Ayvaz Dede`nin Rüyası
Günümüzde Balkan coğrafyasını göz önüne getirecek olursak kanaatimce Bosna Hersek dikkatleri üzerine çekebilecek önemli noktalardan biridir. 21. yüzyıla girmeden kısa bir zaman önce yaşadığı büyük savaş akabinde Yugoslavya’nın dağılmasıyla müstakil bir devlet olması, bu küçük ülkeyi hafızalara yerleştirmiştir.
Bu yaşadıklarına rağmen Bosna’yı tarihin gündemine yerleştiren, Osmanlı topraklarına katıldığı 1463 yılından günümüze kadar uzanan dönemdir. Çoğunluğun şu düşünceye katılacağını umarım ki: Bosna asıl ruhunu bu olaydan sonra kazanmıştır ve bu güç sayesinde benliğini sürdürmektedir. Bu tarihten sonra Müslümanlaşmaya başlayan Bosna toprakları ayrıca devletin bu bölgede yaptığı çalışmalardan etkilenerek yeni bir kültürel oluşum içerisine girer. Osmanlı ile beraber gelip bu topraklara yerleşen Akhisarlı Ayvaz Dede bu dönemin en etkin şahsiyetlerinden birisidir. Bir derviş olan Ayvaz Dede, kısa sürede halkın sevgisini kazanmış, Bosna’nın İslamlaşmasına katkıda bulunarak Bosna’yı Balkanların dışında Avrupa kıtasında İslam’ın kalesi olmasını sağlayarak çok önemli bir vazifeyi tamamlamıştır. Bu sebeple Dede, bölgenin Yunus Emre’si-Dede Korkud’u gibi güzel yakıştırmalara mazhar olmuştur.
Bu hizmetlerinden ötürü Bosna halkı bu derviş adama, öldükten sonra da muhabbetini sürdürmüş ve onun adına şenlikler düzenleyerek bir anlamda vefa borcunu ödemeye çalışmıştır. Yugoslavya zamanında bu şenlikler sürdürülememiş olsa da 2006 yılından itibaren yeniden tertip edilmeye başlanmıştır.
Geçtiğimiz haziran ayında ise Boşnak tarihçi Prof. Dr. Enver İmamoviç “ Ayvaz Dede’nin Rüyaları” adlı yeni eseriyle Ayvaz Dede’yi romanlaştırmıştır. Prusac kasabasındaki şenliklerde tanıtılan roman, gelecek Nisan ayında Değişim Yayınevi tarafından Türkçe olarak yayınlanmayı bekliyor. Bu sayede ismi sadece adı geçen şenlikte duyulan Ayvaz Dede, okuyucunun gözünde daha ayrıntılı şekilde tanınabilecek. Yıllar yılı unutulmaya terkedilmiş, ilgisiz bırakılmış bu gibi değerlere sahip çıkmak, her bireyin başlıca ödevidir. Kendi rüyalarımızı, böyle manevi şahsiyetlerin rüyalarıyla karşılaştırmaya tabi tutmak gerekiyor.
M. Sait Aktaş'ın Yazısı.