Avustralya’dan bir konuğumuz var bu ay. Kendisi aslında bir avukat, ama bir yandan Müslüman gençlerin hayatlarını konu alan romanlar yazıyor. Bu zamana kadar yayınlanmış yedi tane kitabı var. Avustralyalı yazar Randa Abdel-Fattah ile kitapları, kitaplarındaki Türk kahramanları ve yazı hayatı ile ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

1979 yılında Sidney’de doğdum. Filistinli ve Mısırlı Müslüman bir ailenin çocuğuyum. Melbourne Üniversitesi’nde Hukuk okudum. Üniversiteden sonra uzun süre medya ve gazete üzerinden Müslümanlık ve İslamiyet ile ilgili köşe yazıları yazdım. Üniversitede okurken bir yandan bulunduğum bölgede insan hakları savunuculuğu yaptım. Filistin, Avustralyalı Müslümanlar ve kadının İslam’da anlaşılamayan statüsüyle ilgili köşe yazıları yazdım. Bunların dışında Müslüman gençleri konu alan yedi ayrı kitap yazdım. Her şeyden öte bir de iki çocuğum var.

Kitaplarınız hakkında konuşalım biraz. İlk kitabınız “Başım Bunun İçinde Büyük Görünüyor mu?” (Does My Head Look Big in this?) Türkiye’de de geniş bir okuyucu kitlesine sahip. Kitaplarınızla ilgili ne gibi eleştiriler alıyorsunuz?

Harika dönüşler alıyorum. Dünyanın her bir yanından okuyucu kitlesine sahibim ve çok güzel geri dönüşümler alıyorum. Tabii bir de okuyucularımla irtibat halinde olmayı çok seviyorum. Bu yüzden de şanslı hissediyorum kendimi.

İlk kitabınızda genç bir kızın başörtüsü hikayesini konu almıştınız. Bu tip hikayeleri yazmak için herhangi bir ön hazırlık yapıyor musunuz? Mesela Türkiye’de farklı ekolden kadın yazarlar başörtüsü ile ilgili haber yapacakları zaman, dışarıda başörtüsü takıp izlenimlerini yazıyorlar. Sizin herhangi bir çabanız oluyor mu?

Ben bunu tamamen gençlik yıllarımı baz alarak yazıyorum. Gençlik yıllarımdan bunun nasıl bir his olduğu konusunda tecrübeli olduğum için, toplum içinde neler hissedilebileceğini çok iyi biliyorum. Aslında bir yandan kitaplarımı kendi tecrübelerimle boyuyorum diyebilirim.

Mevzu başörtüsü olunca sormadan geçemeyeceğim. Avustralya’da başörtüsü ile ilgili herhangi bir sıkıntı yaşanıyor mu?

Avustralya’da da İslam karşıtı olan insanlar, özellikle kadınların giyimlerini hedef alıp onları bezdirme yoluna gitmeye çalışabiliyorlar. Yani Avustralya’da da başörtüsü, hatta topyekûn tesettür ile ilgili ciddi sıkıntılar yaşanabiliyor. Aynı zamanda tesettürlü hanımlar büyük bir ön yargı ve ayrımcılıkla karşı karşıya gelebiliyorlar.

Tekrar kitaplarınıza dönecek olursak, kitapları okuduktan sonra size “kapanmak istiyorum” şeklinde geri dönüşler yapan okuyucularınız oluyor mu?

Benim bu kitapları yazmamdaki tek amaç, okuyuculara kendilerine dürüst olmalarını hatırlatıp, hiçbir baskı yapmadan onlara her türlü kararlarını Allah ile ilişkilendirmelerini sağlamak. Ya da bunu kültürel bir beklenti içinde de söylüyor olabilirim. Bahsettiğiniz durum tamamen kişinin kendi kararıyla, kendisiyle alakalı bir durum. Bu doğrultuda tesettür ancak itibar ve gurur ile girilebilecek bir düşünce.

Son kitabınızda (Şehirde Cinsiyet Yok) kitabınızın kahramanlarından birisi Türk bir hanım. Bir Avustralyalının bakış açısıyla çok merak ediyorum bunu. Türk bir hanımı kitabınızın dört ana kahramanından biri yapma fikri nereden doğdu?

Ortaokuldayken gittiğim İslami temelli okulda çok fazla Türk arkadaşım vardı. Yani Türk kültürüne fazlasıyla aşinayım aslında. Türk arkadaşlarımla çok yakın ilişkilerimiz oldu. Aynı zamanda kız kardeşim de bir Türk ile evli. Son kitabımda da Müslüman bir genç hanımı yazmak istedim ancak o genç hanımın Arap asıllı olmasını istemiyordum. Böylece Türk bir hanımın tecrübelerini yazmamın daha doğru olacağını hissettim. Hem tanıdığım bir kültür, rahat hissedebiliyorum kendimi.

Peki Müslüman Türk hanımlarını nasıl görüyorsunuz?

Tüm toplumlarda olduğu gibi çok zengin ve çeşitli kişilikler ve hayat tecrübeleri var. Gönülden derin saygı duyduğum çok güçlü, hayret verici ve prensipli Türk dostlarım var. Bu durumdan çok memnunum.

Farklı bir gözle kendimize bakabilmek çok hoş oldu. Çok teşekkür ederim röportaj için.

Ben teşekkür ederim.


Hatice Sarı Tan'ın Yazısı.