Eserimiz
Bu ay yazısı AYIN YAZISI seçilenler: Seher Büşra Gürel, Mine Taşdemir ve Merve Erdoğan... Tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyor ve bekliyoruz.
Yazı Hakkında Metin Karabaşoğlu`nun Yorumu: Ebru sanatıyla hayatımız arasında kurduğun manevî ilişki, ziyadesiyle dikkate değer, ziyadesiyle anlamlı. Yazının son paragrafı biraz uzatılmış, son birkaç cümle gerekmediği halde yazıya eklenmiş kanaatindeyim; ama yazının taşıdığı anlatım ve anlam bütünlüğü, bence yazını ‘ayın yazısı’ olarak seçmeye bizi mecbur kılıyor. Yolun açık olsun; gayretle devam…
Seher Büşra Gürel`nın yazısı:
Hayat her birimiz için farklı anlamlara geliyor.. Herkes için farklı şeyler ifade ediyor yaşamak.. Kimimiz kariyerimiz için, kimimiz eşimiz çocuğumuz için, kimimiz anne-babamız için, kimimiz de kendimiz için yaşıyoruz.. Her ne kadar kabullenmek istemesek de, yaşama gayemizin büyük bölümünü bu gibi şeyler oluşturuyor.. Bazılarımız bir hayli ilerleme kat ediyor dünyaya geliş gayemizi idrak etme konusunda.. Mevla’mızın bahtiyar kullarından oluyor tabii bu müminler..
Ömrümüz devam ettiği müddetçe her yeni gün doğan güneşi görüyoruz.. Gece olunca ay çıkıyor gökyüzünde.. Sonbahar geldiğinde rüzgar daha bir soğuk esmeye başlıyor.. Hissediyoruz havadaki değişikliği.. Yaz aylarında güneş daha çok ısıtıyor.. Hepsi bir ahenk içinde.. Tüm bunlar, ibret alanlara kafi gelecek bir cevap aslında dünyada oluş gayemiz hakkında.. Biz bu dünyada ahenk oluşturmaya geldik, bir düzen oluşturmaya.. Rabbimizin istediği düzeni.. Eşyanın zikri düzenidir buyurmuşken büyükler, biz de o düzende bir çakıl taşı olmaya geldik.. Mevla düzenli bir oda istiyor bizden, düzenli bir ev, düzenli bir iş hayatı, düzenli bir ibadet hayatı, düzenli bir iç alem istiyor..
Aslında hepimiz birer ebru sanatçısı gibiyiz.. Bizlere bahşedilen hayat da ebru için kullanılan su.. Sorumluluklarımız, sevdiklerimiz yani hayatımızı oluşturan her şey de ebru boyalarını oluşturuyor.. Sevgilerimiz de..
Ebru sanatında kullanılan suyun temiz olması gerekiyor.. Klorlu su olmaz, kaynak suyu olması zaruri.. Suyun içine kerajin denen bir malzeme katılıyor.. Çünkü su tek başına boyaları yüzeyde tutamaz.. Kerajini suya katmazsak boyalar suyun dibine çöker ve sanat hayatımız başlamadan biter.. Kerajini suya kattığımızda mikser yardımıyla karıştırırız.. Sonra ince bir tülbent yardımıyla süzeriz ve suyu tortulardan arındırırız.. Tıpkı günahlardan tövbeyle arındığımız gibi.. Bu işlemi üç-dört defa tekrarlarız ve su istediğimiz kıvama gelir..
İşte bize verilen hayat da tertemiz veriliyor.. Onu kararlarımızla biz şekillendiriyoruz.. Yaşımız ilerledikçe, hayata atıldıkça başımıza gelen imtihanları hakkıyla geçebilmek için bazı vesileler gerekiyor.. Namaz gibi, zikir gibi, tövbe gibi.. Bunları yerleştirirsek gönlümüze ve hayatımıza, suyun kerajinle karışması sonucu boyaları yüzeyde tutabildiği gibi, biz de imtihanları kaldırıp geçer notla geçeriz kulluk sınavından.. Teslimiyet, tevekkül, hale rıza da eklenince karakterimize, şüphe yok ki kulluğumuz taçlanacak..
Gelelim boyalara.. Boyalar, içine koyduğumuz öd sayesinde suyun üzerinde açılıyor, yer kaplıyor.. Her renk boyanın açılma seviyesi farklı oluyor.. O yüzden en az açılan boyaları en alta atıyoruz fırça yardımıyla serperek.. Ki daha güzel açılabilsinler.. Sırayla az açılandan çok açılana doğru atmalıyız birbiriyle yakışan renkleri..
Hayatımız da öyle değil mi? Her şeyi bir önem sırasına koymalıyız.. Yanlış sıralama yaparsak, yada yanlış yerleştirirsek bir şeyleri bizi büyük zararlara uğratabilir. Eğer rengi yanlış atarsak suya, gazete yardımıyla hatalı yeri alabiliriz ki bu da bir daha yapmamak üzere niyetlendiğimiz nasuh tövbesiyle yaptığımız pişmanlığa benzer.. Renkleri sırasıyla attıktan sonra istediğimiz deseni verebiliriz.. % 99 güzel olacaktır.. Çünkü temeli güzel attık.. tıpkı dinimizin gereği gibi.. Evet namaza gereken itibarı gösterirsek, dinimizin direğini sağlam atarsak namaz bizim kötü olmamıza fırsat vermeyecek. Çünkü Cenab-ı Hak ’Namaz kötülükten alıkoyar’ buyurmuştur..
Sıra geldi boyaları sudan kağıda geçirmeye.. Her ne kadar önemli değilmiş gibi gözükse de iş burada bitiyor.. Suda güzel olsa da eserimiz, kağıdı yanlış koyarsak baloncuk oluşabilir ve emeğimiz heba olur.. Yada teknenin yani ebruyu icra ettiğimiz dikdörtgen tepsi şeklindeki kabın kenar duvarlarını güzelce temizlemezsek, kağıdı çekerken duvardaki boyalar kağıda bulaşabilir.. Son hamle çok önemli anlayacağınız.. Son nefes misali..
Kağıda da güzelce aktarabilirsek işte o zaman başarılı olduk demektir.. Çünkü toz bile düşse suya, o bile belli olacaktır kağıtta.. Biz de içimizdeki kötü hasletleri temizlemezsek, arınmaya çalışmazsak son nefesimiz tehlikede.. Örneğin Kuran-ı Kerim’i okumak sünnet, dinlemek farzdır.. Dinleyen daha önemli iş yapmış olur, farzı yerine getirir.. Bu sebepledir ki büyükler ‘Kuran-ı Kerim okunurken dinlememek imansız ölmeye sebeptir’ diyerek bizleri ikaz etmişlerdir..
İnsanlar genellikle ‘ Bu dünyaya neden geldim?’ sorusunu sorarlar, -cevabı o kadar açık olduğu halde-. ‘neden öleceği sorusunu soranı görmedim kimseye.. Onun cevabı da açık aslında.. Hayat isimli eserimizi ne derece düzgün icra ettik, renkleri uyumlu kullanabildik mi, suyumuzu arıtabildik mi, temeli sağlam atabildik mi, sıralamayı doğru yapabildik mi bunu görmek ve karşılığını almak için ölüyoruz.. Çünkü güzel tabloların karşılığı olan mükafatlar bu dünyada yok, ancak cennette.. Tahayyül dahi edemeyeceğimiz cennet nimetleri, dahası Cemalullah la şereflenebilmek için ölüyoruz.. O zaman iyi ki ölüm var diyebiliriz.. Necip Fazıl’ın yüreğiyle; Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber.. Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber!..
Metin Karabaşoğlu'ın Yazısı.