Dağıtmazsanız Dağılırsınız!
Gün geçtikçe üzerimizde biriken ve gitgide sırtımızdaki ağırlığı çekilip kaldırılmaz olan onca görev, hizmet ve iş, başkalarıyla paylaşılmadıkça, vazife olarak dağıtılmadıkça, bizi daha büyük, daha profesyonel ve maddi-manevi anlamda, kısa zamanda çok fazla gelir elde ettirecek çalışmalardan alıkoyuyor.
Can Bartu’yu tanırsınız; ya da, nasıl tanımazsınız? Hani şu 60’lı yılların başında İtalya’ya transfer olan ve toplam 6 sene, Fiorentina, Venezia ve Lazio’da forma giyip, Çizme halkının sevgisini kazanan, hem futbol, hem de basketbolcu, şık giyiminden dolayı taraftarların kendisine “Sinyor Bartu” dediği milli futbolcumuzdan söz ediyorum..
Bir İtalyan gazeteci, Can Bartu’nun forma giydiği bir maçı kendi köşesinde analiz ederken, şöyle bir üzüntüsünü dile getiriyor:”Maçın bir anında baktım, taca çıkmış topa yönelen kişi, atacağı veya attıracağı gollerle, oynadığı takımı galibiyete taşıyacak yegane oyuncu olan Sinyor Bartu! Kendi kendime söylendim; sen bir gol adamısın, gole dönük oynamalısın.. Sana mı düştü taç atışı yapmak? Sen koş, taçtan geleni al, git gol at, gol attır… Sonra etrafına bir baktım ve dedim ki, demek ki ona düşmüş...”
Lokomotif olma vasıflarını üzerinde tam donanımıyla taşıyıp da, çoğu zaman mecburen, vagonlukta takılı kalmış olanlar için veya daha üst dÜzey işler yapabilecek kapasitesi olduğu halde, yine çoğu zaman mecburen küçük ve tabiri caizse ıvır zıvır işlerle uğraşmak durumunda kalanlar için, babamın defalarca anlattığı ve benim de her defasında keyifle dinlediğim bir hatıradır bu.
Gün geçtikçe üzerimizde biriken ve gitgide sırtımızdaki ağırlığı çekilip kaldırılmaz olan onca görev, hizmet ve iş, başkalarıyla paylaşılmadıkça, vazife olarak dağıtılmadıkça, bizi daha büyük, daha profesyonel ve maddi-manevi anlamda, kısa zamanda çok fazla gelir elde ettirecek çalışmalardan alıkoyuyor.
Bir bakıma, “O işi bana bırak!” yükümlülüğü bilincindeki eleman temini çalışmalarına hat safhada ihtiyaç duyuyoruz.
Küçük çaplı kırtasiye işlerinden tutun da, 500-1000 kişilik program organizasyonlarına kadar geniş bir yelpazenin her işten sorumlu tek adamı olmak kadar hizmet içi bir felaket var mı bilemiyorum..
Geçen yıl seminerlerinden faydalandığımız bir Akademisyen hocamız, “-Dağıtmazsanız, dağılırsınız.” demişti.
Hakikaten, kendisini zihnimizden şiddetle uzak tutmamız gereken “güvensizlik” kavramından arındıkça, işleri kendisine devrettiğimiz kişilerin kısa zamanda geçecek acemiliklerinden sonra, aynı işi bizden daha iyi yapıyor olduklarını görmek, bizleri hiç şaşırtmamalı.
Âdab kitabında, birden fazla yolun takip edilip edilemeyeceği bahsindeki “Bir yere giden her yere gitmiş gibidir; her yere giden, hiçbir yere gitmemiş gibidir.” ifadeleri, hizmet faaliyetlerindeki paylaşılmamış görevler sonucu ortaya çıkan yoğunluğun olumsuz sonuçlar doğurabileceği bahsi üzerine cuk diye oturur.
Bir bakıma, her ne konumda olunursa olunsun, ortaya konulan iş ve hizmetlerde veya yeni başlanan bir görevde, muhakkak yanımıza bir yedek hazırlamak zaruretimiz vardır.
Bizim olmadığımız yerde, bizim kontrolümüz altındaki işlerde tıkanıklık, işlevsizlik oluyorsa, “asistan temini” konusundaki niyetsizliğimiz ve yetersizliğimizin vebali de büyük olacaktır.
Bir bakıma, bu vakte kadar bizim işlerimizi seyirle meşgul, hizmet adamlığına yatkın kişilere kontrollü olarak yetkiler vermek, onları çeşitli hizmetlerle ilgili görevli kılıp onurlandırmak, çok yakın bir zamanda, muhabbet, teslimiyet ve samimiyet mayasıyla yoğrulmuş kardeşlik ve arkadaşlık ortamında, “O işi bana bırak! Adamlığı” konusundaki çok önemli eksikliğimizi ortadan kaldıracak sonuçlar doğuracaktır.
Nihayetinde, belirli deneyim ve aşamalardan geçmiş hizmet görevlileri, artık bu harmanda tecrübe kazanınca, daha kısa zamanda, daha az enerji ve imkanla, daha fazla işi ortaya çıkarabilecek yeterliliğe erişmişlerdir. İş ki, kendi çevresinde, gözüne kestirdiklerine, üzerindeki ağırlıkları pay edebilsin..
Bizim olmadığımız yerde, bizden birinin olması ve “iş”in aksamadan yürümesi kadar, insanlığa faydalı çok az şey vardır.
Halit Yasir Özoğul'ın Yazısı.