Eshabil Yıldız/Genç Haber Merkezi

14 Aralık 2012 tarihinde Kahramanmaraş Necip Fazıl Kültür Merkezinde, Saçaklızade Düşünce ve Kültür Topluluğu tarafından organize edilerek sevenleri ile buluşturulan Yazar Yusuf Kaplan, hayata dair, yaşamaya dair, var olmaya dair, mütevazı, deruni aynı zamanda gönül penceresinden bir konuşma yaptı. İşte konuştuğu, dertlendiği, sancısını çektiği konular...
 
Dünyaya Söyleyecek Sözün Var Mı?
 
Bu dünyaya söyleyecek bir sözün yoksa bu dünyada yaşamaya hakkın yoktur. Senin kendi hayallerin, rüyaların yoksa başkalarının hayallerini düşünüyor ve başkalarının rüyalarını görüyorsun demektir. Dünyanın ihtiyaç hissettiği tek bir şey var oda biziz. Fakat içinde bulunduğumuz zaman bir medeniyet krizi yaşıyor ve bizi o krize sürüklediler.
 
Biz kimiz? Burası neresi sor kendine? Dün tarih buradaydı, yarında tarih burada olabilir ama tarih bugün burada değil. Tarihin dün burada olması Osmanlının bu coğrafya da olmasındandır. Son üç yüz yıla kadar tarih burada yazılıyordu. Bugün Amerika ve Avrupa bu kıtalarda var olmaya çalışıyor. Bunlar varlıklarını bizim yok oluşumuza borçlular. Bu topraklar çok önemli klasik sömürgeciliği bitirdiler artık her yerden fakir bir coğrafya bırakarak çekildikler; Fakat bu topraklardan çekilmiyorlar, çekilirlerse yok olacaklar. Bize bırakılan o misak-ı milli sınırları sömürgeden arta kalan topraklardır.
 
Filistinliler İnsanlığın Onurunu Kurtarıyor
 
Filistin de zulüm var, saldırı var sanmayın ki sadece Filistin’e saldırı gerçekleştiriyorlar, orada insanlığa yapılan bir saldırı var. Aslında Filistinliler kendilerini değil insanlığın onurunu kurtarıyorlar. O mücadele destansı bir şahlanıştır.
 
Roma askeri zorbalık düzenidir oda eşittir Amerika düzeni. Pax otomana sulh’a dayalı düzendir. Osmanlının düzeni budur. Dünya bugün Osmanlının bitirmesini yaşıyor. Osmanlının sınırları sıkıştırılmış bir Türkiye sınırı değildir. 
 
Osmanlının sınırları güneyde Yemen, kuzeyde Kırım Batıda Balkanlar, Doğuda Hazara kadar uzanır. O açıdan Türkiye sıkıştırılmış bir coğrafyadır. Osmanlı bir fiil çöktü ancak bir kuvvet yaşıyor. Amerika bir fiil yaşıyor bir kuvvet çökmüş durumda.
 
Cumhuriyet tarihinin en önemli Dış işleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’dur. Ancak ne yazık ki bu ülkenin çocukları hala yüksek politikaya hâkim değil. Yüksek politika, İstanbul dukalarının elinde. Biz millet olarak çıkara dayalı değil ahlaka, güvene, sözleşmeye dayalı politika izliyoruz. Ondan dolayı birkaç yıl önce Suriye ye gittiğimizde bizim Türkiye’den geldiğimizi anlayınca restoranda bulunanlar ayağa kalkarak bir dakika saygı duruşunda durdular işte bu Osmanlının mirasına saygı duruşu adaletine saygı duruşudur.
 
 
 
Cinayetler Artık Sessizce İşleniyor:
 
Bu zamana kadar televizyonlarda yapılan cinayetler hiçbir şekilde yapılmamıştır. Şam’da öyle bir hakaret vardır ki ‘’Ananı Türk televizyonunda gördüm’’ işte en büyük cinayet. Hayâyı, edebi yitirdik.
 
İstanbul fethedildi, acaba bir soralım Fatih gemileri neden karadan yürüttü? Fatih surları toplarla dövseydi binlerce masum insan ölecekti. Şeyhülislam buna fetva vermiyordu. Tarihte böyle bir şey yok. Müslüman olmayan başka insanlara zarar vermemek için karadan yürütüldü o gemiler. Amerika’nın ise insanlık adına dünyaya vereceği hiç bir şey yok. Biz 13.yy.da krizi böyle atlattık.
 
Akdeniz Müslüman gölü iken medeniyet krizinin ikincisini yaşadık. Bağdat çöktü, Kurtuba düştü öyle derinlikli bir kriz ki İslam tarih sahnesinden çekilme noktasına geldi. Biz bu krizi Horasan erleriyle atlattık, Osmanlı’nın ektiği tohumlarla atlattık. İslam tarih sahnesinden çekilirse Müslümanlar perişan olacaktı ki.
 
Osmanlı bu krizi Akidevi anlamda İslam dünyasıyla ilk defa bütünleşerek, İslam dünyası ilk defa ehlisünnet omurgasında birleştirerek ve Sömürgeci anlayıştan uzaklaşarak atlattı. Osmanlı varlığını bu üç kaideye borçlu. Osmanlı Bosna’yı fethederken Hıristiyanların dinlerine dokunma, tabiata zarar verme, hayvanlara zarar verme şeklinde ferman yayınlamıştır.  Ancak Amerika Avrupa dünyanın en zengin kıtası olan Afrika’yı sömürerek en fakir, perişan ülkesi durumuna sokmuştur.
 
Amerika Keşfedilmiş!
 
1492 Amerika’nın keşfi sanki Amerika keşfolunmadan orada başka ırklar yaşamıyordu. Bu tarih aynı zamanda İspanya’nın ve Portekiz’in Müslümanlara mezar olmasıdır. İspanyada bulunduğumuz bir sırada karnaval kutlamaları vardı, bizim arkadaşlarımızda fotoğraf çektiriyorlardı. Nereden gelip nereye gittiğimizi bilmeden yaşıyoruz. Endülüs’de yok oluşumuzu bilmeden karnavala katılıyorsun yazık bize… Avrupalı öğrenciler Kurtuba’ya girdiklerinde burası cennet diyorlardı. Bizim için ise geçici bir mekân. Hayatta adil hakkaniyetli bir düzen kurduğun zaman ideal dünya düzeni ortaya çıkar. İşte Endülüs zirveyi yakalamaktır.
 
‘’İstanbul Kâinatın Merkezi’’
 
Ancak Fatih Ayasofya’nın karşısına cami yapmıyor. Çünkü biliyor ki bir Müslüman a yakışmaz zırvalar. Biz iyi ki emperyalist değiliz. "İbn-i Arabî, İbn-i Sina, Bediüzzaman şu sözü söylemişlerdi. İyilik varlıktadır. Kötülük ise yokluktadır." Siz başka âleme müdahale edemezsiniz durduğunuz yer baktığınız şeyi belirler. Yukarıda duruyorsa aşağıya baktığında ne görüyorsun sor kendine Fatih İstanbul’u fethettiğinde Ayasofya’nın karşısına camii diktirmemiştir. Biz başkalarının hayalleriyle kültürüyle yaşıyoruz.  Ödünç akıllarla yaşıyoruz. İbni Arabî ile Dekart’tı karşılaştırmak aşağılık kompleksindendir. Kendimiz değiliz başkasıyız demektir. Dünya ya Müslüman’ca bakamıyoruz. Sekilerleşme, yozlaşma, hırsızlık, bunun hepsini biz yapıyoruz. Bunu biz yapıyoruz kul hakkı yiyoruz. İmtihanı kaybettik. Hayatta tek söz ahlaktır. Akif’i şiirleri var etmez ahlakı var eder. Akif bir ahlak anıtıdır. Tarihin akışını savaşlar değiştirmez ahlak adamları değiştirir. 
 
Peygamberler Tarihin Kilit Omurgalarıdır
 
Nebevi soluk peygamberi soluk çekildiği için insanlar hayvanlaştı. Biz müminliğimizi hayvanların tabiatına borçluyuz. Onlar teslim olmasaydı biz mümin olamazdık. Türkiye tehlikeli bir yere gidiyor. Her gün cinayetler işleniyor. İnsan cinayeti,  ahlak cinayeti, edep cinayeti. Biz bu değiliz. Edepsiz değiliz. Sinan cağında Süleymaniye yi yapıyoruz. IVI. Yy. ilmin tefekkürün zirvesidir. Muhteşem yüzyıl dizisi bir projedir.
 
Ahlaksızlık projesidir. IVI. Yy. merkezinde yer alan İslam medeniyetinin geliştirdiği ahlakın ve adaletin zirve noktasıdır. Dünyanın adileyiti için bu düzen IVI. Yy. şifrelenmiştir. Avrupalılar tarihi üç dönemde inceliyor. Batı uygarlığı çökmüş durumda entelektüelliğin verecek hiç bir şeyi kalmadı. Modernlikle insan tanrı fikrini yitirdi kendini unuttu unutan insan haline döndü. Hakikatin hakikatinin hakikati yitirildiği bir çağda yaşıyoruz. IVIII batı düşüncesinin bittiği çağdır. Nietzsche, bana göre bir mümindir. Kilisenin tanrısına karşı çıktığı için ateist kabul edilmiştir. Avrupa insanlığı vahşete sürükleyen gücün zirvesinde çöküyor. Osmanlı kendiliğinden çökmüş bir millet değildir. Durdurulmuş bir millettir. Durdurulma sebepleri iki ayaktır. 1. Şark meselesiyle Türkler Avrupa’dan uzaklaştırıldı. 2. Türkler İslam’dan uzaklaştırıldı. Türkiye’den Hıristiyanlar sürdürüldü. İslam medeniyeti camii, havra, kiliseyle medeniyettir. Gayri Müslimlerin sürülmesi bu ülkede 100 seneye mal olmuştur. Dünyada sömürgeleştirilemeyen tek ülke biziz. Fakat kendi kendini sömürgeleştiren tek ülkeyiz. Ve kalenin içten fethedildiği tek ülkeyiz.
 
Farklı Olmadan Kendi Farkını Fark Edemezsin
 
Biz tarihte farklıyız. Tarihte Asya’dan   Avrupa’ya iki büyük yürüyüşü gerçekleştiren başka millet yok. Birincisinde yaktık yıktık. İkincisinde Avrupa’ya medeniyet taşıdık. Biz kabımıza sığmıyoruz. Bütün kıtaları sömürgeleştirilerek mekânı kontrol ettiler yeni sömürgecilik zihnin bilincin aklın kontrol edilme çağıdır. Şimdi bunu Medya gücüyle kontrol ediyorlar. Hollywood bütün popüler kültürün ana yurdudur. Pos modernlik kültürel sömürgeciliktir. Televizyon aşağılık kutusudur. Bütün dizilerde çocuklar, gençler, yaşlılar kız peşinde sapık ilişkiler hâkim. Müslüman toplumun işi değil. Dünyada iki zıt özelliği aynı anda taşıyan başka bir millet yok. Kabına sığmazlık, tarihsel derinlik. Deruni sükûnet bu horasan erenlerinin ruhudur. Tasavvufun kazandırdığı ruhtur.  Bizler ahlaklı insanlardık. Endülüs pazarlarında satıcıları olmadan insanlar alış veriş yapar. Ve ücretlerini oraya bırakırlardı. Müthiş bir şey bu. Avrupa’da insan iki şekle bürünür. Hafta içi makine, hafta sonu hayvandır. 
 
Avrupa’da insan yok, komşuluk yok. TV`ler, Uyuşturucular, Narkoz veriyor. İki zıt özelliği aynı anda taşımamız sömürgeci perspektife sahip olmayışımızdandır. Bizim en ciddi sorunumuz güvenimizi yitirmiş olmamızdır. Avrupa insan tabiatını yok etmiş. Biz yenildik dediğimiz zaman yeniliriz. Ben bir Müslüman olarak ne yapıyorum sormalıyım. Hastalıklı bir zihin taşıyoruz. Kendini inkâr eden bir zihin, dünyaya bir şey anlatamaz. Kendini inkâr eden toplum geleciğini inkâr eder. Geleneğini bilmeyen geleceği inşa edemez. Özünü yitirenin sözü olmaz. Türkiye’nin önünü açacak öncü insanlar yok. Entegresi olmayan bir toplumun önü açılamaz. Biz zihin karışması yaşıyoruz. 
 
Her Çağ Kendi Çağı ve Bağlarıyla Vardır
 
Bizim bir çağımız yok ise çağrımızda yoktur. Biz insanları neye çağırıyoruz ? Çağ körleşmesi şematik bir intihardır. Ufkun daralması demektir. Çağ körleşmesi tek bir çağla yaşamak demektir. Bu çağın dışına çıkmadığımız sürece kendi çağımızı kavrayamayız.  Bize insan haklarından bahseden batı, farklılığa hayat hakkı tanımamıştır. İslam insan haklarıyla bağdaşır. İyiliğin varlıktan olduğu bilinciyle bütün medeniyet birikimlerinden faydalanır. Dünyanın geleceğinin belirlenmesinde belirleyici rol oynayacağız. Amerika’nın stretiji planlarında Türkiye’ye güvenilmez yazar. Çünkü biz tarih yapmış milletiz. Ortaya koyduğumuz tarihsel tecrübe mevcut. İran, İslam tarihinde marjinaldir. Medeniyet krizini buradan yapacağımız stretijik planlarımız önleyecektir. Bölgeden İngiliz Fransız çekilirse biz belirleyici oluruz. Avrupa birliğindeki devletler. Bir birini boğan devletlerdir. Bu ülkenin başındaki en büyük bela sekülerleşme ve laikliktir. İslam dünyasını yere serenler Yahudilerle birlikte İngilizlerdir. İngilizler çok sinsi adamlardır. İngilizler bütün kavşakları tutmuş yavşaklardır. İlim - irfan - hikmet medeniyetin sütunlarıdır. İslam düşünce tarihinde benim söylediğim bir şey var. Hakikatin sünneti saniyeye dayandığını söylüyorum. Batılılar hazreti peygambere bu yüzden saldırıyorlar. Sünneti saniyenin aşamaları İlmel yakin biliş bilme süreci bu Medine, Fiiller oluş süreci Mekke, Ahval (Mekke hakikatin kıymet bulması Medine süreci hakikatin olması) batı uygarlığında büyüklenme esastır. Hümanizm insanın tanrılaşma sürecidir. Batı uygarlığının yaşadığı ontolojik özgüvensizlik duygusudur. Osmanlı da bu yoktur. Bilimin geliştirmesi insanın tanımlaştırılması sürecidir. Oysa insan yaratılmış varlıktır. Medeniyet bir dış dünya, iki iç dünyadır.
 
Gök Kubbe Çöktü
 
Aklın ruhun sezgisel yetilerinin ortadan kalktığı bir dönemdeyiz. Irakta savaş televizyonlardan naklen verildi. Irakta aslında savaş olmadı bir havaiyi fişek gösterisi yapıldı. Acının bitirildiği yerde hayat biter ancak acının üzerine bedel ödeyerek tarihin akışı değişir. Kilisenin bu dünyaya verebileceği hiç bir şey yoktur. Vahiy medeniyetleri hem fizik hem de metafizik ile hitap eder. Çin dünyanın süper gücü olacak dense. Neden Çin fobisi oluşmuyor da İslam fobisi oluşuyor. Chicago modern lopitalizmin bulunduğu yer. BM İnsanın tanrı inancının tabiatı kaybettiği yer. Tarihi tek taraflı durdurdular. Biz tarihte tatil yapıyoruz. Gök kubbe çöktü ilim gitti, âlim gitti, medrese gitti, varlık gitti. Medresenin özü talebenin, zirve adamının dizinin dibine oturmasıdır. İlim medeniyet böyle gelişir. Medrese sisteminde artı disiplinler vardır. Dersler Hamdele ve Salvele ile başlar. Biz sömürgeci eğitim sistemi ile eğitiliyoruz. Medeniyet kriz yaşadı ve çöktü. Bugün düşünce ve sanat Amerika’da üretiliyor. Tüm dünyada tüketiliyor. Çağdaş bilim insanı bitirmiştir, hissi öldürmüştür. 
 
Medresede yaşanan en önemli şey geleneği sürdürmektir. Çaplı adamın yanında çapının farkına varır insan. Hakikat fikri yitirilmiştir. Medeniyetleri öncü kuşaklar kurar. Allah herkesi taşıyacağı yük verir. İnsan-ı kâmiller toplumun kalbidirler. Entelektüeller çocuklardan heyecanlıdır. İdeoloji peşindedirler. İçindeki çağın ötesine çıkamazlar. Sözcü ve gözcüdürler. Akademisyenler daha tehlikelidir. Objektiflik onlar için hurafedir. Akıl üzerinden hareket ederler. Mevcut düzeni açıklama ile sonuçlanır. Dünyaya baktıkları yerden, eşyanın sorunlarını bir bütün olarak kavrayamazlar. Çağın ötesine ulaşabilecek bir nefesi yol gerek. Fikriyat olmadan tatbikat olmaz hakikat ile dolaylı değil, doğrudan ilişki lazım.
 
Âlim-Arif-Hâkim irtibatlıdır. Bir birini besler modern zihinde bir gerilim vardır. Modern zihin hastalıklıdır.
 
Yusuf Kaplan şehrimizde sancı çeken, dertli insanlara niye buradayız, nereye gidiyoruz, ne yapmalıyız sorunu iç âlemimizde sordurarak ayrıldı.

 


GENÇ'ın Yazısı.