Zaman zaman Kur’an’ı Kerim’i hem seven hem de ciddi bir şekilde gündeme alan sevdiğim bir abiyle görüşürüm. Son buluşmamızda çeşitli konular üzerinde konuşurken Neml Sûresi’nde yer alan iki konuyu örnek verdi. Birincisi şöyle:

Süleyman Peygamber ordusuyla birlikte karınca vadisinden geçerken bir şey oluyor: Karıncaların başı (dişi bir karınca) “yuvalarınıza girin, Süleyman’ın ordusu sizi fark etmeden ezebilir” diyor diğer karıncalara.

İlk olay bu. Bunu bir yere not edin, şimdi de ikinci olayı anlatayım:

Sebe Melikesi ile Süleyman Peygamber arasında yaşanan diplomatik ilişkileri gözünüzün önüne getirin. Süleyman Peygamber teslimiyete davet ediyor Sebe Melikesi’ni. “Sizce ne yapalım?” diyor Sebe Melikesi, vezirlerine… Onlar da “biz savaş erbabıyız, güçlüyüz ve kuvvetliyiz, lakin hüküm senindir” şeklinde cevap veriyorlar. Bunun üzerine Sebe Melikesi şöyle diyor: “Hükümdarlar bir şehre girerse oranın azizlerini rezil ederler, altını üstüne getirirler… Onlar da böyle yapacaklar. Ben en iyisi onlara bir hediye göndereyim, bakalım ne yapacaklar.” Ve daha sonra mâlum olaylar gelişiyor, neticede Sebe Melikesi Süleyman Peygamberin Rabbine, yani Allah’a teslim oluyor…

İşte bu iki olay Kur’an’ı Kerim’de aynı yaprak üzerinde yer alıyor. Yani arka arkaya sayfalarda. “Buradan sence ne çıkar?” diye sordu sevgili abim. Sustum, cevabı bekledim. Cevap gerçekten de çok manidardı. Şu minvalde bir yorumda bulundu:

“Dikkat edersen, önce dişi bir karıncayı sonra da bir kadın idareciyi örnek olarak gösteriyor Allah. Yani “kadından ne olur ki, kadın idareden ne anlar” zihniyetine karşı iki önemli reddiye var. Dirayetli bir kadının ülkeyi yok olmaktan kurtardığını görüyoruz. Dişi karınca ise yaptığı uyarı ile diğer karıncaların telef olmasına mani oluyor. Demek ki dirayetli “kadın idareciler” oldu, yine olabilir, olacaktır da. Kadını hor gören, küçük düşüren anlayışa karşı Kur’an’ın mesajı net…”


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.