Obama’nın Netanyahu’dan hiç haz etmediği varsayımından yola çıkılarak Obama’yı ikinci kez Beyaz Saray’a gönderen ABD seçimlerinin mağlupları arasında Netanyahu da gösterilmişti. Obama’nın ikinci başkanlık döneminde, başta Ortadoğu olmak üzere dış politikasında çok farklı bir siyaset izleyeceği bu bağlamda İsrail’i çok daha zor günler beklediği zikredilmişti kimi çevrelerce.

Obama, İsrail’in son Gazze saldırısını “İsrail’in kendini savunması” diye meşrulaştırarak Amerika’nın dış politikasında büyük değişiklikler bekleyenleri daha seçilmesinin üzerinden haftalar geçmeden yanılttı. Çok çabuk uyanıldı bu hüsnü zanlarla örülmüş hayalden.

Evet, Obama ile Netanyahu arasında bir limonilik var ama bu Amerika’nın artık İsrail’i gözleyip kollamayacağı anlamına gelmiyor. Çünkü Obama bugün ikinci kez Beyaz Saray’da oturuyorsa bunda Amerikalı Yahudilerin yüzde 70’inin desteklemiş olmasının büyük payı var. Ayrıca, Obama’nın dış politikasını İsrail ile içli dışlı isimlere teslim edeceği beklentilerini de bir kenara not edelim. Dolayısıyla kimse Amerika’nın Ortadoğu politikasında bir değişiklik beklemesin. Radikal bir değişikliğin olması için öncelikle Amerikan halkının Ortadoğu algısının değiştirilmesi lazım. Yahudi lobisi, elindeki güçlü argümanları muhafaza ettiği sürece bu bir hayli zor gözükmektedir. Bakın, insanın tüylerini diken eden onca vahşetine, onca hukuksuzluğuna rağmen Amerika halkının %57’si hâlâ İsrail’i bu vahşetinde mazur görüyor. Bu ırkçı devleti haklı buluyor. Bu izahı zor tablo nasıl oluşuyor? İşte sözünü ettiğimiz Yahudi lobisinin elindeki argümanlarla oluyor. Amerika medyası, siyaseti ve ekonomisi üzerindeki Yahudi hegemonyası ile oluyor. Bu hegemonya sürdüğü müddetçe ABD yönetimleri, şımarık bir çocuk gibi her şeye rağmen İsrail’in sırtını sıvazlamaya devam edecektir.


Beytullah Demircioğlu'ın Yazısı.