Sahabe, Peygamberimize ‘Allah’ın en çok sevdiği amel’i sorduklarında Efendimiz (sav), ‘vakti gelince kılınan namaz’ buyuruyor. Öyleyse kıymeti böylesine tescillenmiş ve bütün ibadetlerin özünü bünyesinde toplayarak bizi günde beş defa Rabbimizle buluşturan namaz, nasıl olur da gündelik yolculuklarımıza sekte vurup, bizi yolumuzdan alıkoyabilir…

Sabah namazı vakti... Karayolunda ilerleyen otobüsteki yolculardan biri kıpır kıpır, yerinde duramıyor. Tam o sırada yanından geçmekte olan muavine, sabah namazı vaktinin girdiğini, en yakın dinlenme tesisinde kısa bir mola vermenin mümkün olup olmayacağını soruyor. Muavin bir müddet kem küm ettikten sonra, ‘Kaptana sorayım ben bi’ diyerek oradan ayrılıyor ve bir daha yolcunun yanına uğramıyor.

Bir taraftan saatine, bir taraftan aydınlanmak üzere olan havaya bakan yolcu, muavinin, kendine bir geri dönüş yapmaması üzerine çareyi, kaptanın yanına bizzat gitmekte buluyor. Kaptana; namaz kılmak istediğini, yakınlarda mola verilebilecek bir tesisin olup olmadığını sorduğunda ondan aldığı cevap, namazını daha sonra kaza etmesi yönünde oluyor. Yolcu, kendisinin ilahiyat mezunu olduğunu, o anki şartlar altında namazın kaza edilecek bir tarafının olmadığını anlatırken, mesele diğer yolcuların da katılımıyla giderek büyüyor. Koca otobüste, hem de bir İslam beldesinde yol almakta olan bir otobüste ibadetini yetiştirmek isteyen bir yolcu tek başına, 4 rekâtlık bir namazı kılabilmenin mücadelesini veriyor… Son zamanlarda medyada ‘iş yerinde namaz’ ve ‘AVM’lerde mescit’ konusu çok defa gündeme getirildi ve hatta bunlardan bazılarında olumlu neticeler de elde edildi ancak yolculukta -özellikle otobüs yolculuğunda- namaz mevzusuna dikkat çekildiğine şahsen ben hiç rastlamadım. Oysa canımızı ve malımızı rahatlıkla emanet ettiğimiz bir otobüs şirketine yakışan, yolcularına ibadetlerinde de aynı rahatlığı yaşatması değil midir?

Namaz için durmaktan imtina eden kaptanlar, bu davranışlarını yolculuk süresine olan titizliklerine bağlıyor. Ancak kimi zaman verdikleri keyfi sigara molaları ve bu molalar esnasında namazlarını kılmak isteyen yolcuları orada, yarı yolda bırakmakla tehdit etmelerini neyle açıklıyorlar, merak ediyorum. Yemek yemek, ihtiyaç gidermek yahut sigara içebilmek için ara vermek elzem iken, neden namazlarını kılmak isteyen yolculara imkan sağlamak yerine kaza etmeleri telkin ediliyor…

Sahabe, Peygamberimize ‘Allah’ın en çok sevdiği amel’i sorduklarında Efendimiz (sav), ‘vakti gelince kılınan namaz’ buyuruyor. Öyleyse kıymeti böylesine tescillenmiş ve bütün ibadetlerin özünü bünyesinde toplayarak bizi günde beş defa Rabbimizle buluşturan namaz, nasıl olur da gündelik yolculuklarımıza sekte vurup, bizi yolumuzdan alıkoyabilir… Esasında namazın, seyahatimizin yegâne sigortası olduğuna inanmamız gerekirken, namaz kılan yolcuları dinlenme tesislerinde, terminallerde öylece bırakıvermek de neyin nesi Allah aşkına!

Hayır, otobüs şoförlerini karalayan bir yazı yazmak değil niyetim. Aksine molaları, özellikle namaz vakitlerine denk getirip ‘Haydi, namazlarımızı kılalım da güzel güzel yolumuza gidelim’ sözleriyle yolcuların gönüllerini hoş eden kaptanların varlığından da haberdarım. Ancak bu kadirşinas insanların sayılarının çokluğu konusunda ciddi endişelerim var maalesef.

Gelelim girişte anlattığımız hadisenin sonuna... Hem kaptanın hem de otobüsteki yolcuların büyük çoğunluğunun tepkisiyle karşı karşıya kalan kahramanımız, yaptığı uzun pazarlıklar neticesinde, namaz vaktinin geçmesine az bir süre kala, yol üstündeki bir tesiste otobüsü durdurmayı başarıyor. Otobüsten alelacele inip de abdest almak üzere mescide doğru yönelirken bir de ne görsün? Az evvel otobüste kaptan ve bazı yolcularla tartışıp dururken gıkı çıkmayan cânım Müslümanlar… Pıtır pıtır bizimkinin peşi sıra geliyorlar…


Zeynep Şahin'ın Yazısı.