ve rıza bulacağın bir muhabbet var, kervanla yürümek mecaline, iştiyakına bağlı. Bu mevzuda sözü ehline bırakırken reddiyeler yazan dostumuza da dua edelim.
Muhiddin Şekur’un Su Üstüne Yazı Yazmak’ını farklı kılan yalnız bir dervişin serüvenini yine onun nazarından anlatılmasıydı, ferd olarak insan ruhunu çok iyi tanıyan biri sizi kendi kalp haritasında gezdiriyordu. Kendinden bahsetmiyor fakat merakla kendini hissettiriyordu. Bir vasıl olma hikayesi yoktu fakat sadakatin, uhuvvetin kuvveti karşısında başkaca hisler eriyip görünmez hale geliyordu. Karizmatik bir şeyh göremiyordunuz. Onun şeyhi, sade ve güzel.
Şekur’un bir kitabı daha tercüme edilince gündeme gelmesi beni sevindirdi, geçen sürede birkaç kez memleketimize gelmişti. Yeni çıkan Gölgeler Koridoru (Bir Sufinin Günlüğü) başlıklı eseri vesilesiyle tekrar ziyarete geldi, imzalar, söyleşi denilen sohbetler. Ne zaman görecektik onu? Mahiler olarak onun üniversitemizde misafir hoca statüsü ile aylardır derse girdiğini öğrendik. Hergün yemekhanede, mescitte, yol üstünde rastlayıp da görememek yahut kendini göstermemek. Ertesi gün ziyaret etme kararı aldık, ama nasıl? Üniversitenin psikoloji bölümünün misafir profesörü olan derviş Muhyi Hoca namıyla anılıyormuş. İki gün sonra gidecekmiş, ya nasip. Vardık kapısına, selam, muhabbet. Sesini yükseltmeyen hoca, gösterişsiz, iddiasız, samimane gözlerle uzun uzun baktı. Hayır siz hoca olamazsınız.
Üniversitenin mütevazi odasında tebessümle beslendik, sükûtu sorularımızla araladık.
-Su Üstüne Yazı Yazmak kitabınızı okuduk, Gölgeler Koridoru kitabınızı da yeni aldık ve imzanızı (duanızı) rica edeceğiz.
-Kitap 1996 tercüme edilmişti, ilk o zaman gelmiştim. Kültür Bakanlığı ödül vermişti. (Elinde kalem duasını yazmadan önce düşünceli bir şekilde gözlerimize bakıyordu.)
-Nasıl buldunuz memleketimizi?
-İnsanlar sürekli estağfirullah diyorlar, bu iyiye işaret, birini dahi ihlasla söyleyebilirsek ne mutlu. Boğazda, her yerde ezanı duymak etkileyici. Türkçeyle meşgulum, “kafam karman çorman”. (Bunu Türkçe söyledi)
-Peki cemaatleri ve tarikatları nasıl buluyorsunuz?
-Hepimiz Allah’a kullukla vazifeliyiz, mümin Allah’ın yarattığı ile uyum içindedir ve Allah’ın takdirine boyun eğer. Tasavvuf da İslâm’ın bir parçasıdır. Benim de bir yolum var ama bu yol İslâm üstü bir şey değil, İslam’ın içinde. Henüz herkesi tanımıyorum, şu an bulunduğum üniversitede bile herkesi henüz tanımıyorum. Eğer başkalarını yargılamaya başlarsanız sıra hiç kendinize gelmez.
Bu cümleye vurulmuştum. Nefislerimiz çarpışırken; bunu mezhep, cemaat, tarikat çatışması diye adlandırmak ne kolaydı. Sonra sıra dine geliyordu.
Gösterişsiz, ak sakallı, bu uzun boylu derviş hocamız az sözle ve ihlasla tevazu konulu ders yaptı. Fotoğraf istemeye yeltenmedik, hatırlamadık bile. New York’a bekledi bizi kapı komşusu gibi, az evvel mi tanıştık? Müsaade isterken özledik, mümin müminin yurdudur.
GENÇ'ın Yazısı.