Türkiye Sevgisi İmandandır!
Merve Çetin - Rukiye Şahin
Ebubekir Kurban 1968 Kayseri doğumlu… Gazeteci, yazar, aktivist, Mavi Marmara gazilerinden… Biyografisini hiç kimse tam bilmiyor. Kendisi röportajında bile bahsetmiyor kim olduğundan. Gerçek Hayat Dergisi’nde Bekir Fuat müstearıyla söyleşileri yayınlanıyor. “Baba Adı Adem Ana Adı Havva” isimli söyleşilerini topladığı bir kitabı, bir de yakın zamanda çıkan “İsmet Saat Kaç?” isminde bir kitabı var. Onun hayatındaki en önemli iki madde; arkadaşlık ve tebessüm… Ankara’da yaşıyor fakat bu şehre bir türlü ısınamamış. Soğuk şehrin sıcak siması abimizle biraz hasbihal ettik.
Toplumumuzun belli bir kesimi sizi çok iyi tanırken, öte yandan diğer bir kesimi sizden habersiz… Kimdir Ebubekir Kurban, bunu sizden dinleyelim.
Ankara’da yaşayan bir arkadaşınızım. Maalesef Ankara’da… Maalesef diyorum çünkü on tane Ankara’yı yan yana getirsen bir Konya etmez. Soğuk şehir Ankara’da memuriyetimi tamamlamaya çalışıyorum. Ne diyeyim ki kendimle ilgili..? Ses çıkarıyorum, nefes alıyorum, sokakta dolaşıyorum…
Ankara halkı sizi ‘sokakta her gördüğü kişiyle söyleşi yapmak isteyecek kadar samimi’ buluyor. Bu samimiyetin hayatınızdaki artı ve eksilerinden biraz bahseder misiniz?
Bu yolu çok önermiyorum, fakat ben memnunum halimden. Bu tavır hayatımda farklı farklı durumları yaşamama vesile oldu. Mesela yurt dışından Türk olmak isteyen biri geliyor. Sonra söyleşi yapmam için bana getiriyorlar. Söyleşiye başlıyorum, adamın bana söylediği tek şey şu: “Karnım aç!” Daha sonra o kişi benim hayatımın bir parçası oluyor. Günlerim, haftalarım onunla geçiyor. Bu şükretmem için büyük bir sebep… Her çeşit insanla söyleşi yaptım. Fakirlerin, dilencilerin de tek bir Allah’ı var. O insanlarla konuşmanın, dertleşmenin bana Allah’ın bir lütfu olduğunu düşünüyorum.
Israrla “Türkiye sevgisi imandandır.” diyorsunuz. İdeolojik bir anlam ifade ediyor gibi görünmesine rağmen sözün içeriğinin zengin olduğu kanaatindeyiz. Ebubekir Kurban bu sözüyle ne anlatmak istiyor?
Öyle insanlarla karşılaşıyorum ki, hiçbir şeyi sevmiyor, duvar gibi, her şeye muhalif… O insanlara göre, Türkiye’de hiçbir şey iyiye gitmiyor, her şey kötüye gidiyor. Bir delikanlı düşünün, sevgilisini yeterince sevmiyor. İlk tartışmada sevgilisini terk ediyor, başka tarafa yöneldiği için. Düşünün bir insan annesini sevmiyor. Annesini sevmeyen Türkiye’yi niye sevsin? Annesini sevmeyenin Allah inancı da tartışılır. Bana göre… Türkiye bana annemi hatırlattığı için, Türkiye bana arkadaşlarımı hatırlattığı için; annemi, arkadaşlarımı çok sevdiğim için Türkiye’yi çok seviyorum. Zamandan, mekandan münezzeh insanlar mıyız biz? Halleriyle bana zamandan, mekandan münezzeh Müslüman olun, diyorlar. İnsanın doğru konuşabilmesi için bir yerde durması lazım. Bir yerde durmuşsak her yeri görürüz. Ama bir yerde durmazsak hiçbir yeri göremeyiz. Türkiye, benim yaşadığım yer, Türkiye sevgisi imandandır, dediğim yer. Türkiye bana tam olarak durduğum yeri gösteriyor. Üzülüyorum; çünkü annemizle oturup dertleşmiyoruz. Annemizin gözlerine bakmıyoruz. Onunla dedikodu yapmıyoruz, umreye gitmiyoruz. Ama ben ısrarla “Annemizi sevmek de imandandır” diyorum. Köyümüzü sevmek de imandandır, diyorum. Tıpkı Filistin’i sevmenin imandan olduğu gibi…
16 yaşında Filistinli bir çocuk eline taş almış; sevgilisine, annesine bağlı olduğu gibi o taşa bağlı o çocuk. O çocuğu daha iyi anlayabilmemiz için, Filistin’i daha çok sevebilmemiz için, o çocuğu daha çok sevebilmemiz için aynı hassasiyeti kendi ülkemize, kendi coğrafyamıza göstermemiz lazım. Başka türlü olmaz..! Başka türlü ben o çocuğu nasıl anlayabilirim? E peki Brezilya bir Müslümanın vatanı olamaz mı? diyor kimisi, Türkiye sevgisi imandandır dediğim vakit. Olabilir, Brezilya bir Müslümanın vatanı olabilir. Ancak hiçbir zaman oradan bir gönül bağı çıkmayacak. İnsan hakikati üzerine kafa yoran Fransız düşünür Baudrillard “Birinci Körfez Savaşı olmadı, çünkü insanlar harp olarak canlı yayında çocukların ölümünü seyrettiler. O savaş insanlara ölümü yaşatmadı. O savaş insanları hakikate götürmedi. Hakikate dokunmak istiyorsanız, gidin Bosna’ ya orda kan lekeleri vardır. Gidin o kan lekelerine parmağınızı batırın. O zaman hakikate dokunmuş olursunuz.” diyor. Peki bizim hakikatimiz ne olmalı, Türkiye’de yaşayan insanlar olarak..?
Bu sorunun cevabını bulmaya çalışıyorum, bunun adı milliyetçilik mi? Üstelik milliyetçi olmayacak kadar çok seviyorum bu ülkeyi. Bizim hakikatimiz Süleymaniye’den, Gesi Bağları’ndan, annemizi sevmekten geçer. Bunlar ilkel düşüncelermiş, e olsun ne yapalım, dibine kadar ilkel olalım ne olacak yani? Gesi Bağları ahiretin tarlasıdır, diyorum. “Dünya ahiretin tarlasıdır” hadisini nasıl anlayacağım? Tabi ki ülkemle irtibat kurarak. Kalbimizin Allah’la olan irtibatını önemsiyoruz da, tabi ki önemsemeliyiz, fakat ülkemizin Allah’la irtibatı söz konusu olduğunda niçin imansız kalıyoruz?! Elbette Türkiye sevgisi imandandır. Ülkemizin Allah’la irtibatını sağlayacak yollar aramalıyız. Onun için dua etmeliyiz; Filistin’i daha çok sevebilmemiz için, dünyanın başka coğrafyasında yaşayan Müslümanları daha çok sevebilmemiz için.
Son zamanlarda Ankara Taşlaması olarak da nitelendirilen ‘İsmet Saat Kaç? adında bir kitabınız çıktı. Kitapta Ankara ile ilgili her telden konu bulmak mümkün. Isınamadığınız bir şehirle ilgili kitap yazma fikri nasıl doğdu?
Arkadaşlarım var burada; onları seviyorum. Ama soğuk binalar da var; onları sevmedim, sevmiyorum. Ekmeğimiz burada. Minareler görünmüyor. Ezanlar duyuluyor mu, duyulmuyor mu tam emin değilim. Burada ısınamadığım çok şey var. İstanbul’u özlüyorum. Kitapta ironik bir dil kullandım. Zaten yazıp duruyordum, onları bir araya getirdim bir kitap oldu. Tebessüm kitabı oldu, alan herkes okudu. Okuyanlar tebessüm ettiler. Bu dünyada tebessüm etmekten başka bir amacımız var mı, onu da bilmiyorum. Tebessüm etmekten vakit bulursam bir kitap daha yazacağım :) Türkiye Sevgisi İmandandır kitabını yazmak yakışır bu saatten sonra.
Hakan Albayrak burada yaşıyor. “Dünyada nerede bir acı var; orada ben de olmalıyım.” diyor. Çok güzel adam… Onunla cennete kadar gitmek isterim. Muhsin Yazıcıoğlu burada; çok özlüyorum onu. Sevdiklerim hatırına nefes aldığımı hissediyorum. Şimdilik burada nefes alıyorum.
Ankara’da soğuk binaların arasında sıcak dostluklar kurdum, diyorsunuz. Dostlukların hatırına Ankara’ya muhabbet duyuyor musunuz?
Hakan Albayrak burada yaşıyor. “Dünyada nerede bir acı var; orada ben de olmalıyım.”diyor. Çok güzel adam… Onunla cennete kadar gitmek isterim. Muhsin Yazıcıoğlu burada; çok özlüyorum onu. Sevdiklerim hatırına nefes aldığımı hissediyorum. Şimdilik burada nefes alıyorum.
Biraz da Ankara dışına çıkalım; İstanbul’da her gördüğünüz kişiyle saat değiştirme gibi bir alışkanlığınız olduğunu öğrendik. Bu alışkanlık nasıl oluştu. Bununla ilgili yaşadıklarınızdan bir kesit alabilir miyiz?
İnsanların eşyayla aralarında yakın bağ kurduklarını görünce, daha çok yakın çevremde, en sevdiğim eşyayı paylaşmak istedim. Eşyayla aramızda bağ kurmayalım istedim. Etrafta gördüğüm herkesle saat değiştirmeye başladım. Sokakta, dolmuşta, her yerde… Bir gün dolmuşta birinin yanına oturdum. Lafı saate getirdim. Adam bana demez mi, “Abi daha geçen hafta değiştirmedik mi?” O olayla birlikte saat değiştirmeye son verdim.
Son olarak genç insanın GENÇ arkadaşlarına tavsiyesi nedir?
İnsanın yola çıkacak güzel arkadaşları olmalı. Dua niyetine geçer. Yolculuklar yapalım. Arkadaşlarımızla yaptığımız yolculuklar daha güzeldir. Sürprizler yapalım arkadaşlarımıza. Hayırlı sürprizler… ‘Karlı bir gece vakti dostu uyandırmak…’ diyor ya şair, onun gibi… Kariyere şartlanmış bir hayat yaşamayalım. Okuyalım.. Ama kitap tavsiyesi yok. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun diyelim ve bitirelim.
GENÇ'ın Yazısı.