Gittiğimiz her yerde Türkiye’den gelmenin farkını yaşadık. Oradaki insanlar, buradakilerin aksine Türkiye’yi Osmanlı’nın devamı olarak görüyorlar. Bu yüzden orada yaşayan Müslümanlar Türkiye’den tarihte olduğu gibi o toprakları sahiplenip yardım etmesini istiyorlar.

Avrupa’nın Bulgaristan’dan başlayıp Avusturya dolaylarına kadar uzanan Bosna, Arnavutluk, Sırbistan’ı da içine alan bölgesine “Balkanlar” deniyor. Adı üstünde “Bal” ve “Kan”ın beraber olduğu coğrafya… Yani hem doğasıyla ve tarihiyle cenneti andıran topraklar hem de savaş izlerinin, çatışmanın ve gerginliklerin çok bol olduğu bir bölge.

İşte bu coğrafyayı iki haftalığına gezip görmek nasip oldu. Neler gördüm derseniz, Makedonya’da; nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu halde 2. sınıf insan muamelesi gören Müslümanlar, Arnavutluk’ta; diktatör Enver Hoca’nın yıktığı camiler, Bosna’da; binalarda savaştan kalma kurşun delikleri, Kosova’da Vatikan’ın beslediği misyoner dernekleri…

Fakat bunlar tablonun sadece bir yanı… Diğer taraftaysa ellerine cüzlerini almış camiye koşan çocuklar, yeni açılan, restore edilen camiler ve yeni yeni filizlenmeye başlayan dini faaliyetler..

Osmanlı bu topraklardan gideli 100 acılı ve sıkıntılı sene geçmiş ama zaman izlerini silmeye yetmemiş. Aksine Balkan coğrafyasında hâlâ capcanlı ayakta duran bir Osmanlı var. Onlarcasının yıkılmış olmasına rağmen çeşmesi, köprüsü, çarşısı, camisi, saat kulesi Osmanlı’nın burada 500 yıl hüküm sürdüğünü bas bas bağırıyordu. Bu toprakların her şehrinde en az bir Osmanlı eseri var. Birden çoğu da yıkılmış… Osmanlı olmasaydı biz Müslüman değildik sözlerini kim bilir kaç kişiden duyduk. Oradaki insanlar İstanbul’u hâlâ kendi başkentleri gibi seviyorlar. Hatta Sırbistan’ın Novi Pazar(Sancak) bölgesinde yol sormak için konuştuğumuz çocukların İstanbul’dan geldiğimizi öğrendiklerinde yaşadıkları heyecan görülmeye değerdi. Her biri yolu kendisi anlatmak için bağrışırken çareyi birsini arabaya almakta bulduk. Hayallerde hâlâ Payitaht’ın ayrıcalığına sahip İstanbul… Birçoğu bir gün Türkiye’ye gelmek için Türkçe öğreniyorlar.

Gittiğimiz her yerde Türkiye’den gelmenin farkını yaşadık. Oradaki insanlar, buradakilerin aksine Türkiye’yi Osmanlı’nın devamı olarak görüyorlar. Bu yüzden orada yaşayan Müslümanlar Türkiye’den tarihte olduğu gibi o toprakları sahiplenip yardım etmesini istiyorlar. Bunu düşününce Saraybosna’nın Osmanlı yapısı “Başçarşı”sında arkadaşımız fotoğraf çekmek için izin istediğinde “Türkseniz tabiî ki çekebilirsiniz.” cevabını almak şaşırtıcı olmuyor. Yine Bosna’nın bir Hırvat şehrinde garip kalmış bir caminin derneğini yalnız başına ayakta tutmaya çalışan Hüseyin Amca bize kendi misafiri gibi davranıp sofralar kurdu ve kalacak yer verdi.

Atalarımızın bu topraklarda yüzyıllarca dalgalandırdığı İslam bayrağı, komünist rejimler, diktatörler ve savaşlar altında yıllarca ezildikten sonra şimdi Türkiye tarafından tekrar ayağa kaldırılıyor. Yıkılmış ve kapatılmış onlarca Osmanlı camisinin yerine yenileri açılıyor. Üstelik bu camiler halkın büyük teveccühüne mazhar oluyor.


GENÇ'ın Yazısı.